“Bu film; yenik, ezik ve beceriksiz bir gencin hikâyesidir. Adı Osman’dır. Bütün ömrü boyunca hiç gol olacak bir iş yapamadığından Ofsayt Osman demişlerdi adına. Kazandığı birkaç kuruşla gününü gün etmesini iyi bilen, hayatı hep iyi tarafından görmeye çalışan; can düşmanını, kendisiyle alay eden ipsizi bile yürekten seven sevimli bir serseridir Osman. Ofsayt Osman, beceriksiz Osman…”
Şaka ile Karışık, Hulusi Kentmen’in ilahı bir anlatıcı olarak dile getirdiği bu replikle kapılarını açar. Bu açılıştan sonra ise Ofsayt Osman’ın berduşluktan, milyonerliğe uzanan hayat hikâyesine odaklanırız. “Bu da mı gol değil Hâkim Bey” repliğini herkesin ezbere bildiği film, hala hafızalarda yer eden destansı finalinden önce ise izleyenleri büyük bir masalın ortasına bırakır. Sadri Alışık’ın her bir saniyesinde oyunculuk dersi verdiği; aşk, para ve emanet üçgeninde bir insanlık hikâyesinin anlatıldığı film, Yeşilçam’ın melodram denilince ilk akla gelen yapımları arasında yer alıyor. Yönetmenliğini sinemamızın ustalarından Osman F. Seden üstlendiği filmde, Sadri Alışık’a ise Efkan Efekan, Filiz Akın, Ajda Pekkan, Çolpan İlhan, Vahi Öz gibi birçok ünlü isim eşlik ediyor.
Filmin konusuna gelecek olursak; Ofsayt Osman ya da nüfusa kayıtlı ismiyle Osman Ezik sokaklarda yaşayan bir berduştur. Kalbi oldukça temiz olsa da işleri bir türlü rast gitmemesinden ötürü ona “Ofsayt” lakabı takılmıştır. Ancak Osman, günün birinde her şeyin yoluna gireceğine ve kör talihinin düzeleceğine, bir başka değişle “gol” olacağına kendini inandırmıştır. Nitekim gün gelir, Adanalı iki milyoner kendi aralarında çok garip bir iddiaya tutuşur. İddiaya göre, rastgele seçilmiş bir berduşa dönemin parasıyla 1 milyon lira verilecek ve bu parayı harcayıp harcamayacağına bakılacaktır. Çocukluğundan itibaren hep ofsayta düşmüş, gol olamamış kadersiz Osman’ın yolunun bu iki milyonerin iddiası ile kesişmesi ise ona kör talihini çevirme hatta hayatında ilk defa gol olma şansı tanıyacaktır. Bu serüvende karşılaşacağı şarkıcı Filiz ise, onun hayatını temelli değiştirecektir. Osman, tüm bu olaylar cereyan ederken, izleyenlere adeta masal tadında bir hikâye servis eder.
Para öylesine büyük bir güçtür ki, olmadığında insan yerine koyulmayabilir yahut hor görülebilirsiniz. Ancak paranız varsa, karşınızdaki insan için baştan sona bir beyefendi/hanımefendisinizdir. Paranız yokken elinizi sıkmaya tenezzül dahi etmeyenler, paranız varken yanı başınızdan ayrılmazlar. Hatta ağzınızdan çıkacak her bir kelimeye altın gözüyle bakarlar. İnsanların birbirine tamamen çıkarları doğrultusunda yaklaştığı; iyiliğin, saflığın pul kadar değeri olmadığı böylesine enteresan bir dünyada yaşıyoruz. İşte Ofsayt Osman böyle bir dünyada, iyi kalbiyle hayatta kalmaya çalışan; bahtsız bir gençtir. Ancak ne zaman ki Adanalı milyonerler onun cebine bir milyonluk bir çek koyar, o zaman onun hayatı da değişir. Artık onu hor gören insanlar, saygıyla yaklaşır; üstüne üstüne gelen dünya, yanında olmak için can atar olur. İşte Osman’ın paranın gücünü keşfetmesi böyle başlar. Ancak onu farklı kılan, belki de sinemamızın en unutulmaz karakterleri arasına yerleştiren, gözünde paranın pul kadar değeri olmamasıdır. Saflığı bu denli güçlü temsil edişidir.
Yeşilçam dönemi anlatılarına baktığımız vakit, birçok filmde zengin olma hayalini görürüz. Çünkü bunun mutluluk getireceğine inanılır. Nitekim sadece bize has anlatılarda böyle olan bir durum değildir bu. İktisat’ın kurucusu olarak kabul edilen Ahlak Felsefesi Profesörü Adam Smith, yaşam standartlarının yükselmesinin bir başka değişle kişinin zenginleşmesini bireysel mutluluğun takip edeceğini söyler. Evet, kısacası para mutluluk getirebilir der. Şüphesiz bu; kişilere, ortama ve koşullara göre değişkenlik gösteren bir kavram. Ancak Bu konunun filme entegre edilmesi ise bir hayli ilginç. Hayatında para nedir bilmeyen, paranın kullanımı ile ilgili pek fazla bilgisi olmayan bir adamdır Osman. Bu da haliyle para-insan arasındaki ilişkiye farklı yaklaşmamıza olanak sağlar. Osman için ise bu noktada öncelik, paranın yapabileceklerini anlamak olacaktır. Ancak paranın gücünü erkenden fark etmesi ve getirdiği sahte mutluluğun çabuk farkına varması, onu bir adım öne taşır. Bu durum hem hikâyenin daha güçlü bir şekilde ayakta durmasını sağlar hem de Osman’ın absürtlüklerle dolu bu ortamda ayaklarını yere sağlam basması konusunda yardımcı olur. O cebindeki bir milyonu kendisinden çalmak için çabalayan birçok insanı bu şekilde ekarte eder. Ve paranın büyüsüne kapılmaz. Böylelikle filmin başından sonuna devam ettirdiği masalsı atmosfer her bir dakikada perçinlenerek devam eder. Bunu da bir nevi senaryo başarısı olarak nitelendirebiliriz. Ve bu durum alttan alta izleyenleri paranın mutluluk getirdiği inancından bir parça da olsa uzaklaştırır. Aksine paranın, insana ne büyük tehlikeler getirebileceğini, tuzaklarla dolu bir hayat yaşatabileceğini açıkça resmeder. Osman’ın parası yokken ve tüm dünya üstüne üstüne geldiği zamanlarda dahi neşesinden asla ödün vermeyen tavrı, onun paranın gücüyle değişmesine engel olan başlıca unsurdur. Çünkü onun mutlu olmak için paraya ihtiyacı yoktur. İnsanlara iyi niyetiyle ve kendi gibi safça yaklaşması onu bu dünyada mutlu eden en önemli etken olarak karşımıza çıkar. Böylelikle hikâye; para ve mutluluk kardeşliğini kendi bildiği yoldan yerle yeksan eder.
Bu noktadan sonra hikâyenin içine dâhil olan Filiz ise filmin bir başka boyuta taşınmasına yardımcı olur. Filiz’in hayattaki tek varlığı; ölüm döşeğindeki kardeşidir ve ona yardımcı olamadığı için oldukça mutsuzdur. Onun, intihara teşebbüs ettiği an Osman ile tanışması ikisinin hayatını da kökten değiştirir. Paranın gücüyle sınanan Osman, artık aşkın büyüsüyle de uğraşmak durumundadır. Bir yandan da Filiz’in derdini kendi derdi bilir ve bunun için elinden geleni yapmak için çabalar. Aşkın ve hasta kardeşin bu noktada hikâyeye dâhil oluşu filmin melodram tarafının daha da güçlenmesine vesile olur. Nitekim tam hikâye nereye doğru gidecek dediğimiz anda Filiz’in işin içine dâhil olması aslında Osman F. Seden’in ne kadar doğru bir matematik kurduğunun da bir göstergesi. Sinema izleyicimizi oldukça iyi tanıyan yönetmen, hasta kardeş ile filmin dramatik yönünü desteklemekle kalmıyor işin içine kattığı aşk ile de filmin duygu yoğunluğunu pekiştiriyordu. Film artık birbirinin içine başarıyla geçmiş birkaç konu etrafında bütünlüğü sağlıyor ve finaline doğru izleyenleri emin adımlarla götürmek için yere daha sağlam basıyordu. Aslında tam geldiğimiz bu noktada filmi bir pazıla benzetebiliriz. Klasik Yeşilçam anlatılarında keskin bir şekilde yer eden iyi ve kötü tam da hikâyenin içine dâhil olması gerektiği noktada ortaya çıkıp, filmin eksik tüm parçalarını kapatıyordu. Bu da başından sonuna kadar hikâyenin ne kadar doğru bir çizgide ilerlediğinin bir göstergesi olarak dikkat çekiyor. Tüm bunları birleştirdiğimizde ise aradan elli yıl geçmesine rağmen hala filmin adından bahsetmemizin, Osman F. Seden’in ne kadar doğru bir iş yaptığıyla ilgili olduğu gerçeği ortaya çıkıyor.
Şaka ile Karışık, hikâyenin başından beri isminin vaat ettiği üzere vermek istediği mesajı eğlenceli bir dil ile aktarıyor. Bunu yaparken tercih ettiği masalsı anlatım ise hikâyenin bu denli güçlü olmasını sağlayan en büyük etken. Ofsayt Osman’ın masaldan fırlamışçasına temiz olan kalbi, en başta herkesin onu sevmesine ve izleyen herkesin onun tarafını tutmasına neden olur. Bu da karakterin izleyici ile bütünleşmesi sonucunu doğurur. Böylelikle tek adam hikâyesi olarak büyüyen hikâye, herkesin hikâyesi olur. Bu noktadan sonra da adımlarını yavaş yavaş atan, sonuca doğru izleyenleri seyir zevki yüksek bir şekilde götüren film, finalinde ise vuruculuğunu zirveye çıkarmayı başarır. Finaline kadar kâh güldürüp kâh hüzünlendiren film, artık tüm zırhını kuşanmış bir şekilde, vermek istediği insanlık mesajını arka yollar aramadan dümdüz bir şekilde verir. Finalin vuruculuğu gibi, tüm film boyunca devam eden romantik atmosfer de finalde zirve noktasını görür. Keza bu noktada Sadri Alışık’a apayrı bir parantez açmamız gerekir. Tüm film boyunca afacan bir çocuk edasıyla ortaya koyduğu rolünü finalde en üst seviyeye taşıyarak, adeta okullarda ders olarak okutulacak bir performansın altına imza atar usta oyuncu. Eğer ki, “Bu da mı gol değil Hâkim Bey” repliğinden hala bahsedebiliyorsak, bundaki en büyük pay şüphesiz Sadri Alışık’ın performansınındır.
Ofsayt Osman’ın kendini oyuncuğa çeviren kapitalistlere, onların parasıyla verdiği insanlık dersi, şüphesiz sinemamızın en önemli olaylarından birini temsil eder. Kendi adaletini kendisinin tecelli ettiği final sahnesi ile hala adından söz ettiren Şaka ile Karışık her ne kadar pespembe bir ütopya vaat etse de romantizmi ile gönüllerde taht kuran bir film. Osman F. Seden’in para ve insan ilişkisini incelikle işleyip, Sadri Alışık’ın performansıyla büyüyen film Yeşilçam’ı geleceğe taşıyan en canlı eserlerden biri olarak ölümsüzlüğünü çoktan ilan etmiş durumda…