MACHETE… MACHETE… MACHETE…
Robert Rodrigurez’e Hollywood kapılarını açan özelliği, onun B filme bağlı yeni nesil yönetmenler arasında en ayrıcalıklı konuma sahip olması ile birlikte; patlama, çatlama ve gürültüyü en ucuza mal etmesidir kuşkusuz… B Filmlerine olan sevgisi onu Tarantino ile defalarca yan yana getirmiş ve çoğu zaman bu birliktelik “saçmalama” ve istismar sınırlarını iyiden iyiye zorlamıştır. İkilinin bu birikimlerini Grindhouse projesi ile patlatmış olması zaten beklenen birşeydi. Machete / Ustura’nın uzun metraja terfi etmesi de bu bağlamda beklendik bir hamle diye düşünüyorum.
Fakat yine de Ustura’yı kaynağından bağımsız düşünebilmek pek mümkün değil. Zira meşhur sahte Grindhouse fragmanlarının en önemli itici gücü camp örneğinde mizaha yüklenirken dengeyi oturtabilmiş olmalarıydı. Tonlarca filmde kötü adam olarak karşımıza çıkan Rodriguez’in gediklisi Danny Trejo’nun Machete olarak karşımıza başrolde çıkması zaten abzürdlüğün son noktası. Bir fragman olarak düşünüldüğü vakit de oldukça eğlenceli ki bu sebeple Grindhouse projesi söz konusu olduğunda akılda kalan en önemli unsurlardan biri olmayı başardı. Yine de böyle bir fragmandan yola çıkarak yine Grindhouse’un izini takip edecek uzun metraj bir yapım ortaya koyabilmek neresinden bakılacak olursa olsun riskli bir iştir ki bu risk genel izleyiciden ziyade sıkı b filmi takipçilerini hoşnut tutabilmek konusunda alınan bir risktir.
Yine de bir Rodriguez projesi olarak bakıldığında, süresi içerisinde en fazla güç kaybeden filmlerden biri diyebiliriz Ustura için. Zira bir noktadan sonra istismar-aksiyon paslaşması absürtlüğünü yitirebiliyor. Özellikle filmin ilerleyen dakikalarında meşhur “hastahaneden kaçış” sahnesinin yanına yaklaşabilecek sahneler arıyorsunuz. Meselesinin odağını Machete’in intikamından kaydırıp fazlasıyla “göçmen işçilerin sorunları” alt başlığına yönlendiriyor. Neyse ki “siz” “biz” kavgasına tutuşmadan kendi sularında yüzmeye devam ediyor.
Ustura’nın en çok tartışma yaratan tarafı mizah sosunun dozajı ile görsellik konusunda her yaptığı iş ile bir adım geri attığı düşüncesi. Elbette bunlar Rodriguez’in “ucuz” anlatımına meze olacak unsurlar fakat diğer taraftan halihazırda tazeliğini yitirmemiş bir Grindhouse projesi sonrasında, mali açıdan sırtı dik olan Rodriguez’in bir dolu para dökerek çekip; sonradan elindeki materyali ucuzlaştırmak için de bir o kadarını elinden çıkarttığı düşünülecek olduğunda bu fikri samimiyetsiz bulanlar da olacaktır elbet! Yine de 70’lerin istismar sinemasına özlem çeken izleyicinin de memnuniyetini göz ardı etmemek gerekiyor diye düşünüyorum.
Robert Rodriguez, orada burada Ustura’nın miladının oldukça eski olduğunu ağzında geveleyip dursa da bu bana pek inandırıcı gelmiyor. En gerçekçi yaklaşım elbette ki mevzuyu Grindhouse’un gazına ve Machete karakterinin gördüğü rağbete bağlamaktır. Danny Trejo’ya bu kadar uzun bir süre katlanabilmek yer yer zorlaşabiliyor elbette! Neyse ki oldukça ucubik bir kadroya sahip olan Ustura, bir Robert Rodriguez filminden aradığınızı da verebiliyor. Artık gördüğümüz hiç bir rolde yadırgamadığımız Robert De Niro, b filmlerinin unutulmaz ismi Don Johnson, uzunca bir süredir dikkate değer bir aksiyon filminde izleme şansı bulamadığımız Steven Seagal, Planet Terror’de de rahip rolünde bürünen Cheech Marin ve kadronun diğer önemli kült ismi Jeff Fahey gerçekten izlenmeye değer performanslar sergiliyorlar.
Neticede Rodriguez dün ile bu günü evlendirmek gibi bir niyet taşımıyor Ustura’da! Anlaşılan odur ki, Maniquis ve Rodriguez ikilisi, yaz sezonu boyunca perdede türün envai çeşidini hatim etmiş aksiyon izleyicisini avlama peşine düşmemişler. Zaten Dehşet Gezegeni ve Grindhouse fragmanları göz önünde bulundurulduğunda, Ustura süprizlere girişmeye de yanaşmıyor. Bu tarafından baktığımızda, meraklısının gönlünü alabilecek bir film fakat yine de göz ardı edilemeyecek iki önemli eksisi olduğunu da es geçmemek lazım. Birincisi, her ne kadar takipçileri sempatik bulsa da Danny Trejo gerçekten bir filmi sırtlayıp götürmekte zorlanıyor; ikincisi ve en önemlisi Ustura mevcut süresinin kalibresini pek de başarılı bir biçimde dolduramıyor…
Yazının filme haksızlık ettiğini düşünüyorum. Yalnız şu kısmı çok doğru: “..diğer taraftan halihazırda tazeliğini yitirmemiş bir Grindhouse projesi sonrasında, mali açıdan sırtı dik olan Rodriguez’in bir dolu para dökerek çekip; sonradan elindeki materyali ucuzlaştırmak için de bir o kadarını elinden çıkarttığı düşünülecek olduğunda bu fikri samimiyetsiz bulanlar da olacaktır elbet! ” Ben filmlere fazla para harcamayı anlamsız buluyorum, beş on milyon dolardan fazlası şovdur bir film için. Yirmi milyon dolara çıkan bu film için de aynısı geçerlidir. Tabii bu durum filmin değerinden kaybettirse de (gözümde), onun iyi film olduğunu değiştirmez.
“…Danny Trejo gerçekten bir filmi sırtlayıp götürmekte zorlanıyor; ikincisi ve en önemlisi Ustura mevcut süresinin kalibresini pek de başarılı bir biçimde dolduramıyor.”
O rol için Danny Trejo’dan iyi birisinin bulunacağını pek sanmıyorum. Bunun yanında yargıya varırken (örn; Trejo’nun filmi sırtlayamadığını) sahnelerle örneklerseniz daha somut olacağını düşünüyorum. Filmde, Trejo’nun kötü bir sahnesini gör(e)medim. Filmin finali -gereksiz biçimde- biraz fazla adamlı ve gürültülü olmuş yalnız filmin her anının dolu olduğunu düşünüyorum adeta ‘boş yok’.
“…b filmlerinin unutulmaz ismi Don Johnson” şeklinde bir yorum var, Johnson kaç tane B filmde oynamıştır, bunu da merak ettim açıkçası: http://www.imdb.com/name/nm0000467/ http://en.wikipedia.org/wiki/Don_Johnson Kendisi üne Miami Vice ile kavuşmuştur.
Özet olarak; Machete filmi müzikleri vasat olsa da, eski tip ‘süper kahraman’ aksiyonu severler için iyi, eğlenceli bir yapım. Saygılar.
“filmi sırtlayıp” götürmekten kastım Danny Trejo’nun aksiyon bağlamında eksik olması değil…Bana göre bir filmin sırtlanıp götürülmesi demek, aktörü -ya da aktristi- perdede görmenin hazımsızlık yaratması demek…
Filme gelince kesinlikle haksızlık ettiğimi düşünmüyorum. Beklediğim gibi bir film çıktı ama gel gör ki bir filmi yazıya döktüğümüzde bazı noktalarda objektif olmanın da gerektiğine inanıyorum…Yani filmi beğendim diye salt yıkama yağmala yapmayı sevmiyorum açıkçası “kendimce” eksik gördüğüm taraflarına değinmeyi daha verimli buluyorum.
Bir de Don Johnson konusuna açıklık getireyim. halihazırda “b filmi olma” durumunun da kendi etiketinde muğlaklığı var ama çocukluğumda ilzediğim Dead Bang olsun, Elvis and Beuty Queen gibi örnekler olsun bunları o kategoriye dahil ediyorum…
Bir de bir de yazılarımı yazarken genellikle imdb platformunu pek dikkate almam. Yani imdb yi reddettiğim anlamına gelmiyor bu elbette fakat bilgi konusunda sıkıntıya düştüğüm noktalar dışında imdb ye göz gezdirmem (kendimce bir sebeptir bu da)
Hepsinin de dışında xebdor ilgi ve alakanı eksik etmeden yazıyı okuyup analiz ettiğin için teşekkür ederim…
Sevgilerimle…Fatih YÜRÜR
Arşivimden bahsi geçen Don johnson filmlerine yeniden göz attım da…xebdor haklısın :)
Ben teşekkür ederim, IMDB’ye bağlı kalmasam da, gene de bakıyorum. Çünkü filmografi konusunda -nette- ondan başka derin/büyük kaynak yok. Saygılar, sevgiler..
Film tam olarak beklentilerimi karşılamasa da yine de ilgiyle izlediğim bir film oldu. Ancak Rodriguez’in pahali zevkler ile ucuz zevkler arasinda gidip gelen kafa karisikligini atmasi lazim bence..
Hiç fena sayılmayacak bir eğlencelik olmuş. Ayrıca yazının geneline özellikle de Rodriguez in hangi mantıkla filmi sulandırdığı ve yaptığı konusundaki düşünceye de sonuna kadar katılıyorum.
keyif alarak izledik. fazla kafa yormadık üzerine, az lak lak yaptık. tutturdu bi tanesi bu jeff fahey abinin seklenrde bi dizisi vardı biz de de yayınlanan diye, aradık umdb de baktık. o mu dedim bu mu dedim yok o değil o da değil dedi. bulamadık. vay dedim yaşı 58 falan fulan… bıraktık öyle… yazıyı da öteki sinema ne demiş diye okudum… hımm dedim, tabii dedim… akılda kalan şu oldu tanrı affederi ben affetmem oldu. saat baktm şimdi, 01:26 olmuş.