“Hukuk tarihinde böylesi kötülükler ilk kez gün ışığına çıkarılıyor. Karşınızda acımasız ve çılgın bir canavar duruyor. Ona bir bakın!”
Henri Verdoux “Büyük Bunalım” adı verilen dönemde 35 yılını verdiği işini kaybeder. Dürüst ve iyi kalpli bu adamın bakması gereken sakat bir karısı ve kendisine muhtaç bir çocuğu vardır. Karıncayı bile incitmeyen, naif, gülümseten ve iyiliğe inanan bir adam, materyalist bir dünyada hayatta kalmak ve ona ihtiyacı olan ailesine bakmanın bir yolunu bulmak zorundadır. Ne de olsa bu sadece bir iştir. Tıpkı diğerleri gibi, ucunda cinayet işlemek olsa bile…
Evini, işini, onurunu ve kimliğini kaybeden milyonlarca insan o dönemde neler yapmadılar ki ayakta kalmak için. İşte kapitalist dünyanın insana ettiğini farklı ve vurucu bir dille anlatmak isteyen Charlie Chaplin kendi naif kimliği Şarlo’dan sıyrılıp üzerine ilk kez kara komedinin dramla bütünleşen dokusunu bu yapımla giydi. Bunu sadece bir iş olarak gören karakteri ve Chaplin’nin tanımıyla “erdem ve kötülüğün bir paradoksu” olarak isimlendirdiği filmin çıkış noktası Henri Desire Landru adlı bir seri katilin hikâyesinden etkilenen Orson Welles’tir. Welles senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini de kendisinin yapmasını planladığı filmin başrolünü Chaplin’e önerir. Fakat usta daha önce hiç kendi yönetmediği bir yapımda rol almamıştır ve dolayısıyla projeye sıcak bakmaz. Lakin senaryo aklına takılıp kalır. Şarlo’yla eleştirdiği düzene daha sağlam bir tokat atmak istemektedir. Sonuçta Welles’ten senaryonun temeline sadık kalacağına söz vererek hikâyeyi satın alır. Diğer tüm bölümleri yeniden yazar ve ortaya Chaplin’i farklı bir kimlikle gördüğümüz ilk yapım olan Monsieur Verdoux ortaya çıkar. Charlie senaryoyu tanımlarken “şeytani bir hiciv ve kara mizah” olarak anlatır. Ona göre bu yapım en önemli işlerinden biridir. Görücüye çıktıktan sonra o dönemin paranoyak ve tutucu siyasi havası altında “komünist sempatizanı” olarak yaftalanacak ve açık bir hedef haline gelecektir.
Monsieur Verdoux, her açıdan önemli bir yapımdır. İçinde geçen sözleri ve verdiği alt metinlerle bir dönemin acımasız bir özetidir. Henri Verdoux’un şu sözlerle bizlere ulaşır; “Bir cinayet seni seri katil yapar, milyonlarcası ise bir kahraman… Rakamlar görecelidir sevgili dostum.”
Son anlarında yanına gelen peder ile geçen diyalogları da ilginçtir.
P: Ruhunun Tanrı ile barışık olması için geldim.
H: Tanrı ile bir sorunum yok! Benim sorunum insanlarla…
P: Yüce Tanrı ruhuna acısın!
H: Neden acımasın ki? Ne de olsa ruhum O’na ait!
Ve köprüden önceki son çıkış olan mahkemede kendini savunur Henri. O kendini savunurken sesi yılları geçer ve günümüze dayanır dalga dalga;
“İddianamesi son derece özensiz olan sayın savcı, çok akıllı olduğumu itiraf etti. Teşekkürler Monsieur, öyleyimdir. Ve aklımı otuz beş yıl boyunca dürüstçe kullandım. Sonra kimsenin aklıma ihtiyacı kalmadı. Kendi işimi kurmaya zorlandım. Dünya da beni bir seri katil olma yolunda cesaretlendirdi. Bu dünya toplu katliamlar için silah imal etmiyor mu? Onlar da masum kadınları ve küçük çocukları öldürmüyorlar mı? Üstelik çok bilimsel çalışıyorlar. Bir seri katil olarak ben, onların yanında acemi kalırım. Ne var ki sinirlerime hâkim olmak istiyorum, zira kısa bir süre sonra başımı kaybedeceğim. Yine de bu dünyadan ayrılmadan önce, şunu söylemeliyim. Hepinizle çok yakında görüşeceğiz.”
Mounsieur Verdoux izlenmesi ve sözleri akılda kalması gereken bir yapım. Zira o günden bugüne değişen pek bir şey yok. Rakamlar hala göreceli sevgili dostlarım… İyi seyirler.