blankLa Porta Sul Buio / Door Into Darkness, 1973 yılı mahsulü dört farklı yönetmenin çektiği dört farklı filmden oluşan İtalya yapımı bir mini seri. Televizyon için yapılan serinin yapımcılığını Dario Argento üstlenmiş. Seri, Eylül 1973 tarihinde İtalyan televizyonu RAI’de gösterilmiş. Aynı Alfred Hitchcock Presents seriyalinde Hitchcock’un yaptığı gibi burada da Dario Argento her bölümün başında host olarak görünüp birkaç kelam ediyor.

Argento hayranları tarafından kült olarak değerlendirilen seriye ait her biri yaklaşık 60 dakika süren bölümler ve yönetmenlerin listesi aşağıdaki gibidir:

1- Il vicino di casa / The Neighbour (yönetmen ve senaryo Luigi Cozzi)
2- Il tram / The Tram (yönetmen ve senaryo Dario Argento)
3- Testimone oculare / Eyewitness (yönetmen Roberto Pariante, senaryo Dario Argento ve Luigi Cozzi)
4- La Bambola / The Doll (yönetmen Mario Foglietti, senaryo Mario Foglietti ve Marcella Elsberger)

1- Il vicino di casa / The Neighbour

Yolda arabası bozulan Argento’nun otostop yapıp arabalarına bindiği Luca (Aldo Reggiani) ve Stefania (Laura Belli) yeni doğmuş bebekleri ile beraber şehir dışındaki yeni evlerine doğru gitmektedir. Eve varmaya birkaç yüz metre kala Luca arabayı kuma saplar. Karanlık iyice bastırdığından arabayı orada bırakıp eve kadar yürürler. Evde elektrikler yoktur. Genç çift bebeği uyutup yanlarında getirdikleri bataryalı TV’de Frankenstein‘ı (1931) izlemeye başlar. Bir ara tavanda oluşmaya başlayan sızıntı Stefania’nın ilgisini çeker. Üst kattan su sızmaktadır. Geç saate rağmen üst kata çıkıp neler olduğuna bakmaya karar verirler. Kapıyı çaldıklarında açan olmaz. Kapı açıktır. İçeri girerler. Yeni evlerindeki ilk gece hiç de sakin geçmemektedir.

İlk filmin yönetmeni Argento’nun yakın arkadaşlarından olan Luigi Cozzi. Yönetmenin en bildik filmi L’assassino è costretto ad uccidere ancora (The Killer Must Kill Again, 1975). Cozzi bir söyleşi esnasında bu filmi Rear Window‘dan (1954) esinlenerek yazdığını söylemişti.

İki katlı bir evin içinde geçen bu tek mekanda gerilim denemesi temposundaki aksamalar nedeniyle sıkıntılı geçse dahi zaman zaman gergin anlar yaratmayı başarıyor. Oyunculara baktığımızda Aldo Reggiani ve  Laura Belli fazla rahatsızlık vermiyor. Ama üst kat komşusu rolündeki Mimmo Palmara çok sırıtıyor. Bu arada nedense Palmara’yı Can Evrenol kısası Kurban Bayramı‘nda da oynayan Cahit Kaşıkçılar’a çok benzettim. Sonuç olarak vasatı aşamayan bir gerilim filmi.

2- Il tram / The Tram

Son seferini tamamlayan tramvay garaja gelir. Temizlik yapmak için tramvaya binen görevli koltuklardan birinin altında genç bir kadın cesedi bulur. Vatman ve biletçi, kadının tramvaya bindiğini hatırlar, fakat o gece tramvayda olağandışı herhangi bir durum olmadığı yönünde ifade verirler. Dedektif Giordani (Enzo Cerusico) sadece katilin kim olduğunu değil, cinayetin tramvayda hiç kimse görmeden nasıl işlendiğini de bulmak zorundadır.

Bu film aslında Argento’nun ilk filmi L’uccello dalle piume di cristallo (The Bird with the Crystal Plumage, 1970) için yazdığı sahnelerden birinin uzatılmış hali. Usta yönetmen zaman kısıtları yüzünden çekemediği sahneden, bu dizi dahilinde daha uzunca bir filme dönüştürerek yararlanmış.

Giallo türüne has “katil kim?” üzerine olan bu filmde gözlerim Argento usulü kanlı cinayet(ler) aradı ama nafile. Televizyon için yapıldığından olsa gerek bütün bölümler kansız geçiyor. Filmin başında tramvayın cinayet akşamındaki yolcuları bir araya toplanır ve dedektif Giordani onlara çeşitli sorular sorarak cinayetin nasıl işlenmiş olabileceği hakkında ipucu bulmaya çalışır. Bu noktada filmi daha çok bir Agatha Christie uyarlamasına benzettim. Hatta bir an acaba cinayeti bütün tramvay yolcuları birleşip işlemiş olabilirler mi diye bile düşündüm. (Merak etmeyin katili söylemeyeceğim.) Özellikle sonlarda tramvay garajında geçen sahneler beni benden aldı. Katilin hatun kişiyi takip ettiği sahneyi ayakları yakın çekim alarak vermesi ve hatun kişinin tramvayların altındaki seksi kaçışı esnasında defalarca düşmesi favorilerim. Bu bölümün müziklerini çok beğendim. Hatta dedektif Giordani’nin müziklere elini şıklatarak eşlik ettiği kısımlarda kendimi tutamayıp dedektife katıldığımı fark ettim.

3- Testimone oculare / Eyewitness

Roberta Leoni (Marilù Tolo) gece vakti ıssız bir yolda arabasıyla evine doğru gitmektedir. Kavşaklardan birinden döndüğünde aniden karşısına genç bir kız çıkar. Fren yapar. Çarpmadığı halde kız yere düşer. Arabadan inen Roberta kızı kontrol ederken daha önce sırtından vurulmuş olduğunu görür. Kız ölmüştür. O sırada ormanın içinden elinde tabancası ile siyah pardesülü biri çıkar. Roberta arkasına bile bakmadan kaçar. Yol üzerinde gördüğü bir bara girerek polise haber verir. Polis geldiğinde ortalıkta ceset falan yoktur. Polisin elinde katili doğru düzgün görememiş bir tanık, kimliğini bilmedikleri kayıp bir ceset ve tamamen temizlenip bütün delillerin süpürülmüş olduğu bir suç mahali vardır. Cinayet gerçekten işlenmiş midir, yoksa Roberta herşeyi kafasında mı kurmuştur?

Bu filmin senaryosu Dario Argento ve Luigi Cozzi tarafından yazılmış. Yönetmen koltuğunda ise Argento’nun L’uccello dalle piume di cristallo (The Bird with the Crystal Plumage, 1970), Il gatto a nove code (The Cat o’ Nine Tails, 1971) ve 4 mosche di velluto grigio (Four Flies on Grey Velvet, 1971) filmlerinde yardımcı yönetmenlik yapmış olan Roberto Pariante oturuyor. Pariante’nin yönetmenlik yaptığı ilk ve tek film. Gerçi kamera arkasındaki ismin Pariente değil de Argento olduğuna dair birçok söylenti mevcut.

Dörtlünün en zayıf bölümü. Klişe konusu ve çok kolay tahmin edilebilir sonu ile merak duygusuna erkenden elveda dedirtiyor.

4- La Bambola / The Doll

Akıl hastanesinden tehlikeli olabileceği söylenen bir hasta kaçar. Doğup büyüdüğü şehre dönen hastayı yakalamak için polis seferber olur. Bu arada ilk cinayet işlenmiştir bile.

Argento’nun 4 mosche di velluto grigio (Four Flies on Grey Velvet, 1971) filminin senaryo ekibinden Mario Foglietti, ilk yönetmenlik denemesini bu film ile gerçekleştiriyor.

Filmde akıl hastanesinden kaçan hastanın kim olduğu gösterilmiyor. Böylece izleyici filmin sonuna kadar “hasta kim?”, “katil kim?” soruları ile meşgul ediliyor. Heyecan ve gerilim katsayısını yukarıda tutmayı hedefleyen bu yöntem amacına ulaşıyor gibi.

Sonuç olarak Argento seven ötekilerin (sanki sevmeyen olabilirmiş gibi) izlemesinde fayda olan bir seri. Giallo türünün izinden giden bölümlerin her biri, türe ait sinema filmleri ile karşılaştırıldığında elbette zayıf kalıyor. La Porta Sul Buio  / Door Into Darkness, televizyon için yapılmasından dolayı böyle bir dezavantaja sahip olsa da türü sevenler için gerilimli dakikalar vadediyor.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

House by the Cemetery (1981)

Lucio Fulci'nin 1979-1981 arası çektiği "Mahşerin Dört Atlısı Gibi" diye
blank

Minaccia d’amore / Dial: Help (1988)

Ruggero Deodato’ya karşı özel bir ilginiz ya da seksenlerin ultra