Kutsal Damacana aslında beni heyecanlandıran bir projeydi. Bir nesli güldürmeyi başarmış, espri anlayışını oluşturmuş Ahmet Yılmaz gibi bir dehanın elinden çıkan senaryo ve Kamil Aydın’la beraber gerçekleştirecekleri yönetmenlik deneyimi kulağa hoş geliyordu. Ancak film fazla ilgi görmeden geçip gitti sinemalardan. Şimdi etraf durulmuşken size Kutsal Damacana’yı tanıtmaya ve filmi beğenmeniz için sizi ikna etmeye çalışacağım. Ben ikna oldum mu ki orası meçhul.
Önce şunu söylemem gerekir, eğer bundan yaklaşık on yıl kadar önce her hafta Leman alıp deliler gibi gülen bir jenerasyondan gelmiyorsanız film size çok fazla hitap etmeyecektir. Ancak Ahmet Yılmaz karikatürlerini hatmetmiş bir bünye her sahnede bir nostalji yaşayacaktır. Filmi yerden yere vuranları okuduktan sonra beğeni çıtamı çok altlara indirip (takriben hayalarımın altı diyelim) oturdum ve seyrettim. Evet bir film olarak başarısız, senaryo desen yok, ses zaman zaman gidip geliyor, diyaloglar bazen hiç anlaşılmıyor, zaten Şafak Sezer’in olması bile seyir zevkini azaltıyor, final ise evlere şenlik. Ancak benim gibi her şeyi boş verip eğlenmek istiyorsanız, karşınızda Recep İvedik‘ten çok daha aklı başında bir film var. İleride Türk sineması için bir kült olacağı kesin bu yapımın. Neden derseniz kötü olduğu için. Ama bu kötülük filmin komikliğini de arttıran bir unsur.
Filmin mevzusu da ne yazık ki orijinal değil. Yanlış anlamayın sakın, Exorcist‘i tiye aldığı için Orijinal değil demiyorum. Zaten ortada 1990’larda çekilmiş Linda Blair ve Leslie Nielsen‘ın oynadığı Repossessed diye başarılı bir komedi filmi var bu konuyla ilgili. E o zaman Kutsal Damacana bize daha fazla ne verebilir. Farkını kısaca özetlersek, bir Türk papaz olup şeytan çıkarmaya çalışsa başına neler gelir? Zaten nedense herhangi bir şeyin ortasına bir Türk koyup eğlenmeyi çok severiz. Ekşisözlük’de de bunla ilgili onlarca başlık bulunabilir. Yok Lost adasına Türk düşse ne olur? Heroes’da Türk olsa ne olur? Ne olacak kardeşim tanıtım olur, fena mı olur?
Neyse filmimize dönecek olursak, Fikret (Şafak Sezer) ipsiz sapsız katakullici bir arkadaşımızdır ama yüreği de bir o kadar temizdir. Kankası Asım (Ersin Korkut) ile nasıl yapsak da voliyi vursak düşünceleri içinde arkadaşları Papaz Artin’in bağlı olduğu kilisede pineklerken bir gece anısızın kapıları çalar, tüm güzelliği ve çaresizliği ile Deniz (Eyşan Özhim) onları kilise papazı sanarak kız kardeşinin içine giren şeytandan kurtarmalarını ister. Fikret hemen olaya balıklama atlayarak filmlerden bildiği kadarı ile şeytan çıkarma işine girişerek Deniz’den para koparmaya çalışacak ancak kız kardeşin içine gerçekten şeytan girmesi ile olaylar komik bir hal alacaktır.
Filmi hiçbir şekilde çok küfür içeriyor diye eleştiremem Fikret zaten böyle bir karakter doğal olan küfür etmesi ve biraz Leman karikatürlerine aşinaysanız zaten küfrün bir komedi unsuru olarak nasıl kullanıldığını bilirsiniz. Ancak filmin ana problemi film olduğunun farkında değil sanki farklı karikatür parçaları birleştirilmiş gibi duruyor. Ancak bu karikatürlerden bazıları gerçekten insanı yerlere serebilecek kadar da komik. Filmde kullanılan Ahmet Yılmaz tiplemeleri ise bize nostalji yaşatmaktan ileri gidemiyor ve film içinde bir bütünlüğü yakalayamıyor. Bazen espriler iyice osuruğa gülme seviyesine de düşüyor.
İkinci problem ise Şafak Sezer. Evet kendisini şimdiye kadar hiç beğenemedim, çok zorlama ve yapmacık geliyor bana. Bir de sürekli hır gür içinde birileriyle kavga ederken görüyorum televizyonda. Ancak bu filmde o kadar sırıtmıyor. İlginç bir şekilde yerinde bir seçim olmuş. Ancak uzun süre filmde donla dolaşması ve hatta bu halde göbek atması insanı küfürden daha fazla rahatsız ediyor. BKM Mutfak’tan tanıdığımız Ersin Korkut ise Anadolu insanının saf ve temiz halini çok iyi gösteriyor. Filmin ana komedi unsurları da bu ikili.
Ahmet Yılmaz’ın hürmetine ancak çok şey beklemeden görülmesi gereken bir film kısaca Kutsal Damacana. Sonuçta ortada film tarihinde iz bırakacak bir yapım yok. Gülün ve orada bırakın bir daha da üstüne düşünmeyin.
Sizleri son olarak Sıtkı Sıyrıl’ın filmle ilgili Ekşisözlük’te yaptığı şu yorumla baş başa bırakıyorum:
“ahmet yılmaz karikatürlerindeki tüm miçoların sevgilisi olan motor maria’yı gördük, yabancılar girmiş anasını skecekler tesislerin karikatürünü gördük, kıyı kıyı yüzen astronotu hatırladık, bir eşek söylesene diyen ganyancıya senden alası var mı bu alemde diyen adamı gördük, mistır füçır tensteki livırpul muhabbetlerini hatırladık, saniye hanım’ın kurtadam olan oğlunu gördük. ahmet yılmaz nostaljisi yaptık. “bu ne lan”, “ne biçim espri bunlar”, “ıyy”, diyenlere tebessüm ettik.”
çok güzel bir film beğendim bunun 2sinide çıkarın kutsal damacana 2 unutmayınlar:D
Son zamanlarda en çok güldüğüm filmlerden biridir. Makyaj ve efektler şu anda türk korku sinemasındaki bütün filmlerden inanın çok daha başarılı. Filmin en büyük dezavantajı aşırı kötü afişi olsa görek, Şafak Sezer bizlere türk ile şeytanın karşılaşmasını öyle güzel aktarmışki bundan daha iyisi olamazdı dedim :)
korku/komedi turunu hic sevmem, beni bilenler bilir, hele Turk korku/komedilerini iyice sevmiyorum. Cunku insan once bir isi duzgun becerir sonra sululuk yapip o isle dalga gecer. Ulan sen once bi saglam bir korku filmi yap sonra onla dalga gec, yani ne curetle diyorum anliyor musunuz, ne curetle yapiyorlar bu filmleri! Sinir oluyorum, bunu, Destere’yi, Okul’u hepsini, sevenleriyle bi torbaya koyup nehire atsinlar.
(ama Safak Sezer’in balkondan “get the fuck up…” dedigi o 2 saniyelik an muhtesem)
Can seni buraya alalım o zaman: https://www.otekisinema.com/?p=114
tam isabet! diyelim mi?
valla babam korkunç film İZLEME dio yaa
offfff.
Murat cım o zaman senin yazdığın yazının en son satıları buraya çok uyuyor :
:)
”Gerçekten de dışarıda çoktan unutulmuş “Meatballs” replikası gençlik komedileri ve afişiyle dahi özensizlik kokan beceriksiz korku komedileriyle sinemamızın yeni sonu hızla yaklaşmaktadır. Ne diyebilirim ki; Belki de şeytan çoktan içlerine girmiştir!”
Murat’ın “Ne içtiniz ise ben de istiyorum” yorumunu buraya da ekleyebiliriz artık:) Ama okuyucularımızla bu kadar sıcak bir temas da kurmak güzel bir şey aslında. Baksanıza babası korkunç demiş o da arkadaşına söyler gibi buraya yazma ihtiyacı duymuş ne güzel:) Sağolasın Berkin bu bilgiyi bizimle paylaştığın için.
Recep İvedik rüzgarıyla bir şeyler götürürüm anlayışının doğal sonucu.Bir Türk bir filme gülmesi için illa küfür mü duymalı?
Bu durum 1970lerde Kemal sunalla 1980lerde Şener Şenle denendi ve aradan geçen onca seneye rağmen bıkılmadı.Çakma Exorcist bile değil.Komedi hiç değil.
gereksiz sahneleri çıkartınca geriye 30 dakikalık bir türk vs şeytan olayı kalıyor ki, bunun adı film değil, skeç ya da parodi olur. misal kurt adam sahnesinin filme kattığı nedir? şafak sezer in flashback leri neye hizmet etmektedir? osurarak, küfrederek ( galiz küfürden bahsediyorum) güldürmek, şive komedileri kadar bayıcı oldu artık. bir film olarak değil ama skeç olarak eğlencelidir kendisi.
Korku-komedi kötü bir şey değil aslında sinema tarihinde mükemmel örnekleri var zaten bu sitede defalarca yazılmış şimdi öğreticilik yapmaya gerek yok ama hatırlatma ihtiyacı duydum. Braindead, Evil Dead serisi, Re-animator vs… 2000’li yıllardan Shaun of the Dead, Infestation, Hatch, Doghouse, Dead Snow, Zombieland vs… gider. Tabii bu adamların yaptığıyla bizimkilerin yaptığı karşılaştırılamaz bütçeydi, sektördü falan filan ama. Biz de olmayan bir şey daha var ki o da seyirciyi gerizekalı yerine koyma ve üzerine benzer türde onlarca film çekme. Yokds Şafak Sezer bu filmi yaptıktan sonra ikincisini hatta üçüncüsünü yapmaya cesaret edebilir miydi? Yahut korku filmlerini geçtim komedi filmlerinde Hababam Sınıfı serisi(!) sözüm ona aksiyon-komedilerde Maskeli Beşler ve aynı ekibin çektiği sayısız film. Bu filmlerin devamı nasıl geliyor. Bunları izleyen seyirciyse suç biraz da bizimdir. İzleyendedir. Bunları sinemada izleyip devamını getirenler en az filmi çekenler kadar sorumlu ve suçludur…