Henüz Korkmadın mı? Michael Jackson’s Ghosts…

6 Kasım 2015

Muazzam bir sahne adamının film sektöründen hareketle sahnesine uyarladığı davranış ve biçim, bir hevese bağlı kalarak ekranda bir kimlik oluşturmak istediğinde çok metinli bir ifade aracılığıyla bir tür sinemasının içinde bulur kendini. Ekran personasının toplu belleğe kazıdığı davranış ve biçimlere nazaran, sahnede şekillenen bir ömrün beyaz perdede ifade etmek istediği söylem ve tavır, sahnenin beyaz perdede yeniden bir pop sahnesini tekrarlamasını öngörür.

İRONİ: BAKILAN ÖZNE!

Michael Jackson’ın sahnesi bir ironiyle başlar ve bu ironi belki de sadece Michael Jackson’a ait, özel bir durumdur: Michael Jackson bakılan öznedir. Moonwalker’da karşılaştığımız bu öznellik, Michael Jackson’s Ghosts’ta (Stan Winston, 1997) bakılan özne’yi sinema seyircisinden konser seyircisine çevirerek kendini tekrarlar. Öyle ki Jackson’ı sahnede görünce histeri krizine tutulan hayranlarının yarattığı atmosfer yenilenip bakılan özne korunur.

Michael Jackson bugüne değin korku sinemasının klişelerinden ziyade, korku alt türünün belli başlı öğelerini kendi sahne performansına yedirdiği kadar kendi çok metinli eserlerini yaratmada da kullanmıştır. 39 dakika kadar süren Michael Jackson’s Ghosts sahne performansının histerisini beyaz perdede aynen tekrarlamak üzere kolları sıvamıştır. Jackson’ın filmin diagesis’inde ilk ekrana teşrif edişiyle beraber başlayan histeri toplu belleğe kazınan masumane ifadeyle korku alt türünde çok metinli bir sürece girer ve belli başlı korku öğeleri Jackson’ın sahne personasının içinde kendine ifade alanı bulur.

Jackson’ın sahne personası da histeri çığlığı fikri üzerine kuruludur. Jackson sahnede es verdiği sürelerde seyircisinin tepkisini ölçme babında bu durakları uzatır ve yeniden aksiyona (dansa, ritme ve şarkının geri kalanına) başladığında histeriyi daha da tırmandırır. Michael Jackson’s Ghosts histeri çığlığından beslendiğinde bakılan özneyi korumada daha etkin bir rol oynar ve kendi kareografisini, kamp bir korku metaforuyla masumlaştırır ve sahne imajıyla bütünleştirir: Yarı utangaç, karizmatik, sert, aktif ama aynı zamanda kırılabilen hassas bir imajla… Ne kadar korku alt türünden beslenirse beslensin bakılan özne bu imajın korunmasından ve bu imajın zedelenmemesinden ötürü hep Jackson’ın kendisidir ve sahnedeki yansıması kadar filmin diagesis’inde de bu böyle kalacaktır.

Jackson’ın efsanevi kimliği korku içeriğiyle çığlık attırma üzerine kuruluymuş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Halbuki Jackson’ın arkasına saklandığı korku kimliği maskeyi düşürüp Jackson histerisini başlatmaya yöneliktir, aynı zamanda maske düşürüldüğünde geride bir kez daha yarı utangaç, karizmatik, sert, aktif ama aynı zamanda kırılabilen hassas imaj gün ışığına çıkar. Bu noktadan itibaren Michael Jackson’s Ghosts neyin korkunç, neyin daha da kötü olduğu üzerine söylemini geliştirir: Is It Scary.

SAHNE PERSONASI, MASKELER ve KONSER İZLEYİCİSİ

Is It Scary eşliğinde Jackson’ın korku alt türüne olan katkısı eşi benzeri görülmemiş bir kıvama gelir. Bu örneği dünyanın en çok satan video klibi Michael Jackson’s Thriller ile eşleştirebilir; hem sahneye yansıması bakımından, hem de kendi içinde bir janr bütünlüğü taşıması bakımından irdeleyebiliriz. Jackson’ın Thriller’daki imajı, masumane kimliği bir zombi öğesi (klişesi asla değil) ile örtmek, maskesini düşürmek ve yeniden maskeyi Jackson’ın bu masumane kimliğine giydirmekti; Is It Scary’de ise korku maskesini düşürmek, çocuksu ve sevimli, o yarı utangaç imajı ön plana çıkarmak yatıyordu. Bu imaj Jackson’ın örnek aldığı sanatçıların bir potpurisini tipik sahne kimliğiyle verme üzerine kuruludur, histeriyi körükler ve zombi, hayalet ve hortlak gibi korku ekranının nesnelerini bakılan özne olan Michael Jackson’ın kendisine çevirir.

Michael Jacksons Ghosts çocuk karakterlerle birlikte sevimli bir ürperti filmi ortaya koymak amaçlı yola çıkmış gibi görünse de sevimli yapısını Jackson’ın maskelerinin düşmesi vasıtasıyla ortaya koyar. Moonwalker da çocuk karakterler aracılığıyla Jackson’ın sahne personasını kendi karakter yapısıyla özdeşleştirerek finalde sahnede Come Together’ı söylemesiyle kapanır ve bakılan öznenin film karakteri değil, direkt Michael Jackson olduğunu vurgular; adeta konserlerinde sona doğru Heal The World’ü söylermiş gibi… Michael Jackson’s Ghosts da bu yapıyı kurcalayarak Jackson’ı film karakteri kimliğinden gerçek Michael Jackson kimliğine yükseltir. Come Together’da konser seyircisinin histerik çığlığı bir kez daha buna örnektir; hele hele bu histerinin filmin finalinde olması Jackson’ın maskelerinin düşürülmesiyle tamamen ilişkilidir.

Michael Jackson’ın sahne personası bir film karakterine dönüşmüşken, takındığı maskelerin düşüşüyle Jackson yeniden kendi kimliğine yüceltilir ve rol aldığı filmler kendi personası olan yarı utangaç, karizmatik, sert, aktif ama aynı zamanda kırılabilen hassas imaj ile noktalanır. Burada artık film izleyicisi yerine konser izleyicisiyle yer değiştiren bir histeriye yol açacak metot kullanılır: Adeta seyirci arasından seçilerek Michael Jackson’a sarılabilecek, onunla dans edebilecek genç kadının sahneye çağrılma zamanı gelmiş gibi. Çünkü Michael’ın tüm maskelerini terk ettiği anlardan biri de işte bu andır.

-*-

Sonuç olarak, popun kralı Michael Jackson’ın korku metinlerinden biri olan Michael Jackson’s Ghosts kendini bir film karakterinden gerçek sahne personasına ve oradan gerçek kişiliğe götüren bir yol seçerek korku metnini adeta bir sahne olarak kullanır. Jackson’ın ilham aldığı sanatçıların da referanslarını sezebilmek mümkünken korku metninin klişe yerine belli başlı figürlere yönelmesi Jackson’ın kimliğinden ödün verilmeden kullanılmıştır. Bu hususta film izleyicisi, histeri krizine tutulan konser seyircisi ile özdeşleşmiş, korku metninin yapısı ve süreci konser seyircisi baz alınarak ortaya konmuştur.

Burak Bayülgen

Michael Jackson’s Ghosts 01

Not: Daha önce SinemaTerspektif Ekim 2015 sayısında yayınlanmıştır.

blank

Burak Bayülgen

1983′te İstanbul’da doğan Burak Bayülgen yedi yaşında korku filmleriyle tanıştı. İlkokulda hayallerinde korku sinemasını meslek edinip Freddyler ve Jasonlar ile iç içe bir hayat düşleyerek bir kaçış yaşayan Burak lisansını ve yüksek lisansını Sinema-TV üzerine tamamladıktan sonra en çok yapmak istediği işe, yani yazı yazmaya koyuldu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Emek Neden Yıkılmamalıydı?

İstanbul’da “sinema” denince ilk akla gelen isim Emek tarihin karanlık
blank

Altın Portakal: Sosyal Değişimin Büyük Tanığı

Altın Portakal filmleri, 60’lı yıllardan bu yana sosyal, siyasal ve