Bir Şehir Katilini Arıyor

“Bekle biraz bekle… Az sonra öcü bıçağıyla gelecek. Küçük parçalar kesecek senden…”

blankYıl 1931… Almanya pedofil bir çocuk katilinin eylemleri ile çalkalanmaktadır. Aileler artık çocuklarını tek başına sokağa çıkarmaya korkuyorlardır. Polisin çabaları bu sapık zihniyeti yakalamakta yetersiz kalınca halk paniğe kapılır. Paniğe kapılan yalnızca halk değildir. Organize suç örgütleri ve “normal suçlular” da panik içindedirler. Çünkü polis baskısı katili bulmaya yetmiyor ama onları sıkıntıya sokmaya yetiyordur. Organize suçlular ve dilenciler bu konuda ortak bir karara varıp katilin peşine düşerler. Tek soru vardır akılda kalan; katilin cezasını kim verecektir? Yargı mı? Yoksa sokakların hükümranları suçlular mı?

1931 yapımı film Lang’in kendi tabiriyle en sevdiği yapımı. Aynı zamanda onun ilk sesli filmi. Senaryosunu eşi Thea Von Harbou ile yazdığı yapım İngilizce konuşulan ülkelerde Fritz Lang’s M ya da Murderers Among Us adları ile de anılır.

Yapım 1934’de Nazi idaresi başa geldiğinde yasaklanmıştı. Bir katilin peşine takılan huzursuz bir halkı resmeden hikâye katilin hastalıklı yönünü toplumun hastalıklı yönüyle kıyaslar nitelikte anlatmış ve adeta şunu dile getirmişti. Evet, o bir canavar peki ya siz? Siz ondan daha mı iyisiniz? Hikâyenin en can alıcı yanı ise tabi ki Lang’in devletin adalet sistemini simgeleyen ve koruyan polis ile devleti yaralayan ve adalet sistemini çökertmeye çalışan suçluları aynı kefeye koyması idi.

Yapım “Kara Film (film-noir)” türünün en güzel örneklerinden biridir. Yönetmeni Hollywood’a tanıtan ve başrol oyuncusunu komedi filmlerindeki küçük rollerden bir yıldıza dönüştüren film kendinden sonra beyazperdeye yansıyan birçok yapıma da ilham kaynağı olmuştur. Katilin gelişini haber veren, bize baş rol oyuncusu Peter Lorre’yi tanıtan ve adeta seyrin köşe taşı haline gelen ıslık, Lorre çalmayı bilmediği için Fritz Lang tarafından icra edilmiştir. Sinemada “leitmotif”(Leitmotif; belirli bir fikir, düşünce ya da şahısla özdeşleştirilen müzik temasının film boyunca tekrarlanması) adı verilen tekniğinde ilk kez kullanıldığı yapım ıslık melodisini Edward Grieg’in Peer Gynt süitinden “In the Hall of the Mountain King” adlı bölümünden alır. Fritz Lang’in oyunculara kök söktüren efsanevi tutumu bu yapımda da değişmemiş Peter Lorre bu tutumdan fazlasıyla payını almıştır. Film her daim IMDB’nin en iyi 250 film sıralamasında baş sıralarda yer alır.

blank

“Ama elimde değil! Engel olamıyorum. Ne biliyorsunuz? Hem kimsiniz siz? Suçlular! Bundan gurur mu duyuyorsunuz? Kasaları açabilmek, hırsızlık ve kâğıt oyunlarında hile yapabilmekten? Tüm bunlar bence iyi bir işiniz olsa veya doğru bir şeyler yapabilseniz ya da tembel ukalalar olmasanız yapmayacağınız şeyler. Ya ben? Bu benim isteğim dışında. Bu lanet içime işlemiş. Ateş! O sesler ve işkence…

O hep orada, beni sokağa çıkmaya zorluyor, sürekli beni takip ediyor. O benim, kendimi takip ediyorum. Sessizlikte bile onu duyuyorum. Evet, kendimi avlıyorum, kendimden kaçmaya çalışıyorum ama yapamıyorum, kendimden kaçamıyorum. Beni yönelttiği yola dönmek ve kaçmak zorundayım. Dipsiz sokaklar… Bitsin, bitsin istiyorum!”

M, ıslık çalarak öldüren bir katilin peşine düşen koca bir şehri anlatırken bizi de o katilin ve onun nezdinde görünmeyen ama adım adım yaklaşan başka bir katilin peşine düşürüyor. Seyrederken dikkat edin o ıslık sizi de yakalamasın…

blank

Melahat Yılmaz Özberk

1981 Ankara doğumlu... Anadolu Üniversitesi Türk dili ve Edebiyatı bölümünde okuyor. Gölge- e Dergi ve Öteki Sinema’da çeşitli film eleştirileri ve hikâyeler yazıyor. Tek dileği yazacak sözlerinin bitmemesi ve bunları sayfalara dökebilmek…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Escape from New York (1981)

Mad Max‘den sonra en sevdiğim distopik aksiyon filmlerinden biri olan
blank

Sonnim / The Piper (2015)

Birtakım gizemler barındıran neşeli bir filmken karanlık tarafa geçen Sonnim,