Müslüm Baba'nın Evlatları PosterÇok kişisel girişler yapmak adetim değildir, ama bu seferki durum biraz başka. 2000’lerin başında lise defterim ilk açıldığında hem benim hem de çevrem için dünyayı başka  bir noktadan kavrama serüveni başlamıştı. Özelde gençlik yıllarının ilk adımlarını atıyordum, genelde ise Türkiye ve dünya kendini yeni bir fazın içine bırakıyordu (Lise deneyimimin üçüncü gününün 11 Eylül 2001’e denk geldiğini söylersem başka açıklamaya gerek kalmayacaktır). Biz yeni dünya düzenini halen çocuk aklımızla yetişkinler gibi algılamaya çabalıyor, bu çaba esnasında doğal olarak hüzünlü (ama kesinlikle gerekli) başarısızlıklar birbirini izliyordu. Bir garipti 2000’lerin başı.

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

İşte bu kritik günlerin içinde ben ve dahil olduğum bir grup çiçeği burnunda aydın adayı babalarımızdan duyduğumuz siyasi jargonu taklit eder, edebiyat konuşur, yeni yeni sinemayla tanışır ve o yaşta asla vakıf olamayacağımız konulara ve tutkulara aslında boş gözlerle bakarken, yaşını biraz daha yaşına uygun tecrübe etmeyi seven diğer lise arkadaşlarımız başka bir damarı kazımaya karar verdiler. Bir gün her nasılsa sınıfta Müslüm Gürses hakkında konuşulmaya, onun şarkılarından bahsedilmeye, onun verdiği demeçler tartışılmaya başlandı. Çoğunluğu beyaz yaka ailelerden gelen bizler, ilk başta bu kaynağı muğlak “Müslüm modası”na burun kıvırdık; kıvırmamak şanımıza yakışmazdı sonuçta. Lakin insan o yaşlarda şimdiye kıyasla daha çok sosyalleşmek istiyor, kısıtlı çevrende seni insanlara ne bağlıyorsa ona kapılıp gitmemek mümkün değil. Kısa zamanda biz de Müslüm Baba hakkında konuşur, gündelik jargonda birbirimize “Müslümcü” diye hitap eder oluverdik. Yalan yok, Müslüm Baba’nın bizim lisedeki popülaritesi müziğindeki kaliteden değil, verdiği demeçlerdeki kendine has, doğal ama hafif saf ve komik mizacından kaynaklanıyordu. Belki aramızda şarkılarını ezbere bilen hakiki Müslümcüler de vardı, haklarını yemeyeyim. Ancak Müslüm Baba’nın ben de dahil pek çokları için gerçekten muhatap alındığı evre, hakiki Müslümcülerin Baba’ya yakıştıramadıkları o “cover” yılları oldu. O vakitlere kadar, geçen beş dopdolu lise yılında Müslüm Gürses bizim sohbetlere önce konu sonra konuk oldu, bizimle birlikte sınavlara girdi, bizimle beraber hoşlandığı kıza/erkeğe açılamayıp günlerini sonsuz rötuştan ötürü asla bitmeyecek şiirler yazarak geçirdi. Şarkıları çok çalınmadı, ama bir ikon olarak hep vardı.

Muslum Baba Evlatlari005

Daha detaya girmeyeceğim, buraya beni değil filmi tanımak için geldiniz. Tek demek istediğim Müslüm Baba’nın Evlatları’nın benim için biraz özel bir önemi olduğu.

Kaderin bir cilvesi sayesinde ben biraz kalburüstü bir çevrede büyüdüm, ama buna rağmen Müslüm Gürses’in bana çok da uzakta olmayan bir gerçekliği temsil ettiğini anlamam zor olmadı. Bu gerçeklik öyle bir gerçeklik ki, hayat sizi zorlamıyorsa içine girmek için hiçbir çaba sarf etmiyorsunuz. Bu gerçekliğin insanıyla iletişim kurmak bile aklınızın bir köşesinde “ona sunduğunuz bir lütuf” gibi geliyor size. Beyaz yakalı olmak kaderinize gümüş harflerle yazıldıysa, ya da tüm bohem hayatınıza rağmen yaşıtlarınız askere gidecekken siz İtalya’da doktora programı okuyup binlerce selfie çekeceğinizi biliyorsanız, bu gerçekliğin insanının size sunacağı tek şey otantik bir haz. Ya da o insanın hayatına dokunma derdinden ırak, sadece kendi vicdanınızı rahatlatmak için bir küçük yardımda bulunma fırsatı. Kimse yanlış anlamasın, varoşların insanını hor gösteren bir tasvire dahi girişmek dünyanın en büyük cehaleti. Ama birbirimizi kandırmayalım, bu sayfanın okuru iseniz zihniniz ya böyle işliyor, ya da bir ara işledi.  “Ey sen orta-üst sınıf sinema tüketicisi! Toplumu anlamıyorsun!” minvalinde yazmayı ben de istemezdim, ama demek ki bazı şeyler bunca zaman yeterince konuşulmamış. Demek ki benim de birikmişim varmış.

Müslüm Baba’nın Evlatları, işte o asla yakın bağ kurmadığınız insanları size tanıtmayı amaçlıyor. Bu tanıtım tamamen Müslüm Gürses sevgisi üzerinden yürümekte. Kimisi korsanıyla 200’ü bulan Müslüm Gürses kasetlerinden kuleler yapmış, kimisi adını ve kıyafetini değiştirip kendini Baba’ya benzetmiş. Şarkıların hepsi ezberlerde, konser kayıtları tekrar tekrar dinleniyor. Bir hayranı Müslüm Baba’nın traş olduğu usturayı kapıp kaçabiliyor, bir diğeri değme aranjörlere taş çıkartacak ustalıkla her bir şarkının müzikal arkaplanını size açıklıyor.

Muslum Baba Evlatlari002

Aslında ortada çok tanıdık bir doku söz konusu. Günümüzün “fan” olma durumu, kültürü ve normları öznenin ve objenin değiştiği yeni bir düzlemde gene mevcut. İflah olmaz bir Queen hayranının “Freddie Mercury’nin 1986 Budapeşte konseri” hakkında konuşurkenki damardan çok da uzak değiliz.

Müslüm Baba’nın Evlatları, (filmde de belirtildiği üzere) çok temel bir ayrıma dikkat çekerek hikayesini inşa ediyor: Birini baba saymak, birini imparator saymakla eş değildir. Baba diyeceğin insanla kurduğun bağ sevgiden geçer, imparatorda ise işler sevgiyi şart koşmaz, başka değişkenler ön plandadır. Bu nedenle Müslüm Gürses ile hayranlarının kurduğu ilişki, Elvis Presley’nin (The King) hikayesini andırsa da (onun gibi giyinenler, onun öldüğüne inanmayanlar vb…) aslında başka bir yolu izlemekte. Bu sebeple Müslüm Gürses’e doğum gününde bir mikrofon ya da bağlama hediye eden sevenleri, Baba’ya dokunabilmenin değil ondan bir onay alabilmenin sevinci içindeler. Ve bu sebeple Baba’nın Paramparça albümü ile başladığı yeni dönem, evlatlarının kızamadığı (baba diye hitap etmeyi seçtiğin adama kızamazsın) ama kırılmadan da edemediği bir perde.

Tabii elimizde jiletçiler ya da Baba’ya fetişist bir noktadan yaklaşan örnekler de yok değil, ama Müslüm Baba’nın Evlatları bizi bunların münferik örnekler olduğu konusunda ikna etmeyi başarıyor.

Muslum Baba Evlatlari001

Müslüm Baba’nın Evlatları sayesinde, kısıtlı süresinde (53 dakika) anlattığı toplum katmanını başarılı bir şekilde seyirciye ulaştıran bir filme sahibiz. Gene de bu manalı belgesel çalışmadan ben birkaç dokunuş daha beklerdim. Film Müslüm Gürses’e ve hayranlarına odaklanırken, cover dönemi sonrası Müslüm Gürses dinlemeye başlamış kitleye birkaç cümleyle değinmekten ötesini yapmıyor. Filmin derdi pek tabii bu kitleyi anlatmak değil, ancak burjuva katmanındaki Müslüm Gürses “sempatisi”nin Müslümcülerin “baba sevgisi” ile kıyası bu filme güçlü bir katkı sağlayabilirdi. Unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek var ki günümüzün sinema seyircisi (hele bu filmin hitap ettiği, festival düzeyindeki sinema seyircisi) Müslüm Gürses’i Paramparça ile tanımış orta-üst sınıf mensupları. Bu kesimdeki seyircinin kendini denklemin içine bir gözlemciden öte şekilde koyamaması üzücü olmuş. Muslum Baba Evlatlari004Öte yandan Müslümcülerin Baba’ya olan sevgileri dışındaki varoluşları ve gündelik hayatları da bir ölçüde filme yedirilebilir, belki bu sayede Müslümcü olmayan seyircinin Müslümcülerle kendinde benzerlikler yakalayarak bağ kurması kolaylaştırılabilirdi. Ancak bu yollara sapılmaması bir hata ya da eksiklik değil, belli ki yönetmen Vuslat Saraçoğlu’nun bilinçli tercihi.

Uzun lafı kapanışa taşırsak, Müslüm Baba’nın Evlatları kendini seyrettirmesini, seyredene dokunmasını bilen bir film. Filmin söylemek istediği şeyler var ve keşke daha fazlasını söyleseymiş. Gene de bu kadarının bile bize kazandıracaklarının değeri büyük. Festival sinemacılarının varoşları erdemli bir yenilmişlikle sunma (ve seyircinin de bu sunulanı afiyetle yeme) fetişi bu kadar yüksek iken, insanın insana duyduğu temiz sevgiyi bir filmin Müslüm Gürses gibi çok sembolik bir figür ile anlatması hem ironik, hem de bazı ezberleri bozmak için yeterli.

Mühim not: Şu yazının hatrına Ervah-ı Ezelden türküsünü Müslüm Gürses yorumu ile bir dinleyin. Bazı yaralar derininden sızlayacak.

Müslüm Baba’nın Evlatları Fragman – izlemek için tıklayın

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Synth Britannia (2009)

Synth Britannia, 80’lerde pop müzik kültüründe etkilerini hissettiren İngiliz Synth
blank

Educating Julie (1984)

Yarı film, yarı belgesel diyebilceğimiz Educating Julie, 80'lerde nüdizm, çıplaklık