Tarihler Temmuz 2016’yı gösterdiğinde Erler Film, arşivindeki 205 film ile 4.264 bölüm televizyon dizisini restorasyonlu bir şekilde YouTube üzerinden paylaşacağını duyurmuştu. Dile kolay, koca bir tarih huzurlarımıza gelecekti. Heyecanlanmamak elde mi? Ancak ne var ki bu açıklamanın ardından Erler Film, hiç bonkör davranmadı ve paylaşım konusunda kısır bir görüntü çizdi. Günler ayları, aylar yılları izledi ama paylaşılan birkaç film ve televizyon dizisinden fazlası olamadı. Keza paylaşılanlar da sessiz sedasız silinmeye başlandı. Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni gibi…
Bu noktada yiğidi öldürmeden hakkını teslim etmek gerekir. Nitekim Erler Film son zamanlarda şahane bir istikrar yakaladı. Başta Cuma akşamları olmak üzere, YouTube’a düzenli olarak film girişi yapmaya başlayan kanal, deyim yerindeyse sayfasını bir hazineye çevirmiş durumda. Robert Widmark’ın şahane suç-komedisi Üç Kâğıtçılar, Sadri Alışık’ın kıyıda köşede kalmış en leziz işlerinden Yankesici Kızın Aşkı, Şener Şen-Şevket Altuğ ikilisini buluşturan Gölge Oyunu ve son olarak da ele aldığı konu ve yarattığı infialle oldukça çarpıcı bir noktada konumlanan Madde 438, bu hazinenin öne çıkanlarından.
Şimdi gelelim Ümit Efekan’ın yönetmenliğin üstlendiği filme. Tabii filmi daha iyi anlamlandırabilmek için de çıkış noktasına temas etmek gerekir. Türk Ceza Kanunu’nun utanç kaynağı olan 438. madde şöyle der: “Irza geçmek ve kaçırmak fiilleri fuhuşu kendine meslek edinen bir kadın hakkında irtikâp olunmuş ise ait olduğu maddelerde yazılı cezaların üçte ikisine kadarı indirilir”. Bir başka deyişle, seks işçisi misin? O zaman tecavüz suç sayılmaz! İnsan hakları onurunu yerle bir eden bu maddenin şiddetli bir şekilde gündeme gelmesi 1986 yılına tekabül eder. Antalya’da kaçırılan ve dört erkek tarafından tecavüze uğrayan Nazire Tarhan’ın seks işçisi olduğu iddiası, suçluların cezasında indirime gidilmesine neden olur. Düşünmesi bile insanın kanını donduran bu hadise, kamuoyunda da sert bir şekilde tepkiyle karşılanmış, yerli ve yabancı basında da kendine yer bulmuştur.
1990’a geldiğimizde ise TCK’nın 438. maddesi tepkiler eşliğinde yürürlükten kalkarken, Erler Film de bu konuyu beyazperdeye taşımaya karar verir. İşte bu insanlık dışı kanundan filizlenen ve bir kadının başına gelen felaketleri konu alan Madde 438, her ne kadar biçim olarak başarılı bir sinema örneği olamasa da toplumsal bilince temas etmesi hasebiyle oldukça değerli bir noktada konumlanmaktadır.
Nazire Tarhan’ın gerçek hayat hikâyesinden yola çıkarak senaryolaştırılan Madde 438, merkezine yerleştirdiği Naciye Tuna’nın hayat savaşını ele alır. 4 çocuğunun babası, 14 yıllık hayat arkadaşı tarafından pazarlanmaya çalışılan Naciye, hayattan ilk tokadı kocası tarafından yer ve yuvasını dağıtarak evini terk eder. Bu dakikadan itibaren peşini bırakmayan şansızlık ile anbean burun buruna olan Naciye, üstüne üstüne gelen dünyaya karşı dik durmaya çalışsa da pek başarılı olamaz. Çünkü her daim ona çelme takmaya çalışan acımasız dünyanın tam ortasında kalakalmıştır bir kere. Keza birçokları gibi onun da ilk defa ismini duyduğu 438. madde ise Naciye’ye tüm bu hayat savaşında en büyük hasarı veren dönemeç olacaktır.
Madde 438’i tepki çekmeye çalıştığı meseleden bağımsız ele aldığımızda, esasen karşımızda tel tel dökülen bir film olduğunu söylemek mümkün. Sığındığı ajitasyonu her saniye izleyicisinin gözüne sokmak için çaba sarf eden, bir tepki filmi olmaktan ziyade ekran başına geçen herkesi acının tam ortasına saplayan bir hikâye ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek mümkün. Keza film, her ne kadar 438. maddenin insan onuruna aykırı yönünü resmetme amacıyla yola çıksa da bu konuya hikâyesinde oldukça az yer vererek, kendiyle çelişen bir duruş sergilemektedir. Nitekim film, giriş ve sonuç hariç, tüm gelişme bölümünde Naciye’nin çektiği acılara odaklanma yolunu seçmiş ve bu kurgusal karakteri türlü yıkıntıların içine hapsederek tam manasıyla dramı kanlı canlı huzurlarımıza getirmeyi tercih etmiştir.
Madde 438’i ajite eden yapısından ötürü eleştirmek pekâlâ mümkün olsa da filmin bunu yaparken seçtiği dil, hikâyenin tüm negatif yönlerine rağmen pür dikkat takip edilmesine olanak tanıyor. Nitekim filmin bir anlatıcı eşliğinde Naciye’nin yaşadığı sancılı süreci izleyicisine aktardığı dakikalar, Madde 438’in büyük bir kısmını kaplasa da filmi akıcı ve dinamik bir yapı içine yerleştiriyor. Bu da çekilen tüm acılara, aksettirilmeye çalışan her ajitasyona rağmen hikâyeye eşlik edilmesini kolaylaştıran ana etmen olarak öne çıkıyor.
Evet, film hakkında peşi sıra eleştiri sıralayabilir, tercih ettiği ilginç anlatım dili konusunda farklı yorumlar geliştirebiliriz. Ancak doğrusunu söylemek gerekirse Madde 438’in özelinde bunların çoğu önemsiz… Çünkü karşımızdaki yapım en başta bir tepki filmi. İnsan onurunu hiçe sayan bir kanunu sağır sultana duyurmanın ve bu saçmalığı ölümsüz kılmanın hikâyesi… Ne büyük, ne güçlü bir sanat dalı sinema değil mi? Hadi itiraf edelim, böyle bir film olmasa, şimdilerde kaçımız Türk Ceza Kanunu’nun 438. maddesi hakkında bilgi sahibi olacaktı? Kaçımız seneler sonra dahi, geçmişte yaşanan bu hukuksuzluğu anacaktı? Esasen filmin tüm mahareti de burada gizli; hukukun geçirdiği evrimi somut bir şekilde huzurlarımıza getirmesinde!
Erler Film, Madde 438’i “Onur Filmi” olarak lanse ediyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, anlatının evlere şenlik yönetmenliğini ve yer yer raydan çıkan hikâyesini ele aldığımızda bu söyleme arka çıkmak pek mümkün değil. Ancak ya hissettirdikleri, gerçek ile bağı? Düşünsenize, seks işçiliğinin “fıtratında” tecavüz var diyen bir yasa var ortada! Bunun adı vahşet değil de nedir? İşte, tüm bunların varlığını bilip, filmi bağımsızca ele almak gibi bir lüksümüz yok. Çünkü Madde 438, her bir anıyla bu ilkel, çağ dışı kanunu gözümüzün önüne getiren ve anbean bam telini sızlatan bir gerçeklikten filizleniyor. Özellikle mahkeme anlarında, Gülşen Bubikoğlu’nun hayat verdiği Naciye’nin iftiraya uğramış, yaşayacaklarından bihaber etrafa saçtığı bakışları, bu hikâyenin gerçeklik ile bağını o kadar kuvvetlendiriyor ki. İşte tam da bu yüzden Türker İnanoğlu yapımcılığında huzurlarımıza gelen Madde 438, estetik olarak olmasa da, vicdana dokunan duruşuyla onurlu ve bir o kadar da cesur bir film olarak anılmayı hak ediyor.
Yaşanmış bir olaydan yola çıkan ve seks işçilerine tecavüz eden sanıkların cezasını 2/3 oranında azaltmayı öngören kanuna tepkisini dile getiren Madde 438, biçim olarak zayıf olsa da dikkat çekmeye çalıştığı konu neticesiyle oldukça değerli bir film. Yer yer “Gerçek Kesit” modunu aktif eden, buna rağmen Gülşen Bubikoğlu’nun kendine güvenen duruşu ile nispeten yücelmeyi başaran film, kan donduran gerçekliği ile Erler Film’in git gide büyüyen YouTube kanalının da en seyre değer işlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Öteki Sinema için yazan: Polat Öziş
Bir kere de insanlık haysiyetini ayaklar altına alan resmi vesikalı KDV li fahiseligin yasaklanması için tepki gösterilse ya. Ama fahişelik makbul birşeyse o zaman başka
Merhaba Polat bey. “İnsanlık Dışı Bir Kanun: Madde 438 (1990)” başlıklı yazınınızı okudum. Madde 438 ve onunla ilgili film hakkında çok güzel bir açıklama getirmişsiniz. Facebook adlı sitede film önerileri yapıyorum, fazla bir takipçim olmamakla birlikte filmlerin konularını paylaşıyorum. Madde 438 filmini izledim, ancak zamanımın yetersizliği nedeni ile son günlerde paylaştığım filmlerin bazılarına açıklama yapma fırsatım olmuyor.
Rica etsem sizin bu yazınızı alıntı yapmama izn verir misiniz? Tabii ki sitenin ve sizin isminizi en başta belirtmek suretiyle, teşekkürler.