Düşük bütçeli, minimal kıyamet filmleri bilimkurgu sinemasının bugün çok tartışılmayan ama  bana her daim çekici gelen türlerindendir. Biz seyircilerin mütevazi kıyamet tasvirleriyle ilişkisi çok ilginç. Şurası kesin ki ihtişamsız bir kıyamet fikrine asla alışamıyoruz.

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

21. Yüzyıl seyircileri için “kıyamet günü”  meşale gibi yanan gökdelenler, dev nükleer mantarlar, (son yıllarda artan ilgiden ötürü) üst üste binerek etten dağlar kuran zombi sürüleri, çok nadiren de insanlığın kökünü kurutmaya yeminli melekler anlamına geliyor. Şöyle huzurlu, sakin, tatlı bir kapanışı homo Sapiens’e bahşetmek çok mu zor geliyor zihinlere, anlamıyorum. Belli ki zor geliyor, belli ki insan denen yerküre hakiminin gidişi destanlara yaraşır cinsten olmalı. Ardından o destanları dinleyecek kimsenin olmamasının önemi yok.

Oysa daimi sona en çok yaklaşıldığı Soğuk Savaş yıllarında bu durum biraz farklıydı.  Bu dönemin buhranlı, melankolik ve kaçınılmazlarla dolu atmosferinin bilimkurgucuları da ciddi varoluş problemlerine sürüklediği aşikar. Hollywood’da 1951 yılında Five ile başlayan, 1959’da On the Beach ile zirveyi oynayan, daha sonra da The Last Man on Earth, (ve bu filmin remake’i) Omega Man gibi filmlerle devam eden bir grup filmin temelde yola çıktığı nokta hep aynı olmuştu: Dünyadaki son insan(lar) ne yapacaktır?

Bu soruların en yoğun olarak sorulduğu yıllar erken Soğuk Savaş dönemiydi. Sonrasında konu hakkındaki merakın sönümlendiğini görüyoruz. Seksenlere geldiğimizde ise bu soruyu kalbinde taşıyan iki film gözümüze çarpıyor. Bu filmlerden biri 1985 yapımı Quiet Earth iken öbürü 1984’te  yapılan, bu yazının da esas konusu olan Night of The Comet.

800_night_of_the_comet_blu-ray_05_

Thom Eberhardt tarafından yazılıp yönetilen Night of the Comet, isimsiz bir kuyrukluyıldızın tüm dünya nüfusunu bir gecede yok edişini ve ardından yaşananları bize anlatıyor. Esas kız Reggie küçük bir Güney California kasabasında yerel sinemada çalışmaktadır ve arcade makinelerine takıntılıdır. Hikayenin geçtiği mevzubahis Comet’s Night, kuyruklu yıldızın gökyüzünde seyredilebilmesi için en uygun gecedir, ancak Reggie yıldızı seyretmeyi önemsemez. Zira her daim oynadığı oyunda biri skor tablosuna girmiş ve adını “DMK” olarak yazmıştır. Reggie bu skoru değiştirmek (ve geceyi sevgilisiyle geçirmek) için sinemada kalmaya karar verir. Kalır da.

Sabah olduğunda ise Reggie’yi büyük bir sürpriz beklemektedir. Gökyüzünü kızıl bir toz bulutu kaplamıştır ve civarda hiçkimse yoktur. Sadece yerlere atılmış kıyafetler ve etrafa saçılmış toz yığınları vardır. Kuyruklu yıldızın geçtiği gece tam olarak ne olmuştur?

Night of The Comet, meselesine filmin onuncu dakikasında giren ve ilk yarısında kuyruklu yıldızın yarattığı etki üzerinden seyircide güçlü bir merak duygusu uyandıran bir film. Filmin üzerine kurulduğu kuyruklu yıldız fobisinin de 1986’da Güneş sistemimizi ziyaret eden meşhur Halley kaynaklı olduğunu anlamak zor değil. Film için pek çok eleştirmen “korku filmi” sınıflandırmasını yapsa da ben bunu biraz kolaycı bir açıklama olarak görüyorum. Night of the Comet günümüz için asla korkutucu olmadığı gibi 80’ler standartlarında da korku olarak nitelendirilebilecek bir film değil. Muhtemelen film bu tanımı çok nadir olarak karşımıza çıkan zombilerden dolayı kazanıyor.

Reggie’nin kız kardeşi Sam’i bulmasının ardından Night of The Comet ritmini “kıyamet sonrasında yapayalnız kalan iki genç kızın macerası” üzerinden yürütüyor. Arada eklenen Hector karakterinin filme büyük bir getirisi yokken filmin ikinci yarısında varlığını gösteren “süpermarket çetesi” ve “bilim ekibi” ise temelde filmin aksiyon kısmını besleyen öğelerden.

800_night_of_the_comet_blu-ray_09_

Night of the Comet’i her ne kadar korku filmi olarak göremesem de filmin Dawn of the Dead ve Omega Man gibi korku filmlerindeki formülleri uygulaması da gözardı edilemez. Kızkardeşlerin kıyametin ortasında kendilerini alışveriş merkezinde kıyafet denemeye atmaları, bu sırada arkada Girls Just Want to Have Fun çalması akla bu filmlerdeki “kıyametin ortasında kendini ansızın dünyanın en zengin insanı bulma” fikrini getiriyor. Bu durum Dawn of the Dead’de tüketim eleştirisi iken Omega Man’de karakterin yalnızlığının daha da görünür kılan bir araç idi. Night of the Comet’te ise bunun kızkardeşleri eleştirmek için kullanıldığı bir durum yok. Zaten filmin hayatta kalanlarla bir derdi de yok. Bilakis film son sahneleri ile bu tarz filmlerden beklenmeyen bir iyimserliği seyirciye sunuyor ve Reggie ile kardeşinin bir şekilde bu yeni dünyada bolluk içinde hayatta kalacaklarına inanabiliyorsunuz. Açıkçası Night of the Comet’in bu naif yaklaşımını sevdiğimi söyleyebilirim, ortada ne yoğun bir karamsarlık var ne de eğreti bir umut mesajı. Büyük travmalar yaşamadan yeni kızıl dünyada kalanlar hayatlarına devam ediyorlar sadece.

Night of The Comet’i son raddede sadece iflah olmaz 80’ler sevdalılarına önerebiliyorum, çünkü mevzubahis eserimiz bugün herkesin seveceği cinsten bir film değil. Ancak yazıda bahsi geçen diğer filmlerle yolunuz kesiştiyse bu filmi de es geçmeyin. Bloody Disgusting’in 2009’da yaptığı En iyi 10 Kıyamet Günü Filmi listesine son sıradan da olsa girebildiğine göre Night of the Comet üzerine biraz vakit harcanmasını hakediyor demektir.

Not: Genç kuşaklar için çok ön planda değil, ancak kuyruklu yıldızlar üzerine kurulu bir popüler kültür de mevcut. Bu popüler kültür Halley’in yörüngesinden ötürü sadece 76 yılda bir kendini yoğun şekilde hissettirme fırsatı buluyor. Konuya ilgi duyanlar için iki eser önereceğim. Birincisi Frankofon çizgiroman’ın en ünlü kahramanlarından Spiru’nun ülkemizde “Kuyruklu Yıldız Saatçisi” adıyla yayınlanan çizgi albümü. Kuyruklu yıldızı zaman yolculuğu temasına bağlayan bu macera gerçekten çok keyiflidir. Bir diğer ilginç eserimiz ise Halley’in son değil, sondan bir önceki ziyaretinden. Hüseyin Rahmi Gürpınar‘ı 1912 yılında kaleme aldığı Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç kitabı, Halley’in dünyaya çarpacağı söylentisi üzerinden gelişen bir aşk hikayesini anlatmakta imiş. Adını hep duyardım, okuma fırsatı edinemedim. Bu ikinci tavsiye için Fatih Danacı’ya teşekkür ederim.

Filmin fragmanını afişe tıklayarak izleyebilirsiniz!

night-of-the-comet-film-collector-bluray-images

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Surrogates / Suretler (2009)

“İnsan mı suretten, suret mi insandan?“ Suret denen şey, yeni
blank

The Stand (1994)

Oldukça detaylı bir roman olan The Stand, bu mini seri