Sıradan görünen sıradışı insanların küçük ve kırgın hikayelerini oldum olası sevmiştir beyaz perde. Başarısızlıkları başarılarından ağır gelen terazilerini en azından eşitlemeye çalışırken yaptıkları yolculuklar; daima nasihatlarla, daha doğrusu önerilerle doludur.
Mal Día Para Pescar (Balığa Gitmek İçin Kötü Bir Gün), şu sıralar herkesin kaçmak istediği Uruguay‘dan benzer ve buruk bir masal. Film 1960’larda Uruguay’da geçiyor. Aslen Uruguay’ın en büyük ve önemli edebiyatçılarından olan varoluşçu yazar ve kısa hikayeci Juan Carlos Onetti‘nin “Jacob y El Otro” (Jacob ve Diğeri) adlı hikayesinden uyarlanmış. Cem Yılmaz‘ın Hokkabaz‘ını anımsatan tadı ve masalsı anlatısıyla es geçilmemesi gereken bir film.
Perulu Nobel edebiyat ödüllü yazar Mario Vargas Llosa, bir röportajında 1909-1994 yılları arasında yaşamış olan Juan Carlos Onetti için “dünyanın en değerli modern yazarlarından biriydi ve üslubu kesinlikle son derece pesimistti” diyor. Onetti’nin bu edebi dilini kısa hikayelerinde görebilirsiniz. Uruguaylı genç yönetmen Alvaro Brencher‘in Onetti’nin hikayesinden uyarladığı Mal Día Para Pescar’ında da aynı pesimizmi görmek mümkün. Belki de bu nedenle filmi genel olarak pek beğenmemiş olan eleştirmenler bile, filmin iyi bir uyarlama olduğunu reddetmiyor. Ama ben şahsen filmin kendisini de sevdim.
Menejerinin değimiyle “komunizmin pençesinden zor kaçmış olan” Doğu Almanyalı Jacob Van Oppen, bir zamanların pek sevilen güreşçisi ve “dünyanın en güçlü adamı”dır. Ancak artık kariyerine sadece kasaba kasaba, şehir şehir gezen bir “Lucha Libre” güreşçisi olarak devam etmektedir. Yani o eski halinden eser yoktur şimdi. Para kazanmak için menejeri Orsini ile (Orsini kendisine “Prince Orsini” der) Güney Amerika‘nın Barok kiliseli, toprak yollu, nemli, puslu ve sinekli sabahlarıyla ve elbette sıcak insanlarıyla bilinen şehirlerini ve kasabalarını tercih etmişlerdir. Çünkü muhtemelen o yıllarda (60’lar) Güney Amerika’da lucha libre güreşlerinin ve güç gösterilerinin maço Latin erkekleri arasında en büyük eğlence olduğunu biliyorlardır. Jacob ve Orsini’nin para kazanma yolu basittir; gösteride Jacob izleyicilere meydan okur. Onunla güreşe 3 dakika dayanabilenlere 1000 dolar ödenecektir. Ancak Orsini bu rakibin sahte olması için her türlü ayarlamayı yapan, hakiki bir menejerdir.
Prens Orsini, Jacob’ın başarılarıyla ilgili haberlerle doldurduğu albümünü kaptığı gibi, vardıkları son şehir olan Santa Maria‘nın yerel gazetesinde alır soluğu. Gazetenin editörü, Jacob’ın gösterisiyle ilgilenir ilgilenmesine ama, gösterilerin yapılacağı hafta Santa Maria’nın meşhur balık tutma haftasıdır ve tüm muhabirler o etkinliğe gönderilecektir. Üstelik halkın ilgisini çekmek, muhtemelen gazetenin ilgisini çekmekten daha zor olacaktır. Buna rağmen Orsini her kasabada yaptığı gibi Jacob’a yenilebilecek düzmece bir rakip aramaya başlar, birini bulur da. Ancak bu sefer Santa Maria’da Orsini’ye gerçek bir rakip de çıkmıştır.
Filmde Jacob Van Oppen’i bolca güçlü adam çıkaran kuzey memleketlerinden biri olan Finlandiya‘dan Jouko Ahola canlandırıyor. Ahola, kendi de bir “dünyanın en güçlü adamı” ve aynı zamanda aktör. Ahola’yı özellikle Werner Herzog‘un Invincible‘ından (2001) ve yakın zamanda da Vikings (2013) televizyon serisinden hatırlayabilirsiniz. Prens Orsini’yi ise İskoç aktör Gary Piquer canlandırıyor.
Oyuncular kendi rollerinde başarılılar, ancak yönetmen karakterleri yeterince parlatmamış. Daha çok hikayenin ön planda kalmasını tercih etmiş gibi. Ama bu tür “küçük hikayeler” aslında öylesine büyüktürler ki, haklarını tam olarak vermek hayli zordur. Dolayısıyla Mal Día Para Pescar da bu anlamda kusursuz bir iş çıkarmış sayılmaz. Senaryonun birkaç noktada ufaktan tökezlediği bir gerçek. Ama en azından hikayenin özünü yeterli düzeyde aktarabiliyor ve hikayeyi kırıp dökmeden sunabiliyor.
Ben şahsen dönem hikayeleri anlatan filmlerin “dönem filmi” olmayı çok abartmayanlarını seviyorum. Özellikle bizim memleket sinemasının çokça düştüğü yanlışla, gıcır gıcır ve rengarenk dönem modası esvaplar ve mobilyacılar çarşısından alınma birkaç eskitme mobilyayla doğru yapılamıyor bu işler maalesef. Çok şükür ki Mal Día Para Pescar bu yanlışa düşmemiş ve hayli hareketli ve renkli sayılabilecek bir atmosfere sahip olmasına rağmen, yapmacık görünmemeyi başarmış. Özellikle dövüş sahnelerinde, otomobille Santa Maria’nın sokaklarında gösteriyi anons etmek için gezdikleri sahnelerde ve bazı birkaç sahnede daha dönemin ruhunu da yakalamayı başardığını da eklemeli.
Mal Día Para Pescar’ın, sizi şuanki zamandan ve bugünün efkarından soyutlayıp 1960 Uruguayına götüreceğine dair garanti veremem; ama bu konuda hayli iddialı ve ısrarcı olduğunu söyleyebilirim. Onetti’nin anlattığı hikaye, evrensel ve büyük bir hikaye. Filmin bu hikayeyi başarıyla yansıttığı konusunda ise iddialı konuşabilirim. Üstelik Uruguay – İspanya ortak yapımı bir film olarak ve bütçesi göz önünde bulundurulduğunda övgüyü hak ettiğini de çekinmeden söyleyebilirim. Hem de çektiği filmler kısalarla beraber bir elin parmaklarını geçmeyen genç bir yönetmeni varken. Cannes Film Festivali de dahil pek çok festivalde de gösterilen Mal Día Para Pescar, benim gibi Latin Amerika sinemasına ve edebiyatına meraklılar için güzide bir kombo olmuş doğrusu…
Bu arada küçük bir not; filmin müziklerini sinema dünyasında oldukça bilinen ve tercih edilen bir besteci olan Mikel Salas yapmış. Özellikle açılışta çalan şarkıyı dinlemenizi tavsiye ederim. Ayrıca muhtemelen Jacob Van Oppen’in Doğu Almanyalı olmasından yola çıkarak, filmin büyük bir kısmında Lili Marleen ezgilerini duymak da hoş bir ayrıntı oldu.