1965’te Cannes Festivali’nde jüri özel ödülünün sahibi olan Kwaidan, fantastik sinema tarihinde bir mihenk taşı.
Kwaidan, Japon folk kültüründeki en ünlü 4 hayalet (ruh/cin) hikayesini, harika bir sanat yönetimiyle hayata getiren bir başyapıt. Dönemin koşullarında ‘yapılamaz’ diye düşünülen harikulade dev setler ve harika bir sinematografi ile bu sanat eseri, bugün hala kuvvetinden pek birşey yitirmemiş olarak rüştünü ispatlamaya devam ediyor.
“Kwaidan” eski Japonca’da “ruh/hayalet hikayesi” manasına geliyor. Bizim kültürümüzdeki ‘cin’ yerine de geçebilir. Masaki Kobayashi’nin sinemaya uyarladığı eserin hikayesi şöyle: Lafcadio Hearn adlı İrlanda-Yunan asıllı bir Amerikalı yazar, 1889 yılında Japonya’ya geliyor ve yüzyıllar boyunca kulaktan kulağa destanlaşmış olan bu hayalet hikayelerini bir kitap haline getirerek “Kwaidan” eserini yaratıyor. Hem antropoloji, hem mitoloji örnekleri sergileyen eser, kısa sürede dünya çapında büyük ses getiriyor. Eserin filme uyarlanması için ise neredeyse bir 70 yıl geçmesi gerekiyor.
Bu 4 hikayenin ortak anlattığı konu; insanın doğaüstü güçler ve ruhlar karşısında düştüğü durumların çaresizliği. Hikayelerdeki bir diğer ortak tema ise intikam. Japon tiyatro geleneğinin temelinde hep var olan intikam teması, 90’ların sonunda patlama yapmış olan J-horror’un da bel kemiğini oluşturuyor. Aslında Ring (1998), Garez (2003), Cure (1997)… gibi filmlerinin hepsi içerdikleri intikam temasıyla köklerini 14.yy’a dayanan Japon Noh Tiyatrosu’na borçlular.
“Noh tiyatrosunda oyun iki kişi ile oynanır. Bunlardan waki (insan olan) edilgendir. Buna karşılık diğer karakter, yani shitei her zaman bir maske takar. İlkin insan görünümünde olabilir; ancak oyunun türüne göre oyunun sonunda bir tanrı, intikam arayan bir hayalet, ya da bir iblis olabilir. Oyun bu ikisi arasında geçer ve her zaman Shitei’nin dönüşümü ile son bulur. Bu dönüşüm yerine göre şaşkınlık ya da korku eşliğinde izlenir. 17. yy’da ortaya çıkan Kabuki (ka=müzik, bu=dans, ki=oyunculuk) türü ile Noh’un bu teması özünde değişmemekle birlikte stilistik bir yaklaşım kazanmıştır.”
(kaynak: http://www.kork-usitesi.com/korkusinema/kwaidan Gökhan Toka)
Yönetmen Masaki Kobayachi’nin dev bir uçak hangarında hazırladığı olağanüstü setler, el boyaması arka planlar filmin en kuvvetli unsurları. Özellikle ikinci kısa filmdeki arka plandaki o dev göz insanın aklını başından alan bir anlatım! Seslendirme ve müzik olarak son derece yalın ve çıplak bir duruşu var filmin. Ses olarak filmin yer yer yetersiz kaldığını düşünmedim değil izlerken… Ancak üçüncü kısa filmdeki ağıta hayran olduğumu söylemeden de geçemeyeceğim..
Kwaidan, seyirciyi korkutmaktan çok, expresyonist (dışavurumcu) bir tarzla seyirciyi yoğun duygusal bir atmosfer içine sokmayı amaçlayan bir film. Bu yüzden modern korku sineması izleyicileri Kwaidan’da beklediklerini bulamayabilirler. Ancak korku edebiyatının kalbine inmek isteyenler için bu sinema şaheseri mutlaka son derece zengin bir tecrübe olacaktır.
Kwaidan Lobi Kart
Sinemada “güzel ve tekinsiz” kelimelerini en çok hak eden filmlerden biri. Fizik güzellik ve ruhsal tekinsizlik… (Bir de, daha küçük çapta, oyuncu olarak Lemming’de (2005) Charloyye Rampling ilk aklıma gelen… Film biraz ıskalamış olsa da…) Ben Kwaidan’ı ilk seyrettiğimde odasında Sims oynayan bir arkadaş, filmin onuncu dakikasında gevrek bir şekilde gülerek “abi, bu Japonlarda hep çan çin çon… he he he…” demesine öyle ters bakmışım ki (kendisi söyledi) aynen geriye dönüp Sims’i oynamaya devam etti. Bu sefer oyunun sesini kısarak. O kadar kaptırmışım kendimi.
Filmin özellikle Avrupa’ya yönelik hazırlanması zamanında, hatta şimdi bile (Japon kültürü fanlarından bahsediyorum, meraklılarından değil…) kimilerini kızdırmış olsa da ben bu durumun şikayet edilecek bir şey olduğuna inanmıyorum. Sanki herşey safkan olmak zorundaymış gibi…
…Charloyye Rampling kim? Tanıyanınız var mı? IMDB’de bile yok. Ben böyle klavye hatalarıyla antolojilere bile geçerim. :)
Charlotte Rampling’in doğumda ölen ve ruhu Öteki Sinema yorumlarına sinen ikizi! :)