1970 ve 80ler Avustralya sineması için altın çağlardır. Özellikle film endüstrisine getirilen vergi reformu sonrası yeni dalga olarak adlandırılan bu dönem 80lerin sonuna kadar büyük bir ivme ile sürmüştür. Crocodile Dundee (Peter Faiman, 1986) gibi romantik komedilerden, Mad Max (George Miller, 1979) gibi post apokaliptik filmlere bir çok tür denemesi başarıyla filme alınmıştır.
Bu yılların bir özelliği de düşük bütçeli B-sinema filmlerine de oldukça önem verilmesidir. 1971 yılında getirilen R-Rating sistemi ile B-sinema çılgınlığı Avustralya’da başlamıştır. Avustralya’nın kendi tarzında bir belirginliğe ulaşması bu filmlerin Ozploitation adı ile anılmasına neden olmuştur. Aslında bu kelimenin de fikir babası bu tarzın büyük bir fanatiği olduğu bilinen yönetmen Quentin Tarantino’dur. 2008 yapımı Not Quite Hollywood adlı belgeselde bu terim ilk defa kullanılmıştır.
Ozploitation Sexploitation (Alvin Purple, Pacific Banana), Motosiklet filmleri (Stone), korku filmleri (Patrick, Long Weekend) ve hatta dövüş filmleri (The Man from Hong Kong) gibi birçok alt türü içerir. Aslında Avustralya’da çekilmiş her aykırı filmi Ozploitation’ın içine koyabiliriz. Diğer istismar filmlerinden tek farkı Avustralya’da çekilmiş olması ve o bölgenin kültüründen izler taşımasıdır.
90larda durgunluğa giren Ozploitation sineması 2000’li yıllarla beraber Undead (2003), Wolf Creek (2005), Rogue (2007), Daybreakers (2010), Storm Warning (2008), ve Long Weekend (2008) gibi örneklerle yeniden canlanmıştır.
Bu kısa girişten sonra sizleri Ozploitation’ın kıyıda köşede kalmış, ancak fanları tarafından çokça sevilen bir örneği ile tanıştırmak istiyorum. 1982 yapımı Tony Williams’ın yönettiği Next of Kin.
Next of Kin’i en yakın akraba olarak dilimize çevirebiliriz. Filmimiz Linda’nın annesinin ölümünden sonra sahip olduğu yaşlılar yurdunu devralması ile başlıyor. Linda’nın küçük kasabaya tekrar yerleşmesi ve sonrasında annesinin günlüğünü bulması ortada bazı garipliklerin döndüğünü gösterir. Günlükte her gün annesinin biraz daha çıldırmasına şahit olan Linda artık geceleri huzursuz yatmakta ve her seste uyanıp etrafı kolaçan etmektedir.
Çalışanlar Linda’ya annesi ile ilgili bir gerçeği saklamaktadırlar. Bu sırada banyoda bir yaşlının ölmesi Linda’nın rahatsızlığını daha da arttırır ve olayları incelemek ister. Açtığı eski sayfaların kendi hayatını da riske attığını bilmemektedir.
Next of Kin’i bir kalıba sokmak oldukça güç. Oldukça gerilimli bir korku filmi ve slasher diyebiliriz. Ancak aslında filmin son 15 dakikasına kadar olay örgüsü oldukça yavaş ve adım adım ilerlerken birden bire gore katsayısı artıp yüzde tokat gibi bir etki bırakarak sonlanıyor.
Yönetmen Tony Williams düşük bütçeli bir filmden harikalar çıkarmayı bilmiş. Çoğunluğu yaşlılar yurdunda geçen filmde klastrofobik bir etki yaratmayı gerek seçtiği kamera açıları gerekse yarattığı atmosfer ile vermeyi çok iyi başarıyor.
Oyunculukların da bir B filminden beklenmeyecek kadar doğal ve abartısız olduğunu söylemeliyim. Özellikle Linda karakterini oynayan Jacki Kerin’in performansı olağanüstü. Ayrıca pisikopat katilimiz de ortaya çıktıktan sonra kelimenin tam anlamı ile döktürüyor ve ortalığı kan revan içinde bırakıyor.
Quentin Tarantino’nun stil olarak Shining’e benzettiği ve Ozploitation’lar içinde ayrı bir yere koyduğu Next of Kin, kült olmayı her saniyesi ile hak eden bir yapım. Ancak gerek VHS zamanlarında pek yayılmaması gerekse DVD’sinin bulunmasının zorluğu filme gereken ilginin gösterilmesini engellemiş. İnternet hızının artması ve B-film severlerin arşivlerini açması ile Next of Kin de tekrardan popüler olmaya başlamış bir film. 80’ler korku filmlerini sevenlere şiddetle tavsiye ediyorum.
Teşekkürler.
uzun bir süredir güncel sinema üzerine ağırlık veriyorsunuz.bu tür sinemanın derinliklerinde saklı filmleri tanıtmanızı tercih ediyoruz.
Okur görüşlerine çok değer veririz ama bu çok haksız bir itham… “Öteki Sinema” hiç bir zaman ağırlığı popüler sinema ürünlerine ya da multi milyon dolarlık blockbusterlara vermedi! Fakat söz konusu fantastik, Bilim kurgu ya da korku sineması ise popüler sinemaya bulaşırız ve öteki tavrımızı da sürdürürüz.
Bu ay bırakın Türk bloglarını Türk medyasında bile yapılmayan bir şeyi yapıp Dünyanın en önde gelen korku filmi festivalllerinden biri olan “Frightfest Günlükleri”ni yayınladık. Ama her ne hikmetse okurlarımız bizi burada yorumsuz bıraktılar. Ya da daha dün yayınladığımız enfes “Meksika Sineması” dosyasının 3. bölümü…
Artık amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olmaya başladı ve açıkçası bu tür yorumların haklı bir yanı da yok… Son 3 ayda yayınladığımız yazılara baktığımda da gördüm ki dediğiniz gibi bir şey yok!
Bir gurup insan 5 yıldır, çıkar gözetmeksizin aynı disiplinle Öteki Sinema’yı sizlere ulaştırıyorlar. Türk blogsferinde eşi benzeri görülmemiş bir imece ve disiplindir bu. Tadını çıkarmanız dileğiyle…
amacım kesinlikle öteki sinemayı suçlamak deildi.sin türkiye sinema kültürüne (ve benim kişişel hayatıma) katdığınız değerler tartışılamaz.sanırım isteğimi yanlış kelimelerle anlattım.yıllardır olduğu gibi ötekisinemanın tadını çıkarmaya devam edeceğim…
zz top, biz de senin gibi katılımcı bir okurdan dolayı çok mutluyuz ama popülerleşiyormuşuz gibi görünsek de aslında eskisi kadar “Öteki”yiz. Örnek: Kimselerin elleşmeye cesaret edemediği “A Serbian Film” yazısını bu ay burada okudun… Sadece bunu düşününce anlarsın aslında ama şunu da unutma ki neredeyse 1000’e yakın makale yayınladık ve hala yazmadığımız bir sürü “B” olsa bile fantastik sinemanın popüler örneklerine de yer vermek istiyoruz. Ama bir şekilde bizi bir yerden yakalamalı bu işler… Mesela 80’ler aksiyonlarına bir saygı duruşu olan The expendables eğer öyle olmasaydı bu semte uğrayamazdı. Siteye aralıklarla da olsa yazan 10’un üzerinde yazar var ve onların eğilimlerine göre yoğunlaşıyoruz.
Anlayışın ve ilgin için çok teşekkürler… :)
Neyin muhabbeti dönmüş anlamıyorum! ‘Öteki Sinema’ zamanında çıkmış olan ‘Gecayarısı Sineması’ dergisinin bir devamıdır aslında: https://www.otekisinema.com/misyon/ The Expendables, JCVD filmleri gibi eski oyuncuların rol aldığı iyi filmlere de, yer vermesi (bence) gayet normaldir. Güncel sinemadan kastedilen eğer buysa, diyecek bi şey yok…. ;)
on tane yorum yazılmış ama hiçbiri filmle alakalı değil :) bu açıdan ilk yorumu ben yapayım. filmi gerçekten çok beğendim. son yirmi dakikaya kadar adım adım ilerleyen bir gerilim havası var. sonradan az ama öz şiddet sahneleri ile film iyi bir şekilde sonlanıyor. filmin özenli bir stili ve oyunculuğu da var. zamanında yeterince farkedilmemesi yazık olmuş gerçekten.