Serhat Karaaslan’ın 2010 yılında çektiği Bisiklet filmini çok beğenmiş ve SİYAD kısa film kurulu olarak o yılın kısası seçmiştik. Bisiklet Savaş Baykal’ın da filmlerinde dikkat çekmeye çalıştığı toplumsal gerçekçi yolu benimsemiş, kısa filme daha farklı bir bakış açısı getirmeye çalışmış bir tarzı vardı. Bu filmleri hem şaşırarak, hem memnun kalarak izlediğimizi hatırlıyorum. Bisikletin görselliği başarılıydı gerçekten!
Öteki Sinema için yazan: Banu Bozdemir
Kan, çocuk gelinler üzerine çekilmiş, sessiz, beyaz gelinliğin kırmızıya boyandığı bir filmdi, Araf bu ülkenin gerçeklerine ve çözümsüzlüğüne karşı arada kalma hali yaşayan bir gencin gerilimini anlatıyordu. Son filmi Musa biraz daha farklı…
Öncelikle yönetmenlerle (hadi ünlüler diyelim) sıradan insanlar arasına ilginç bir mesafe koyma derdinde Karaaslan. Buna bir adama filmi diyebilir miyiz bilmiyorum ama Zeki Demirkubuz öznelinde aslında seyirciyle, satıcı ya da sıradan insanla yönetmenin dünyası arasındaki geçişe izin vermemeye çalışıyor. Musa korsan film satarken kendisine yeni filmi (Ankara’da çekilecek olması akıllara Yeraltı’ını getiriyor ister istemez) için teklifte bulunan Demirkubuz’la tanışıyor, yüzünü görmüyoruz sadece sesini duyuyoruz yönetmenin. Telefon alışverişinden sonra Musa’nın kendince bir filmde oynama sürecine hazırlığı başlıyor. Öncelikle yönetmenin filmlerini izliyor. Yer yatağında aralık kapıdan, kendi dünyasına bizi de sokmamaya çalışarak izliyor filmleri. Kendi kendine açılan kapı her seferinde yüzümüze kapanıyor ama onu kendine, yaşadığı dünyanın gerçekliğine götürecek bir ev arkadaşı var. Kısa filmlerini çok sevdiğim Cahit Çeçen, arkadaşına ‘Artist’ yakıştırmasıyla yaklaşarak, bir yandan da filmlerin dünyasından onu kendi hayatının gerçekliğine çekmeye çalışır. Çünkü Musa odasında asılı olan Yılmaz Güney posteriyle de bir hayli bütünleşmiştir bir anda!
Çalmayan telefon, gelmeyen haber onu Cihangir’e sürükler. Bir yandan da kendisinin yerine seçilen oyuncunun da aynı sosyal sınıfa mensup olması, Karaaslan’ın Musa için ‘artık başka bahara’ söylemi yapmasına denk düşüyor, aslında sonrasında kurduğu mesafeyi kapatmaya çalışıyor.
Filmde Musa’yı Aram Dildar oynuyor. Başarılı bir oyunculukla Musa’nın iniş ve çıkışlarına iyi bir yön veriyor. Serhat Karaaslan değişik bir yöntemle hem eleştiri mekanizmasını çalıştırıyor, hem de yönetmenin gerçek dünyasını onu kızdırmadan ortaya çıkarmaya çalışıyor. Musa ise filmlerle olan ‘korsan’ ilişkisine tekrar geri dönüyor!
Not: Musa filmi son olarak Akdeniz Üniversitesi Sinema Topluluğu’nun düzenlediği 3. Kısa Film Günleri’nde gösterildi.
[box type=”shadow” align=”” class=”” width=””]
Serhat Karaaslan 1984, Varto doğumlu. 2006’da İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ni bitirdi. 2009’da Kadir Has Üniversitesi Film ve Drama yüksek lisans programının yönetmenlik bölümüne başladı. Kısa filmleri yurtiçinde ve yurtdışında birçok festivalde gösterildi. 2010’da çektiği Bisiklet (Bisqilêt) ile başta SİYAD’ın En İyi Kısa Film ödülü olmak üzere birçok ödüle layık görüldü. Musa, Karaaslan’ın beşinci kısa metrajı.[/box]