Bir ev, o evin eski ve yeni sahipleri arasında sonu oldukça kanlı bitecek olaylar, geçmiş zaman hatıralarıyla canlanan trajediler ve insanın ruhunu kemiren, en nihayetinde onu bir canavara dönüştürecek olan travmalar… Naciye, başrol oyuncusu Derya Alabora’nın oyunculuk yeteneğine güvenen kanlı bir gerilim filmi…

Filmin senaryosu kimi noktalarda Sisler Evi’ni (2003) hatırlatmasına rağmen Naciye orijinal bir öykülemeye sahip. Ayrıca genellikle kırsalda geçen Türk korku-gerilim sineması örneklerinin aksine Naciye olabildiğine şehirli ve hatta üst kimlik olarak İstanbullu bir film…

Naciye filmi

“Burası benim evim!”

Naciye’nin çıkış fikri bu cümlede gizli… Kadınlar ihtiyaç duydukları güven duygusuna kavuştukları için olsa gerek, evi kendi kaleleri olarak görür, yönetir ve korurlar. Peki, bir kadın evine saplantılı bir şekilde bağlı ve o evi kaybetmek üzere olsa cinayet işler mi? Daha da açık sorayım; kaç kez işler? Yönetmen Lütfü Emre Çiçek, filmini buradan yola çıkarak oluşturuyor ve filmin çekildiği evi de tıpkı başkarakteri gibi izole ederek İstanbul’un ortasına değil adaya inşa ediyor. Naciye ve ev birbirlerine çok benziyorlar; Yaşlı, karanlık, tehlikeli köşelerle ve sırlarla dolu… Cesetlerle dolu bahçe de Naciye’nin zihni oluyor, orada kaç ceset olduğunu ondan başka bilen yok.

Film, başladığı andan itibaren öyküsünü oluşturmakta acele etmiyor, geçmiş ve şimdiki zaman arasında finale doğru iyice anlam kazanacak olan bir köprü kuruyor. Bunu yaparken de tedirgin edici, minimalist anlatımı benimsiyor. Gassal, Baskın ve Ceset gibi yerli gerilimlerde rastladığımız ve Türk korku sinemasını gişeden festivallere doğru Ancak iyi bir korku-gerilim filmi meraklısının tahmin edebileceği türden şok sahnelerle de seyirciyi irkiltmeyi başarıyor. Avrupa korku-gerilim sinemasından gelen örneklerde de rastladığımız, tercihen katarsis duygusundan yoksun bırakılmış bir film Naciye, hikayesi kurbanla değil katille özdeşleşmeyi tercih ediyor ki bu da izleyen de film bittikten sonra bile devam eden bir şoka yol açıyor.

Lütfi Ömer Çiçek, ilk uzun metrajında, Türk korku-gerilim sinemasına, furyanın (cin korkuları) dışında kalan stil sahibi bir örnek veriyor ve başarılı bir yerli slasher filmine imza atıyor.

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Omega Man (1971)

The Omega Man 'i retro bir bilimkurgu filmi olarak arşivinize
blank

The Lair of the White Worm (1988)

Ken Russell ile ucundan kıyısından temas etmiş ve bu temastan