Bilen bilir Güney Kore filmleri ne kadar kanlı, vurdulu kırdılı ve psikopatsa Güney Kore dramaları yani TV dizileri de bir o kadar minnoştur, özellikle de romcom’lar. Fakat son zamanlarda sayıları hızla artan tekinsiz dramalar da yok değil. Zombilerden seri katillere, devasa yaratıklardan hayaletlere dek pek çok ürkütücü öğe süslüyor bu yapımları.
Netflix’te de gün geçtikçe daha sık akışta görüyoruz bunları. Ve tabii ki Kore -fighting felsefesiyle- sinema ve TV endüstrisi bakımından bir fabrika olduğu için görmeye de devam edeceğiz. Bu konuda bir itirazımız yok. Ben de iki K’yi (Kore ve korku) çok sevdiğim için Netflix’te yer alan bu türdeki dizi ve filmleri bir araya getirdim. Tabii ki hepsini değil, sevdiklerimi. İşte Netflix’in gizemli koridorlarını arşınlayınca karşımıza çıkan, ekranın asla uyku moduna geçmeyeceği, bir partnerle izliyorsanız onun kesinlikle uyuyup sizi kandırmayacağı, Uzak Doğu’nun parlayan yıldızı Güney Kore’den kapkaranlık yapımlar.
The Call (2020)
Zamanda yolculuk etmeyi istemeyenimiz var mı? Muhtemelen geçmişte yaşanan şeyleri düzeltmek için. Bu arada birkaç şans oyununa da sıcak bakılabilir. The Call aynı evde, farklı zaman dilimlerinde yaşayan iki kadının bir telefon aracılığı ile bağlantı kurmalarıyla başlıyor…. Fakat ikisinin de bilmediği bir şey var: Geçmişte bazı şeyleri düzeltmek daha büyük karmaşalara sebep olabilir. Hatta bazen bu karmaşalar bolca kan, irin ve vücut parçalarına da sebep olabilir.
#Alive (2020)
Corona döneminde hepimiz karantina rutinini yaşadık. Kimimiz kozasındaki ipek böceğiydi, kimimiz kişisel fırıncı. Bazılarımız tuvalet kağıdı yedekledi, bazılarımız elde ne varsa tüketti. #Alive da işte bu Corona günlerinde çekildi. Ama filmdeki virüs, insanları sadece ipek böceğine değil zombiye de dönüştürüyor. Evde yalnızsınız ve dışarıda bir zombi salgını var, ne yaparsınız? Bence her ihtimale karşı su ve konserve yemek stoklamalısınız.
The Host (2006)
Bong Joon-ho’nun Song Kang-ho ile Parasite’dan çok önce birlikte çalıştıkları, gizemli deniz yaratığı ile akıllara zarar bir koşuşturmaca yaşanılan filmi. Denizden çıkan canavarları her daim sevmişizdir. Çünkü onlar diplerden gelen ve bizim oksijenimizin yetmeyeceği bir bilinmezlik yaratırlar. Yine de denizden babam çıksa yerim diyenler bir kez daha düşünmeli. Çünkü o sizi yiyebilir. The Host bizi heyecanın doruklarına çıkarırken ayaklarımızın yere basmasına müsade etmiyor. Bir kuyruk tarafından yakalanıp habire savruluyoruz.
Svaha: The Sixth Finger (2019)
Squid Game ile yıldızı daha da parlayan (Güney Kore sinemasına aşina olanlar için o zaten asil bir yıldız) Lee Jung-jea başrolde. Tuhaf bir atmosfer eşliğinde, tüyleri diken diken eden detaylarla süslenmiş, din temalı bir korku filmi bu. Papaz Park dini tarikatları araştırırken karşısına kan donduran cinayetler zinciri çıkıyor. Bir yandan da şeytan ikizler filmin tuhaflığına ekstra tuhaflık katıyor. Film sayesinde Korelilerin gençlik sırrının her zaman pirinç suyu olmadığını, en tatsız yoldan öğreniyoruz.
Forgotten (2017)
Aklınızı miksere atıp, düğmesine basan bir film Forgotten. Fakat o kadar iyi kotarılmış ki Korelilerin korku sinemasında ne kadar yaratıcı olabileceklerinin başarılı bir örneğini sunmuş bize. İçine bir miktar drama da ekleyerek bu ürpertici karışımı tamamlamışlar. (Gerçi biz B movie’lerden bile razıyız, o ayrı.) Jin-seok’un ağabeyi kaçırılıyor ve 19 gün sonra hiçbir şey olmamış gibi eve dönüyor. Fakat hiçbir şey olmamışsa bile bir şeyler olmuştur. Bundan sonra tempo yükseliyor, soru işaretlerine yenileri ekleniyor.
Goedam (2020)
8 farklı kısa korku hikayesinden oluşuyor. Ama neler yok ki: Uzak Doğu korku kültürüne özgü ağızdan, giderden, her yerden çıkan uzun saçlar; seriyal manyaklar, manyaklaşan normal insanlar; buz gibi intikamlar… Elle tutulur konuları olmasa da bana doğaüstü korku olsun, zaten bir anda zıplatan cin filmlerini de severim ben, ılgıt ılgıt kan da varsa tamam diyenlerdenseniz adres Goedam’ın perili bölümleri. Ben en çok eşik hikayesini sevdim. Ve evet, yine içinde bir tutam saç vardı.
Kingdom (2019- )
Joseon hanedanlık döneminde geçen bir zombi dizisi ve bundan fazlası. Çünkü Romerovari bir şekilde zombiliğe yeni açılımlar getiriyor. Mesela her şey masum görünen zehirli bir çiçekle başlıyor, sonra beyinsiz bildiğimiz zombiler evrimleşiyor. Daha hızlı, daha akıllı olmak gibi. Biz de nedense et parçalarıyla beslenen bu çürümüş yaratıkları izlemekten keyif alıyoruz. Omikronu çıksın, onu da izleriz. Dizi aynı zamanda The Kingdom of the Gods webtoon (web çizgi romanları) uyarlaması.
All of Us Are Dead (2022)
Now at Our School webtoon uyarlaması. Yine bir zombi salgını ama bu sefer mekan bir okul; acıkanlar ve tadına bakılanlar da öğrenciler, öğretmenler, müdürler, müdireler… Bu kaostan sağ çıkmak hiç kolay değil. Hayır, zombi kaosundan bahsetmiyorum, ergenlik kaosundan bahsediyorum. Çünkü yem olmamak için arkadaşını yem edenler mi dersiniz, zombi olduktan sonra çete kuranlar mı, türlü çeşit ergenlik arbedesi işte. Nereden baksanız, bizim masum yaşayan ölülerimiz bunlardan iyiydi.
The Guest (2018)
Adı Park Il-do olan lanetli bir ruh etrafa dehşet saçıyor. Bedenden bedene atlayarak, çevresindekileri de lanetleyerek. Şeytan çıkarma ayini ile de çıkmıyor üstelik. Bir papaz, bir polis ve bir taksiciden oluşan “Park Il-do’ya ölüm” takımı ise kendilerini bu lanetle savaşmaya adıyorlar. Aynı zamanda üçünün de onunla kişisel bir intikamı var. Ölüleri gören biri olmak mı daha kötü yoksa Park Il-do’nun gözünüze kastetmesi mi? Cevabını bu dizide bulacaksınız. İyi ki dizideki tüm karakterler ve olaylar hayal ürünü.
Beyond Evil (2021)
Bu dizinin diğer adı Monster, varın gerisini siz düşünün. Bir seri katilin peşindeki iki sıra dışı kişi. Biri son derece kontrollü, öteki deli. Katil kendini sakladıkça bu iki adam birbirlerinin en derin sırlarını keşfediyorlar. Hiçliğe bakıyor ve deliliğin sınırlarında dolaşıyorlar. Ve çok tatsız gerçeklere ulaşıyorlar. Zaten gerçek dediğin nedir ki? Gerek sürükleyici temposu gerekse müzikleriyle bizi gerilim dolu bir yolculuğa çıkarıyor Beyond Evil. Gözümüzü kırpmadan, altyazıyı kaçırmadan izliyoruz.
Ana listede yer vermediğim ama kesinlikle bir şans verilmesi gereken, karanlık atmosfere sahip ve içlerinde korku öğeleri barındıran yapımları da şöyle sıralayayım:
Sweet Home (2020): Aynı isimli webtoon uyarlaması. Bir apartmanda envai çeşit uzaylıyla uğraşıyoruz. Bir nevi Bizimkiler’in korku versiyonu.
The Silent Sea (2021): Ay’a yolculuk ediyoruz ama Georges Melies’in kafilesinden daha az şanssızız. Her Ay suyunun kristallere şifa vermediğini rahatlıkla söyleyebilirim.
My Name (2021): Liseli bir kızdan intikam makinesi bir polis yaratan hayat bize ne yapmaz? Benim listelerimde ilmek ilmek işlenmiş intikamların her zaman saygın bir yeri vardır.
Strangers from Hell (2019): Hell is Other People webtoon uyarlaması. Bir korku yazarı yeni bir apartmana taşınıyor ama komşuları tuz istemek için biraz fazla garip çıkıyor.
Voice (2017-2021): En ufak sesleri bile duyan bir kadın polisin, birbirinden acayip davaları bu şekilde çözmesini anlatıyor. En ufak ses eşittir kedilerin kulak diktiği bütün sesler.
Signal (2016): Farklı zaman dilimlerindeki iki polis bir telsizle birbirleriyle bağlantı kuruyor ve cinayetleri önlemeye çalışıyorlar. 2015 merkez, 1989’da şüpheli bir paket var tamam.
Taxi Driver (2021): The Deluxe Taxi webtoon uyarlaması. Gökkuşağı taksi ekibi müşterileri gidecekleri yere bırakmakla kalmıyor, intikamlarını da alıyorlar. Üstelik turist tarifesi yok.
Night in Paradise (2020): Bazı intikamların daha tatlı olması için beklemesi gerekiyor. Böylece tadı suyuna geçiyor. Çünkü bu dünya huzurlu olmak için fazla adaletsiz.
The Chase (2017): Mahallenin emekli albayı gibi bir adam mahalledeki cinayetlerin peşine düşüyor, biz de onunla gerilim dolu bir maceranın peşine…
Jo Pil-ho: The Dawning Rage (2019): Nam-ı diğer kötü polis. Çünkü polisimiz yetkisini kötü ve pis şeyler yapmak için kullanıyor. Biz de silah sahnesinde midemize hakim olamıyoruz.
Ve tabii ki Parasite (2019) ve Squid Game (2021) de pekala bu listede yer alabilir. Ama bilmem onlardan bahsetmeye gerek var mı?
Eminim bu liste hazırlandığı sırada yeni korku filmleri ve dizileri çekiliyor, Netflix’in beklemeye değer kısmındaki yerlerini alıyorlardır. Kendinizi üretken ve bir o kadar da orijinal olan bu kültüre kaptırabilir, Netflix’in bunu izlediğin için bunu da izle diye hafif bir baskı yaptığı ana sayfasında kaybolabilirsiniz. Özellikle de bu yapımların, sanki Şaman büyüsü yayan soundtrackleri sayesinde. Hele yanında Netflix’in chill ayağını temsilen bira da varsa, sonuç bir günde bir dizi bitirmek, 2 buçuk saatlik filmleri çerez gibi tüketmek.
Şimdiden iyi seyirler!
Öteki Sinema için yazan: Semra Doll
Güzel liste olmuş çoğunu izlemiştim güney kore hem dizi hem de sinemada çok iyiye gidiyor keşke ülkemiz uyarlama kore işleri yapacağına kore işlerini örnek alsa güzel yazı olmuş teşekkürler.