independence_day_resurgence_ver11_xlgİzlerken, tevellütünüze göre, “20 yıl ne çabuk geçmiş ya!” veyahut “bir de öncesi mi varmış bu filmin” gibi düşüncelere dalıp gideceğiniz Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit, felaket filmlerinin artık pek de aranmayan yönetmeni Roland Emmerich’in elindeki devasa bütçeyi nasıl çarçur ettiğini görmekten gayrı fazla bir anlamı olmayan, hatta yer yer bir hayli sıkıcılaşan bir izlencelik.

Öteki Sinema yazarlarından Masis Üşenmez, Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit (Independence Day: Resurgence) için kaleme aldığı “ön izleme”sini şu soruyla bitiriyordu: “Bakalım Independence Day: Resurgence kendini nasıl konumlandıracak. Emmerich’i ve bilim kurgu seyircisini mutlu edip seriyi üçüncü filme mi taşıyacak yoksa başarısız devam filmleri listesine yeni bir ek mi olacak?” Hiç lafı dolandırmadan sevgili Masis’in sorusunu yanıtlamak gerekirse, tabii ki başarısız devam filmleri listesine yeni bir ek oldu Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit. Üstelik gişesi de beklenenin bir hayli altında olduğuna göre (ABD’de ilk üç günde 40 milyon dolar civarı bir hasılat yaptı film ve ikinci haftasına giren Finding Dory’nin gerisine düşerek balık yemi esprilerine maruz kaldı) üçüncü filmi beklemek safdillik olur. Ya da belki bir 20 yıl sonra, kimbilir…

Yine Masis Üşenmez’in yazısından öğrendiğimiz kadarıyla Emmerich’in “Neden bir devam filmine giriştik” diye kendisine sormadığı bir günü yokmuş. Teknolojinin alabildiğine geliştiğinden dem vuran sinemacı “İlk filmde bilgisayar teknolojilerinin bu denli gelişmiş olmaması beni çok kısıtladı ve kafamdakileri tam anlamı ile filme yansıtamadım” diyor. O yüzden olsa gerek bu sefer daha kapsamlı, daha büyük bir yıkım yaratıyor perdede ve bazılarının 20 yıl önceki filmde de yıkıldığına emin olduğumuz nice ünlü yapıyı bir kez daha yerle bir ediyor. Bu arada nasıl oldu da insanoğlu aynı yapıları aradan geçen 20 yılda bir kez daha aynı yerlere inşa etti diye de kimse sormuyor. Bu da bizim eşekliğimiz olsun.

Independence Day Resurgence 2

Demek ki neymiş, sinemada teknoloji, bilgisayar efektleri, 3D numaraları gibi şeyler yetmiyormuş. İçeriğin de kıyısından köşesinden elle tutulur bir yanı olması gerekiyor, bir hikaye anlatabilmek her zaman işe yarıyor ve yaşayan, ilgi çekici karakterler günü kurtarabiliyormuş. Tamam Will Smith pahalı geldi, alamadınız, bari yerine koyacağınız oyuncu için ciddi bir araştırma yapıp, sağlam bir yetenek bulsaydınız. Neyse ki Jeff Goldblum ile anlaşma sağlanabilmiş, filmin en akılda kalıcı tiplemesi ondan geliyor. İlk filmde gayet dozunda bir mizah vardı anımsarsanız (tevellüt?), burada sadece Goldblum, o da senaryodan ziyade kendi varlığıyla, yükleniyor o mizahı. It Follows ile kalbimizi fetheden Maika Monroe’yu görmek güzeldi ama umalım da bu rol genç oyuncunu kariyerini gölgeleyen yanlış bir seçime dönüşmesin. Judd Hirsch, Brent Spiner ve Bill Pulman gibi isimler de, farklı yaşlılık dereceleriyle, ilk filmdeki rollerini üstleniyorlar ve nostaljik flash-back’lere sebep olmanın ötesine geçemeseler de onları bağrımıza basıyoruz. Filmin asıl star ismi Liam Hemsworth ise herhalde şu sıralar kabuslar görüyordur, “Ben ne yaptım” diye bağırarak uyandığı… Durum o kadar vahim anlayacağınız.

Independence Day Resurgence 1

Şunu da söyleyelim son olarak: 1996’da belki de tüm zamanların en iddialı uzaylı istilası/felaket filmlerinden birini kotaran Roland Emmerich ne yazık ki 20 yıl sonra bu filmi emanet edeceğiniz kişi değildi. Zaten o zamandan beri dişe dokunur bir filmini de izlemedik (belki şaşırtıcı Anonymus dışarıda tutulabilir). Görüldüğü üzre hala 20. yüzyıl kafasıyla film çeken bir abimiz kendisi ve açıkçası teknoloji her ne kadar ilerlemiş olsa da Emmerich bir gıdım mesafe alamamış. Keşke yeni kuşaktan birilerine şans verilseymiş, Gareth Edwards (Monsters), Matt Reeves, Neill Blomkamp (District 9) gibi isimler farklı bakış açılarıyla bu seriye taze bir nefes getirebilirlerdi herhalde. Bu haliyle yazık olmuş.  ** (iki yıldız)

blank

Emrah Kolukısa

Uzun yıllar NTV’de kültür sanat editörlüğü yaptı ve Gece Gündüz, Cumartesi gibi programları hazırladı. Empire, Rolling Stone, Sinema gibi dergilerde yazdı; Yer Gösterici adlı online sinema dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Halen Devamlılık Hatası adlı bir sinema blogu yayınlamakta, Medyascope TV’de Hasan Cömert ile beraber Yer Gösterici ve Mecmua adlı programları hazırlayıp sunmaktadır.

1 Comment Leave a Reply

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

First Men in the Moon (1964)

Pek bilinmeyen ama bilinse de fazla ses getirmeyecek hafif bilim
blank

Baş Belası Televizyon: The Twonky (1953)

Hiçbir yayın ahlakı gözetilmeksizin propaganda yapılan bir dönemi yaşıyoruz. Twonky