‘Gelinler de damatlar da tüm olumsuzluklara rağmen güçlüler’…
Muhammet Beyazdağ çocuk gelinlerin ve damatların duygularına tercüman olmaya çalışıyor Zarok ve Çirok belgesellerinde. Zarok bir zamanların çocuk gelinlerinin şimdiki ve kendilerini çok iyi ifade edebildikleri hallerine uzanıyor. Çirok da çocuk damatların duygularına… Anlatıcıların yüzlerini göstermeden, elleriyle anlatıyorlar yaşadıklarını… Çocuk damatlar bu alanda belki de ilk. Yüzlerin görünmemesi anlatma kuvvet katıyor gibi. Sırada yeni belgeseller olsa da üçlemenin anne-baba ayağı da gelecek…
Röportaj: Banu Bozdemir
Biraz geç olmuş olabilir ama çocuk gelin ve damatlar üzerine belgesel çekmenin sebebini soralım…
Çocuk gelinler önemli toplumsal sorunlarımızdan bir tanesi. Bundan da öte beni rahatsız eden bir durum bu yüzden sessiz kalmak istemedim. Çekmeden önce bir dernekle tanıştım, bu dernek köy köy ev ev dolaşıp insanları özellikle kadınları ve kız çocuklarını erken evliliklere karşı bilinçlendiriyor. Ben o insanlardan da etkilendim ve yapabileceğim en güzel belki de en doğru katkı film olur diye düşündüm.
Ve bunu gelinler, damatlar ve anne – baba cephesinde ayrı ayrı anlatmanın sebebin? Tabii daha üçüncü belgesel çekilmedi ama çekeceğini biliyoruz?
Zarok’u çekerken aslında bildiğim hatta etrafımda bile olan bir durumun farkına vardım. Evet kız çocukları evlendiriliyor ama aynı zamanda erkek çocukları da evlendiriliyor. Soruna erkek ve kız çocuğu ayrımı yapmadan insanlık sorunu olarak bakmamız gerektiğinin farkına vardım ve çocuk damatlarında seslerinin duyulması gerektiğini düşündüm. Eğer Çirok olmasaydı Zarok bu konuda yetersiz kalabilirdi. E bir de tabi anne-baba durumu var bu evliliklerde. Bir de onların neden böyle bir işe sebep olduğunu sorgulamak istiyorum bunu yaparken tabi onların suçun onlarda olduğu düşüncesiyle değil ama onların da seslerine ve anlatacaklarına ihtiyacımız var sanırım.
Zarok ve Çirok çocuk gelin ve damat olmuş ama artık belli bir yaşa gelmiş ve geçmişlerini gayet bilinçli bir şekilde sorgulayan yetişkinleri anlatıyor. Zarok’ta eller çok yoğun bir şekilde devredeydi, yüzler yoktu. Önce bunun sebebini soralım.
Sanırım bu konuda çok şanslıydım, senin de dediğin gibi hepsi çok bilinçli ve beni şaşırtacak derecede güçlü insanlardı. Bunun sebebi özel bir tercih, filmi eller üzerinden anlatmak istedim hem onları deşifre etmeyecektim hem de biçimsel olarak faklı bir anlatım tarzı yakalamış olacaktım ki zaten çocuk gelinler üzerine yapılmış kısa film ve belgesellere rastlamak mümkün ben farklı olacağını düşündüğüm için çekmek istedim.
Çirok çocuk damatlar üzerinden meseleye yaklaşıyor, yine yüzleri görmüyoruz ama ellere ve bedene de o kadar odaklı değiliz. Daha fazla akıp giden çevrenin sesine ve görüntüsüne yer vermiş gibisin ve de bunun sebebi tabii?
Aslında ilk üzerinde çalışmaya başladığım an elleri hiç kullanmamayı düşünmüştüm daha çok kapı ve kapı aralıkları kullanacaktım fakat sonra kullanmam gerektiğini düşündüm. Çünkü hem bir devam filmi hem de tıpkı çocuk gelinler gibi o erkeklerde deşifre olmak istemeyebilirdi ki bazıları da öyle istedi zaten. Çevrede olup bitenlerden bahsetmek gerekirse, birkaç defa oyun oynayan çocukları görüyoruz bu onların yaşaması gereken hayatı. Ve akan bir çeşme, ağaca bir şeyler kazıyan biri, kırık bir ayna, mavi kapılar, öğrenci önlükleri, ezan ve karga sesleri vs. vs. çevrede gördüğümüz birçok şey alt metin olarak vermek istediklerim.
Seçtiğin damat ve gelinler gerçekten de çok bilinçli ve kendilerini güzel ifade ediyorlar. Zaman zaman bu kişilerin gerçekliği konusunda kuşkuya düşüldüğü oluyor mu? Nasıl seçiyorsun ve ikna oluyorlar diyelim ya da?
Dediğim gibi hakikaten bu konuda şanslıydım. Evet kuşkuya düşen insanlar oldu bana birkaç defa sordular hatta bu insanlar oyuncu mu diye? Ama hayır belgeselde hayat hikayelerini duyduğumuz insanların ta kendileri. Tüm olumsuzluklara rağmen hayata karşı güçlü durabilmişler. Özellikle bu tür zor konularda çalışıyorsanız her zaman seçme hakkınız olmuyor ki olmasın zaten. İnsanlar kolay kolay bir yabancıya hayat hikayelerini anlatmazlar benim bu durumumu kolaylaştıran bir dernek ve tanıdığım insanlar vardı. Kısacası eğer arada bir bağlantınız varsa insanların ikna olması daha kolaylaşıyor.
Sorunu anne baba çerçevesinden anlatırken tasarladığın bir anlatım biçimi var mı?
‘’El üçlemesi’’ dediğim için biçimsel olarak yine eller üzerinden anlatacağım fakat bu sefer daha farklı bir şekilde Zarok ve Çirok’taki gibi olmayacak.
Belgesel film için nasıl bir hazırlık yapıyorsun sonuçta kurmaca gibi belli bir rota üzerinde gitmiyor?
Aslında belgeselin de belli bir rotası var sadece b veya c planlarınızın da olması gerekiyor. Her iki filmde de neyi nasıl çekeceğim belliydi, planımı yapmıştım. Çok büyük bir aksilikle de karşılaşmadım. Çekimlere başlamadan önce insanlarla görüşmeye başladım bu doğrultuda mekanları belirlemeye çalıştım, konuşacağım insanları belirlemeye en azından görüşebileceğim insanların olması için çalışmalar yaptım.
Zarok çok yerde gösterildi, yarıştı ödüller kazandı. Ödüllere bakarken bir şey dikkatimi çekti. Genelde jüri özel ödülü kazanmış. Bunun nedeni ne olabilir sence? Ödülün anlamı her şekilde aynıdır ama jüri özel ödülü hep duyarlı bir konuda saygı uyandıran bir filme vs veriliyor?
Film çeken arkadaşlarla bunun geyiğini çok yaptık. Hatta bir ara ismim jüri özel Muhammet’e çıkacaktı! Tabi bu işin esprisi, benim için çokta önemli değil derece hatta ödüllerin hepsi kaldırılabilir bile. Bir festivalde jüri özel ödülleri açıklanmadan önce bir sinema emektarı şöyle demişti ‘’ Unutmayın ki jüri özel ödülü en kıymetli ödüldür çünkü tüm jürilerin takdir ettiği filme verilir’’ tabi doğruluğu tartışılır kabul edilir veya edilmez bilmiyorum ama sen bu soruyu sorunca aklıma geldi paylaşmak istedim sadece.
Çirok en son bu yıl 26.’sı İstanbul Kısa Film festivalinde en iyi belgesel film seçildi. Aslında seçkiye baktığımda gündeme ilişkin (yakın gündem diyelim) belgeseller de fazlaydı. Çirok’un aradan sıyrılmasının nedeni ne olabilir sence?
Sanırım hem daha önce duymadığımız, pek aşina olmadığımız bir konuyu işlemiş olmasıydı hem de bu konuyla ilgili en azından Türkiye için ilk çocuk damat belgeseli. Ben karşılaşmadım daha önce, araştırma yaparken de bulamadım o nedenle yok diye biliyorum. Başka sebeplerde vardır muhakkak jürilerle konuşma fırsatım olmamıştı ama denk geldiğim ilk yerde soracağım ben de…
Almasında bir sakınca yok yanlış anlaşılmasın. Çok fazla kısa film festivali yapılıyor son yıllarda ve herkese sorduğum bir soru var. Festivaller ticarileşiyor mu? Özellikle de bağımsızlığını koruması gereken kısa film festivallerinin durumunu sorgularsak?
Ticarileşiyor, ticarileşmek zorunda kalıyor diye tahmin ediyorum. Sanırım işin mutfağında tarifi açık olmayan yemekler pişiyor. Kısa Film festivalleri Kültür Bakanlığı’ndan destek alıyor ama yetmiyor mu yoksa yanlış kullanılıp başka mecralara bağlı kalmak zorunda mı kalıyorlar bilmiyorum. Tam anlamıyla bağımsız bir festivalden şu anda bahsedebilir miyiz? Festivaller filmleri yarıştırmasın göstersin işin içine para ve yarış girince amaç, beklenti her şey değişiyor. Kısa filmciler de festivallerden gelecek ödüle muhtaç bırakılmamalı aynı zamanda.
Kurmaca çok fazla çekilen bir alan. Belgesel ise son yıllarda önemli bir ivme kazandı ve güzel örnekler ortaya çıkıyor ve hatta kurmacayla içli dışlı olduğu durumlar da var. Sen belgesel sinemacılığına nasıl bakıyorsun, nasıl olmalı sence?
Evet ben de son zamanlarda gittiğim festivallerde çok güzel belgeseller izledim, izliyorum. Ben belgesel film yapan insanların vicdan ödevlerinin olduğunu düşünüyorum bende o ödevlerimi yapmaya çalışıyorum. Tabi bu ödev-vicdan meselesi çok göreceli bir kavram. Bunun dışında geleneksel yapının dışına da çıkmak istiyorum en azından çektiğim filmlerde bir yenilik olması için gayret ediyorum. Aynı zamanda insanlığa bir şey anlatan, gösteren, farklı bir durumun farkına varmasını sağlayan bir belgesel sinema yapmak istiyorum.
Senin belgeseli seçme nedenin? Kurmaca çekme düşüncen var mı?
Ben belgeseli seçmedim sinemayı seçtim. Evet birkaç proje var ilerleyen zamanlarda onları da gerçekleştirmek istiyorum.
Senin için içerik mi biçim mi ön plandadır bir şeyi anlatırken? Ya da belgesel hangisinin ön planda olmasına olanak tanır?
Belgeselde genellikle içerik ön plana çıkardı ama artık bu değişiyor. İçerik kadar biçimsel yeterlilikte önemli bir nokta artık. Benim için ise ikisini birbirinden ayrı tutmak güç. Anlatmak istediğim konuya en iyi hizmet edebilecek biçimsel bir arayış içine giriyorum. Yani her ikisinin birbirini tamamlaması ve tatmin etmesi gerekiyor. Bu hem benim için hem de bundan sonraki belgeseller için böyle olmalı.
Filmlerini destek alarak mı çekiyorsun? Filmlerini çekerken ve gösterirken zorlanıyor musun? Yani başvurduğun her festival kabul ediyor mu filmlerini?
Filmlerimi herhangi bir finansal destek almadan çektim sadece fakültemden teknik araç desteği aldım. Ee desteksiz film çektiğinizde zorlanıyorsunuz tabi. Yapmak istediğiniz bir çok şeyi yapamıyor veya çekim mekanlarını istediğin ölçüde genişletemiyorsun. Şu ana kadar hemen hemen başvurduğum tüm festivaller filmleri kabul etti. Kabul etmeyen 1-2 festival oldu sanırım. Gösterim talebiyle de gelen birçok insan ve kurumla görüştüm ve birçok gösterimini de yaptık.
Festivallerde yaşadığınız etkileşimlerin faydaları?
Festivallerin meyveleri ve en güzel yanı kurmuş olduğunuz dostluklar ve arkadaşlıklar. Ben çok güzel insanlarla tanıştım festivallerde. Hem yeni projelerde birlikte çalışma şansı yakalıyoruz hem de yapmak istediğimizi daha rahat ve kolay bir şekilde yapma şansı yakalıyoruz. Çünkü birlikteyken daha güçlüyüz.
Kısa film politik mi olmalı, bu konuda düşüncelerin neler?
Kısa film politiktir veya değildir dediğimizde o zaman uzun metraj ve belgesel filmler için de bunu demeliyiz. Film filmdir çünkü, adına kısa demişler sadece. Film çerçevesinden baktığımızda çok özgür bir alan olmalı ve bir çatı altına sıkıştırmamalıyız, tavanı olmayan bir oda. Politik olabilir apolitik olabilir veya başka başka bir şey olabilir bunlardan da önemlisi özgür ve sansürsüz olmalı.
Başka konularda çekmek istediğin belgeseller var mı? Onları da üçleme olarak mı tasarlayacaksın?
Evet var. Bundan sonra bir üçleme film projesi üzerinde çalışır mıyım bilmiyorum, o kadar uzağı kestiremiyorum şu an. Bu yaz bir belgesel daha çekeceğim hatta ilk defa ismini de söyleyeyim, Minibüs adında bir belgesel.
Benim sormadığım, senin söylemek istediklerin var mı?
Çok teşekkür ederim yeni projelerde görüşmek dileğiyle…