Notorious_(1946)Alfred Hitchcock’un, alışılmışın dışında bolca romantizm serpiştirdiği işlerinden biri olan Notorious, ustanın en iyilerinden biri olarak kabul edildiği gibi, aynı zamanda bir film noir örneği. Ingrid Bergman ve Cary Grant gibi iki büyük yıldızı da bir araya getiren ve Hitchcoch’un dokunuşlarıyla ölümsüzleşen Notorious, sinema tarihinin en önemli filmleri arasında sayılıyor.

Öteki Sinema için yazan: Başak Bıçak

Hitchcock’un, sinemayı sinema yapan en önemli yönetmenlerden ve bir auteur olarak kabul edilmesi, sadece onun harika bir anlatıcı olmasından değil, birçok filminde çığır açan yeniliklerin öncüsü olmasından kaynaklanıyordu. Benim açımdan, onu en sevdiğim yönetmenler arasında en üstlere taşıyan faktör ise, tıpkı The Trouble With Harry’de olduğu gibi görsel şölen yaşatan kadrajları ve her yerinden zeka fışkıran senaryo ve kurgularıydı. Evet; alt metinleri zengin ve daha farklı bir anlatım biçimine sahip filmleri izlemek biz sinemaseverler için çok büyük haz kaynağıdır ama böyle filmlerin izlenmesi çoğu zaman zordur, ağır bile gelebilir. Hitchcock izlemek bu anlamda benim için, hem inanılmaz bir keyif kaynağı, hem de kolaylıkla izlenebilecek -çoğu zaman dinlediğim hissini veren- müthiş hikayeleri içinde barındıran bir cennet. Psycho, The Birds, Vertigo, Rear Window,  North by Northwest ve daha nicesini izlerken keşke hala film çekebiliyor olsa dedirten nadir yönetmenlerden sanırım. Her yıl heyecanla beklediğimiz filmlerin yarattığı hayal kırıklıklarını düşününce, bizler için Hitchcock, çölde vaha olurdu bence!

Hitchcok’u ne kadar övsem az kalır diyerek filme dönüyorum. Mr. And Mrs. Smith kadar romantizmle yoğrulmuş olmasa da Notorious, Hitchcock’un diğer filmleri göz önünde bulundurulduğunda aşk teması üzerine kurulu bir film bile sayılabilir. Ancak film noir türünün özelliklerini içinde barındırdığı için, tamamen romantik bir film olarak kabul edemeyiz. Bu açıdan her kesimden izleyiciyi tatmin edebilecek kıvamda bir film. Her şeyi bir kenara bırakırsak; Notorious, sırf Hitchcock’un yönetmenlik dehası, Ingrid Bergman’ın güzelliğiyle ekranda salınması ve Cary Grant’in tüm sinir eden tavırlarına rağmen yakışıklılığı için bile izlenir!

review625

Notorious’un önemli bir özelliği ise, 1946 yılında II. Dünya Savaşı sonrası çekilen ve savaşın etkilerini içerisinde barındıran bir film olması. Nazi casusu bir babanın kızı olan Alman Alicia (Ingrid Bergman) ile ABD için çalışan Devlin (Cary Grant) isimli bir ajanın, Brezilya’daki Nazi çetesini çökertmek amacıyla bir araya gelmesini konu alıyor ve filmin birçok noktasında Nazi karşıtlığı seziliyor. Elbette bunda senaryoyu yazan Musevi asıllı Ben Hecht’in payı yadsınamaz ancak bu bir Alman karşıtlığı olarak verilmediği gibi seyirciyi de rahatsız etmiyor. Bu noktada, Muzaffer Arslan tarafından 1973 yılında uyarlanan Düşman isimli Türk versiyonunda bu karşıtlığın çok ileri boyutlarda olduğunu söylemeliyim. Dönemin konjonktürüne bağlı olarak, dış mihrak konusunun epeyce popüler olduğu bir ortamda -ne zaman değil ki?- Düşman’da ciddi bir Alman-Nazi karşıtı tavır sergileniyor ve Notorious’da alt metin olarak verilen bu durum, Düşman’da ana mesaj haline dönüşüyor.

notorious-still-hitch-and-bergmanNotorious’da, Alicia Huberman’ın babasının mahkum olmasından sonra evde arkadaşlarıyla olduğu bir sahnede Cary Grant’in uzun süre omuzlarından yukarısının karanlık bir biçimde verilmesi daha en başından seyirciyi filmin içerisine çeken müthiş bir merak aracı bence. Çünkü film boyunca asıl merak edeceğimiz şey o olmadığı halde, ilgiyi başka yöne çekerek kısacık bir sekansı bile fırsata dönüştürmüş Hitchcock. Hatta bu durum, filmin asıl merak edilen nesnesi için de geçerli. Hitchcock sinemasının mcguffinleri dediğimiz, seyirciyi sürekli diken üzerinde tutarak ilgisini çeken ama aslında film açısından çok da önemli olmayan veyahut sonuçsuz bırakılan parçalar, ipuçları. Notorious’ta mcguffin, bu kez bir şarap şişesi ve onun içerisindeki bir madde. Dakikalar boyunca bu nesneyi merak ediyoruz ama asla içinde tam olarak ne olduğunu öğrenemiyoruz. Çünkü Hitchcock için önemli olan bu nesneler değil, konu ve diyaloglar…

Hitchcock’un, Notorious’da ortaya koyduğu yenilik ise party sekansında gizli. Alicia’nın elindeki anahtara yapacağı zoomu, önce balo salonunun tamamını kadrajına alarak başlayan yönetmen, böylece her zaman aradığı farklılığı da ortaya koymuş oluyor. Benzer bir durumu Ingrid Bergman ile Cary Grant’in öpüşme sahnelerinde deneyen yönetmen, sansür kurulundan geçebilmek için uzun öpücüklerin arasında bir telefon konuşması sıkıştırıp, işi çözüveriyor. Nitekim bu sekans, dönemi içerisinde çok konuşulanlardan biri olduğu gibi, ünlü öpüşme sahneleri arasına da girmiş.

18845307.jpg-r_640_600-b_1_D6D6D6-f_jpg-q_x-xxyxxAlicia’nın kendisine verilen görev gereği Brezilya’daki çete üyelerinden biri olan Alex Sebastian (Claude Rains) ile yakınlaşmak zorunda kalması da filmin çerçevesini oluşturuyor. Çünkü birbirine aşık olmalarına rağmen yanlış anlaşılmalar silsilesi yüzünden, işin içine biraz inat da eklenince Alicia ve Devlin ayrı kalıyorlar. Kısacası, aşk-görev ikilemi Notorious’ın en önemli temalarından biri…

Alex’in annesi ile arasındaki ilişki de ayrı bir tartışma konusu. Alex’in istediği hiçbir kadını kabul etmeyen Mme. Sebastian’ın, oğluna duyduğu bu kıskançlık duygusu ve aralarındaki yakınlık normal bir anne-oğul arasında yaşanan kıskançlıktan farklılık taşıyor. Filmde yer yer bunu sezinlesem de konduramamıştım ama Hitchcock, yaptığı bir açıklamada bunu onaylamış…

Notorious, senaryosu, oyunculukları, bir dakika bile düşmeyen heyecanına rağmen Hitchcock’un makûs talihini yenemediği filmleri arasında yer alıyor. Hiç Oscar kazanamamış olan yönetmen, Notorious ile sadece En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ve Senaryo dalında Oscar adaylığı elde edebilmiş. Ingrid Bergman ve Cary Grant ise aday dahi olmamışlar… Bazen François Truffaut, Claude Chabrol ya da Eric Rohmer gibi yönetmenler onun önemini savunmasalardı, ne zaman değeri anlaşılırdı diye düşünmüyor değilim… Tanrı Fransız Yeni Dalga Yönetmenleri’ni korusun!

1294

Notorious’ı incelemişken, onun Türk uyarlaması Düşman’dan bahsetmeden olmaz. Yukarıda yazdığım gibi Muzaffer Arslan tarafından uyarlanan- uyarlamak yerine birebir kopyalamak demek daha doğru aslında- Düşman’da başrollerde Emel Sayın ve Kartal Tibet oynuyor. Rol seçimi açısından baktığımız epey uygun tercihler olduğunu söyleyebileceğim Düşman’ı izledikçe Notorious’un sahne sahne, diyalog diyalog kopyalandığını fark etmemek imkansız. Yönetmenin kendisine dair yeni hiçbir şey ortaya koymadığı, Hitchcock’un kamera açılarını dahi taklit ettiği bir film Düşman. Cary Grant’in arkadan gösterildiği sahneden tutun da, Ingrid Bergman’ın sarhoş olduğu sabah Cary Grant’i gördüğü sekanstaki kameranın dönüşüne, anahtar sahnesine, telefon arası öpüşme kısımlarına kadar… Edebiyat uyarlaması olsa, esere sadık kalındığı için haklı bulunabilir ama bir film yeniden çekiliyorsa şayet, bu denli kopyalamayı da çok doğru bulmuyorum açıkçası. İki film arasındaki farklar sadece finalin farklı olması- ki komik bir finaldi gerçekten- Hans’ın (Alex), Helga’ya (Alicia) yaklaşmamasının sebebinin cinsel problemleri olması, Natasha diye bir karakterin ortaya çıkışı ve Nazi’lerin Türkiye’yi işgal etme planlarıydı… Onun dışında iki film arasında hiçbir bakımdan farklılık yok.

Ingrid Bergman ile Cary Grant, Notorious’dan sonra ayrı ayrı Hitchcock filmlerinde rol alsalar da, birlikte tekrar 1958 yılında Stanley Donen’ın yönettiği Indiscreet’te oynadılar. Casablanca’nın yıldızı üç kez Oscar’a hak kazanırken, yine bir Hitchcock filmiyle, North by Nortwest ile efsaneleşen Cary Grant, iki kez aday olduğu halde hiç Akademi tarafından ödüle layık görülmedi. Hitchcockseverler arasında hala seyretmemiş olanlar varsa, ilk fırsatta izlenmesi gereken filmlerden biri olduğunu söyleyebileceğim Notorious için, izlememiş olanlara da şunu söyleyebilirim: Tekrar izleyin!

blank

Başak Bıçak

1987 yılında İzmir'de doğdu. İzmir Özel Tevfik Fikret Lisesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tarih bölümünden mezun olduktan sonra Türkiye Cumhuriyeti Tarihi üzerine yüksek lisans yaptı. Bilhassa Fransız Devrimi olmak üzere Avrupa Tarihi üzerine uzmanlaştı.

Sinema özel tutkusu ve 2012 yılından bu yana filmler üzerine yazılar yazıyor. Akşam Gazetesi, Film Arası Dergisi ve Cinedergi yazarı... Dans, seyahat, fotoğraf ve şarap meraklısı...

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Ad Astra (2019): Gelecek de Bir Gün Gelecek, Peki Mesih?

Ad Astra, İsa’nın Mesih olarak döneceğini işlerken Yahudi inanışına itibar
blank

Tohumdan Sofraya Gıda Tahakkümü: Food Inc. (2008)

Gıdanın endüstriyel hale getirilerek birkaç şirketin ellerine teslim edilmesini ve