Buram buram HP Lovecraft kokan, bilinmeyen ufak bir şehire yolculuk teması ile, Carnival of Souls (1962) , Night of the Living Dead (1968) ve Blow Up (1966)’ın iç içe geçtiği bir korku sineması başyapıtı Messiah of Evil!
Messiah of Evil, bugüne kadar izlediğim en hakettiği değeri ve ilgiyi görmemiş sinema filmlerinden biri, belki de birincisi. İnternette çeşitli sebeplerden dolayı telif hakları bulunmayan, kamu malı olmuş filmlerin arasında tesadüfen rastladığım bu psychedelic sanat eseri, sadece bu sene izlediğim en begendiğim film değil ayrıca tüm zamanlarda kütüphaneme en gururla yerleştirdiğim korku filmlerinden biri oldu.
Kaliforniya kıyısında biryerlerde, genç bir kadın kayıp babasını aramaktadır. Point Dune isimli insanlığın unuttuğu ve terk ettiği bir şehirde, babasının evini bulur ancak babası yoktur. Babasının ses kayıt aleti ve yazdığı notlar içinde bu şehrin ve babasının kayboluşunun gizemini çözmeye çalışan genç kadın, yavaş yavaş korkunç bir kabusun içine düştüğünü anlayacaktır…
1970’lerde genç bir Lovecraft olsaydı, herhalde bu filme aşık olurdu diye düşünüyorum. (Hoş, Lovecraft sinema konusunda akıl almayacak bir isyan içindeydi. Zamanında Frankenstein (1931) ve Dracula (1931) gibi filmleri sonuna kadar beklemeye tahammül edemeden yarıda bırakıp sinemayı terkettiğini, Lovecraft’ın arkadaşlarına yazdığı mektuplardan öğreniyoruz) Filmin nerelere gittiğini fazla açıklayıp filmin tadını kaçırmak istemiyorum ancak şu kadarını söylemeliyim ki, Messiah of Evil, David Lynchvari bir görsellik, Lovecraftvari bir hikaye, George Romero sularında bir sosyal alegori ve Blow-up’takine paralel bir erotizim ile parlıyor! Üstüne üstlük bütün bunları şahane bir müzik ile süslüyor. Özellikle filmin ilk 5 dakikasındaki müziklerin kullanılışı beni bu film karşısında koltuğuma yapıştırmıştı.
Bütün bunlarla beraber filmin ufak tefek hataları ve bütçesinden kaynaklanan bir b-film havası da yok değil. Ancak Öteki Sinema okuyucusunu göze alınca bunun anca bir artı olabileceğini düşünebiliriz.
Filmin telif hakları bulunmadığı için kamu malı olduğunu bir kere daha hatırlatıp, bu güzel filmi tamamen yasal bir şekilde indirip izleyebileceğiniz linkle sizleri başbaşa bırakıyorum.
http://www.publicdomaintorrents.com/nshowmovie.html?movieid=830
Bu filmi benim dışımda da Türkiye’deb birilerinin sevdiğini duymak sevindirici. Bu filmle aynı zamanda izlediğim Silent Night, Bloody Night (1974) diye bir film var. Umarım onu da seven çıkar. Aslında bazı filmleri bozuk görüntüleriyle izlemek zevkli olabiliyor. Göreceli olarak tabii. Umarım her ikisinin şöyle düzgün kopyaları olsa, hatta soundtrack’ları çıksa daha da mutlu olacağım. (Ki biraz zor gibi…)
Az önce izledim ve umduğumdan çok daha iyi bir film ile karşılaştım diyebilirim. Mekanlara hasta oldum. Can’ın belirttiği gibi özellikle müzikler çok etkileyici.
Sırf sinema salonunda geçen sahne için bile olsa mutlaka izlenmeli.