Martin Scorsese, 31 Ekim 2013’te, yani tam Halloween zamanı, favori korku filmlerini The Daily Beast ile paylaşmış. Okurlarımızın da ilgisini çekeceğini düşündüğümüz bu rafine listeyi biz de sitemizde paylaşalım istedik. Filmlerin altındaki yorumlar Scorsese’ye ait. İyi okumalar.
The Haunting (1963)
“Hayaletlere inanmayabilirsiniz ama dehşeti inkâr edemezsiniz!” sloganı ile gösterime giren Robert Wise’ın 1963 tarihli korkutucu filmi, öfkeli ve saldırgan hayaletler tarafından işgal edilmiş bir evde yaşananları anlatıyor.
Isle of the Dead (1945)
Yunan iç savaşı esnasında bir adada mahsur kalan salgın hastalık kurbanları hakkındaki bu Val Lewton (filmin yapımcısı) filminde, daima beni korkutmayı beceren bir an var. Sadece vaktinden evvel bir defin ile ilgili olduğunu söyleyelim.
The Uninvited (1944)
Atmosfer açısından en az The Haunting kadar iyi, İngiltere’de geçen bir başka perili ev filmi. Çok hassas bir havası var, korku duygusu mekâna ve karakterlerin asaletine sinmiş.
The Entity (1982)
Barbara Hershey, bu gerçekten korkutucu filmde, görünmeyen güçler tarafından acımasızca tecavüze uğrayan bir kadını canlandırıyor. Modern California evi gibi sıradan mekânlar, sinir bozuculuğun kalitesini güçlendiriyor.
Dead of Night (1945)
Bir İngiliz klasiği: yazlık bir köşkte gizemli bir şekilde bir araya gelen dört yabancı tarafından anlatılan her biri son derece huzursuz edici dört hikâye. Bütün hikâyelerden topladığı unsurların birleşip gittikçe artan bir çılgınlığa eriştiği kurgusu ile zirveye ulaşıyor. Aynı The Uninvited gibi çok eğlenceli… Ve sonra sinirlerinizi bozuyor.
The Changeling (1980)
Keder ve dehşet dolu bir başka perili ev filmi. George C. Scott, karısının ve kızının ölümünün acısını atlatmaya çabalarken, kaldığı konakta bir başka ölü çocuğun kızgın hayaletini keşfediyor.
The Shining (1980)
Daha önce hiç Stephen King romanı okumadım, dolayısıyla romana ne kadar sadık ya da değil hiçbir fikrim yok. Ama Kubrick, görkemli bir şekilde dehşet verici bir film yapmış. Görmediğiniz ya da anlamadığınız şeylerin, karakterlerin her hareketini gölge gibi takip ettiği bir film.
The Exorcist (1973)
Bir klasik, durmaksızın taklitleri yapılan, çok bilinen bir film. Ve gösterime girdiği günden bu yana değerini kaybetmeyen, sonuna kadar korkunç bir film. O oda, soğuk, mor ışık, şeytani dönüşümler; gerçekten korkutuyor.
Night of the Demon (1957)
Jacques Tourneur, kadim lanetler hakkındaki bu filmi kariyerinin sonlarına doğru yaptı ama Val Lewton için yaptığı filmler kadar kuvvetli. Şeytanın kendisini unutun, bu film de gücünü gene görmediklerinizden alıyor.
The Innocents (1961)
Jack Clayton’ın bu The Turn of the Screw uyarlaması, Henry James’in hakkını veren nadir filmlerden biri. İşçiliği ve oyunculuğu harika, kusursuzca çekilmiş ve çok korkunç.
Psycho (1960)
Gene çok bilindik bir film, muhtemelen şöyle düşünüyorsunuz; tamam harika bir film ama artık o kadar da korkunç değil. Sonra seyrediyorsunuz ve hızlıca tekrar düşünmeye başlıyorsunuz. Duş… bataklık… anne ve oğul arasındaki ilişki. Birçok farklı düzeyde aşırı derecede rahatsız edici bir film. Aynı zamanda harika bir sanat eseri.
[box type=”info” align=”aligncenter” ]
Kaynak: The Daily Beast
Çeviri: Murat Kızılca[/box]
Martin Scorsese minimum 34 yıldır korku filmi seyretmiyor sanırım :) Listeye bakıp The Shining’i gördüğüme sevindim.Bence tüm zamanların en iyi korku filmdir.