Damian Mc Carthy’nin yazıp yönettiği Oddity (2024) bu yıla damgasını vuracak korku filmlerden biri olacak gibi görünüyor. Sürprizlerle dolu merak uyandırıcı bir senaryosu, başka maceralarını merak ettiğiniz birbirinden enteresan en az üç karakteri (Darcy, Ivan, Olin) ve sıra dışı bir sahne ve set tasarımı var. Ama ben filmin en çok nesnelerle kurduğu anlatısını sevdim, tabii bir de sessiz bir çığlık atan Tahta Adam’ı (Wooden Man).

Yazı sürprizbozan (spoiler) içerecek, şimdiden uyarayım, bu konuda hassas olanlar burada bırakabilir.

Film boyunca cep telefonu, fotoğraf makinesi, karakalem çizimler, eskizler, resepsiyon zili, saç, takma göz, fotoğraf, oyma heykeller, antika eşyalar ve yüzük gibi çeşitli nesneler hikâyenin köşe taşlarını oluşturuyorlar. Belki bunlara tahta kapağı, çadırı, çekici, kapı penceresini, araba anahtarını ve bir delinin yüzüne takılmış deri maskeyi de ekleyebiliriz. Hemen hepsi hikâye içinde önemli bir işleve sahipler.

blank

Ölümünün yıl dönümünde ikiz kız kardeşi Dani’nin cinayetini araştırmaya başlayan antikacı Darcy Odello nesnelerden onu kullanan kişinin geçmişini okuyabilen bir kadın, psişik kuvvetleri olan biri. Zaten bir sahnede asıl gelirini, sattığı antika eşyalardan değil, bu yolla kazandığını söylüyor. Kız kardeşinin maskeli biri tarafından öldürüldüğünü gördüğü/öğrendiği an araştırmalarını derinleştiriyor. Ve kız kardeşinin ölüm yıl dönümünde kocası Ted’in daveti üzerine konağa gidiyor. Tabii bu arada Ted Timmins yeni bir sevgili yapmış, hem de aynı sektörden önceden tanıdığı bir kadın.

Oddity ilk başlarda kocanın aşığıyla birlikte karısından kurtulmasını anlatan bir hikâyeymiş izlenimi verirken birdenbire dümen kırıp bol sürprizli doğaüstü bir anlatıya evriliyor. Ana çatışma bandı harika kurulmuş. Bir tarafta doğaüstü güçlere inanmayan Dr. Ted Timmins, diğer yanda paranormal güçleri hizmetinde kullanabilen psişik bir medyum. Baldız Darcy’ye güçlerinin annesinden geldiği ima ediliyor, annesi bir cadıymış, belli ki bir cadı meclisine de üye. Biz bunları görmüyoruz, bunlar küçük bir alt-metin olarak hikâyeye serpiştirilmiş.

Filmdeki temel gerginlik doktorla medyum arasında yaşanıyor. Doktor fiziksel olanın (bu dünyaya ait olanın) dışında hiçbir şeye inanmayan biri, tümüyle reel olana odaklanmış durumda. Darcy’nin dünyası Dr. Ted Timmins’e çok uzak, doktor hiçbir surette paranormal olaylara inanmıyor. Darcy ise hayatını paranormal olgu ve olaylarla kuşatmış durumda. Bir noktadan itibaren Darcy’nin büyü yapabildiğini de öğreniyoruz. Darcy’nin başını dünyevi şeyleri hafife alması, doktorun başını paranormal olayları hafife alması yakıyor.

blank

Karakterler iyi yazılmış, motivasyonları iyi gizlenmiş. Suçlu sanılan kişilerin masum olduğu ortaya çıkıyor, masum olduğunu zannettiğimiz kişilerin ise hunharca işlenmiş cinayetlerin ardındaki sorumlu oldukları. Damian Mc Carthy’nin bir diğer başarısı, bu örgüyü çift çalıştırabilmesi. Bu filmin iyi kahramanı pek iyi biri değil, yanlışlıkla da olsa masum birini feci şekilde öldürmüş. Bir diğer başarı, doktorun zekâsı. Doktor Ted karakteri çok iyi yazılmış, işini görmeleri için her zaman başkalarını manipüle ediyor. Hemen yeni duruma adapte olup anında çözüm bulabilen biri (Darcy’ye kurduğu tuzağa dikkat). Ted hiçbir cinayeti (Dani, Ivan, Darcy vs.) kendi işlemediği gibi, cinayetle kendi arasında kurulabilecek olası bağları da önceden belirleyip elimine ediyor. Mesela, yönetmenin bir söyleşisini izledim, aslında orijinal senaryoda Ivan karakterinin arka planını anlatan bir bölüm varmış ama filmi kısa tutmak adına o kısmı çekmemişler, bir cümleyle geçiştirmişler. Ama Ivan, Ted’in eski bir hastasıymış. Ted ileride lazım olursa kullanırım diye Ivan’ı hastanede istihdam ediyor. Yüzü maskeli hastayı da bu amaçla tutmuş olabileceğini tahmin edebiliyoruz, Ted tam bir suç dehası. Hesapçı, soğukkanlı ve gaddar. Hesap edemediği tek şey, Darcy’nin doğaüstü yeteneği oluyor.

Darcy filmde en çok sevdiğim karakter. İşine hâkim, kararlı, sezgileri güçlü biri. Dani’yle güçlü bir bağı var, ikiz kız kardeşini çok seviyor, ölümünün onu sarstığı belli. Darcy nesnelere dokunarak onu kullanan kişinin geçmişinde dolaşabiliyor. Başını belaya sokan şey, çok duygusal olması. Kız kardeşinin intikamını almak için yanlış kişiyi öldürüyor, masum birini. Ivan’ın Tahta Adam’ın elinden kurtulmasının sebebi, Darcy’nin o sırada hayatını -doğal olarak Tahta Adam üzerindeki kontrolünü- kaybetmesi. Ivan cinayet itirafında bulunacağını söyleyince Ted, Darcy’nin yarım kalan işini başka bir hastaya tamamlatıyor. Tam Dr. Ted her şeyden paçayı kurtardı derken üzerinde lanet olan bir nesne sonunu getiriyor. Aslında doktorun kendi inanç ve düşünce sistemine bağlılığı ölümüne sebep oluyor demek daha doğru.

blank

Oddity’yi etkileyici bir korku filmi hâline getiren şey, öyküsü değil, bunu anlatma şekli. Bilhassa Tahta Adam ortaya çıktıktan sonra hikâye büyük bir merak uyandırmaya başlıyor. Bu heykelin tasarımı olağanüstü, bir iki defa seyirciyi sıçratmak için (jump-scare) kullanılıyor ama asıl kan dondurucu sahne canlandığı bölüm. O sahne nefes kesici. Tabii bu sahneyi nefes kesici kılan bir detay daha var, o da evin/malikanenin benzeriz tasarımı.

Filmin büyük bir kısmının geçtiği yer, normal hayatta eski bir ahırmış. Yönetmen Damian Mc Carthy burayı restore edip setler kurmuş ve önceki uzun metrajıyla bir kısa filminde yine bu benzersiz mekânı kullanmış. Kovalamaca sahnesi, heykelin yukarıya baktığı sahne bu tarzda bir mekân olmasaydı bu denli korkutucu olur muydu, emin değilim. Ha keza, ilkin filmin açılış sahnesinde gördüğümüz, daha sonra filmin en önemli kırılma anlarından birine imkân veren zemindeki tahta açıklık/kapak başka bir lokasyonda bu denli anlamlı olmazdı. Setin tamamına bayıldığımı söylemeliyim.

blank

Oyuncular genel olarak iyi ama ikizleri canlandıran Carolyn Bracken’a ayrı bir parantez açalım. Darcy uçlarda gezinen kırılgan bir karakter, Bracken’ın inandırıcı performansı olmasaydı film dağılıp gidebilirdi. Hem canlandırdığı karakterin içindeki acıyı yansıtma şekli hem de Yana ile ikili sahnelerindeki sert ve talepkâr tutumuyla takdiri hak ediyor. Yaptığı korkunç hatayı anladığında yaşadığı pişmanlığı seyirciye geçirmeyi başarıyor.

Ivan’ı canlandıran Steve Wall da fena değil, özellikle onu bağlı olduğu hasta yatağında gördüğümüz sahnede neden Ted’in eski bir hastası olduğu netleşiyor. Ivan belli ki borderline. Kendince rasyonalize ettiği bir dünyayı hemen inşa edebiliyor, inandırıcı bir gerekçe bulamadığı için Ted risk almıyor, o başka.

Oddity’de çok sayıda cinayet işleniyor ama işin ilginci, bunların hiçbirini ekranda seyretmiyoruz, hepsi perde/ekran-dışı (off-screen) vuku buluyor. Günümüz korku filmleri için bir handikap gibi dursa da yönetmen Mc Carthy tüm filme yaydığı (ve Dani’nin öldüğü geceki sahne ve Tahta Adam’ın ayaklandığı sahnede zirve yapan) gerilimle bunun üstesinden gelmeyi başarıyor. Hayaletlerin görüldüğü sahneler, fotoğraflar boşluğu ustaca dolduruyor. Resimlerdeki detaylar, anlatılan hikâyelerdeki (bellboy vs.) ürperticilik gerilimi sürekli taze tutuyor. Declan, Olin ve bilhassa Yana sürprizi senaryoya güç katıyor. Cinayet gecesinden itibaren seyirciyi yükselten ve finale kadar orada tutan daimî bir tedirginlik neredeyse tüm filme yayılmış durumda. Dani’nin öldürülme gerekçesi hariç, senaryoda içime sinmeyen bir yer yok. Oddity (2024) iyi yazılmış, iyi çekilmiş, iyi oynanmış sıkı bir korku filmi. Damian Mc Carthy’yi takibe alıyorum. İyi seyirler…

blank

blank

Ertan Tunc

Sevdiği filmleri defalarca izlemekten, sinemayla ilgili bir şeyler okumaktan asla bıkmaz. Sürekli film izler, sürekli sinema kitabı okur. Ve sinema hakkında sürekli yazar. En sevdiği yönetmen Sergio Leone’dir. En sevdiği oyuncular ise Kemal Sunal ve Şener Şen.

“Türk Sinemasının Ekonomik Yapısı 1896-2005” adlı ilk kitabı; 2012 yılında Doruk Yayımcılık tarafından yayınlanmıştır. Kara filmler, gangster filmleri, İtalyan usulü westernler, giallolar ile suç sineması konularında kitap çalışmaları yürütmektedir. İletişim: ertantunc@gmail.com

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Korku Klasiklerinden: Hellraiser (1987)

Hellraiser, muhteşem efektleri ve cenobite'ların inkar edilemez karizması sonucu bugün
blank

Sinister (2012)

Sinister belki bir başyapıt değil ama izleyene ideal bir korku