Taylan Biraderler, takip ettiğim ve deneysel girişimleri sebebiyle saygı duyduğum sinemacılar… Özellikle “Küçük Kıyamet” ile artık olgunlaşma döneminin meyvelerini vermeye başladılar ve çok üstünde konuşulmasa da, ulusal sinema bazında bence son 10 yılın en yetkin işlerinden birine imza attılar. Deprem sahnesindeki tüyleri diken diken eden başarılı işçilik için teknik ekibe ayrıca teşekkürler… Fakat yine de Sinan Çetin yapımcılığındaki işleri “Okul” un affedilmez bir hatası var ve hep kendime türe bu kadar meraklı iki sinemacı kardeşin neden bu hatayı yaptıklarını sorar dururum. Bu şikayet filmin yapısı ya da işleyişi değil de “lansmanı” ile ilgili… “Okul” afişlere çıktığı vakit “Türkiye’nin ilk korku filmi!” gibi yalancı bir iddia taşıyordu. Daha sonra yapımcı ve yönetmenlerle yapılan kimi söyleşilerde “ilk korku filmi değil ilk korku-komedi filmi” gibi durumu idare edici açıklamalarda bulundular ama ne yazık ki benim gibi, Türk korku komedisi deyince aklına hemen bir “Young Frankenstein” rip off’u olan “Sevimli Frankenştayn” ve “Gulyabani diye birşey yoktur, olamaz! amaaaa olabilir deeeee” repliğiyle gönlümüzde çok önemli bir yer edinmiş, muhteşem kadrosu ve senaryosuyla Türk sinemasının gelmiş geçmiş en güzel eserlerinden biri olan “Süt Kardeşler” gelen biri için bu daha da acı bir yalan oldu.
“Okul” filminin bu yalancı misyonunu daha sonra “Büyü”, “Dabbe”, “Gen” gibi filmler de üstlendi. Yapanlara sorarsak, hepsi ilk Türk korku filmiydi! Bir 10 yıl sonra türe ait yeni bir yapım “ilk Türk korku filmi benim!” iddiasıyla karşımıza çıkarsa pek şaşırmamak gerek.
Şu an bu yazıyı okuyan ziyaretçi, “tamam “Sevimli Frankenştayn” bir şablon korku-komedi filmiydi ama “Süt Kardeşler”e ne oluyor?” diye sorabilir fakat bunu Ertem Eğilmez ustanın “Süt Kardeşler” filmini Samsun Zafer sinemasının karanlık ve kocaman salonunda *Gulyabaniyi ilk gördüğünde koşarak fuayeye kaçan bir çocuk olan bana anlatamazsınız! (akabinde eve koşup ablamı çağırıp filmin daha sonraki gösteriminde yanımda bir büyüğün olmasının verdiği cesaret paratoneri sayesinde filmi izleyebildim.)
Süt Kardeşler- Gulyabani, yönetmenliğini Ertem Eğilmez’in yaptığı, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynı isimli romanından uyarlanan, 1976 yılı yapımı bir Türk filmidir. Konusu : Yıllardır kimsenin sahip olamadığı konağın sahibi Melek Hanım sütoğlu Şaban sanıp da Şaban’ın arkadaşı Ramazan’ı eve alır. Fakat sinirli abisi Hüsamettin’e Ramazan’ı damadı Bayram olarak tanıtır. Konağa gelen gerçek Şaban ve gerçek Bayram’ın işleri karıştırdığı yetmiyormuş gibi bir de damat Bayram’ın babasının eve Gulyabani adında bir esrarengiz canavarı konağa illet etmesi her şeyi birbirine karıştıracaktır.
Süt Kardeşler, katıksız bir komedi filmi… Yapısını durum komedisi üzerine kuruyor ve Ertem Eğilmez’in pek çok filminde başarıyla yönettiği Arzu Filmli usta oyuncular tarafından bazen doğaçlamaya varan performanslarla başarı kazanıyor. (Türk sinemasının altın kadrosu: Şener Şen, Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Ayşen Gruda… hayatıma kattığınız anlam için hepinizin ellerinden öperim.) *Fakat ne zaman, daha sonra bir sahtekarın işi olduğu anlaşılan gulyabani işin içine girse film metafizik bir boyuta taşınıyor ve sanki “kameranın başına Dario Argento geçti galiba!” dedirtircesine bir ışık kullanımı ile gerçekten irkiltici anlar yaratılıyordu.
Bu anlamda bence eğer illaki bir film “Türk Sinemasının ilk Korku-komedi filmi” diye anılacaksa bu film Süt Kardeşler’dir.
Daha sonra bahsettiğim “Sevimli Frankenştayn” ve “Süt Kardeşler” ile ilgili daha uzun bir inceleme yapmayı arzu ediyorum. O vakte kadar muhabbetle :)
*-*
* “gul” araplarda islamiyeti oncesindeki dişi cinin adıdır. gulyabani sözcüğü gul-i beyabani’den gelir.
* 50’ler öncesi kimi türk filmlerinde de görünen bazı fantastik karakterlerin aslında gerçekle mantıksal bir ilişkisi olduğu filmin sonunda ortaya çıkar. Ertem Eğilmez’de filminde bu geleneği bozmamış.