blankSon bir kaç yılda, en azından tür bazında bazı ilginç filmler (komikleşmeler) görme fırsatı yakaladık. “Kutsal Damacana”, “18’ler Takımı”, “Hababam Sınıfı 3.5” ve “Okul” gibi…

Bu filmlerden Okul’u ayrı bir yere koymak gerekir çünkü Okul’un komedi filmi olmayı seçmesi bilinçli bir tercih değil, son kurgu aşamasında yapımcı Sinan Çetin’in gişe kaygısı ihtiyacından kaynaklanan bir durumdu. Fakat diğer 3 film maksatlı bir şekilde bir korku filmi parodisi olmayı amaçlıyor ve tüm şablonunu bu doğrultuda oluşturuyordu. Tabi birde su katılmamış korku filmi iddiası ile çekilen ama oldukca güldüren, Türk Ed Wood’u Hasan Karacadağ’ın, “Semum” ve “D@bbe” vakalarını da unutmamak gerekir.

18ler takımı” açıkcası dışarıda çekilmiş olsa video da gösterilme şansı dahi yakalayamayacak kadar basit, seviyesiz ve silik bir yapımdı Filmde kullanılan teknik ekipman aşırı yetersiz (35mm çekilmemiş) oyunculuklar ise kötünün de ötesindeydi. “Hababam Sınıfı 3.5” bu filmler içinde en aklıbaşında ve tutarlı olanı sayılabilir çünkü Şafak Sezer’in sırtlanmaya çalıştığı “Kutsal Damacana” da senaryosuzluğun ve zayıf kurgunun kurbanı olan basit ve ucube bir “Exorcist” kopyası olmaktan öte gidemiyordu.

İyi ama tüm on yıllar boyunca seyircinin hatırlayabildiği “Süt Kardeşler – Gulyabani” ve “Sevimli Frankenştayn” dışında korku komedisi denememiş bir sinemanın bu türden bir kaç yıl içinde bu kadar çok örnek çıkarmasının amacı neydi? Kaldı ki henüz, korkutma, irkiltme amaçlı kendini ciddiye almaya cüret eden denemelerin sayısı çok azken türün posası sayılabilcek bu parodi ve mizahi yaklaşım ihtiyacı da nereden doğmuştu? Hollywood’un “Exorcist“, devamları ve benzeşlerinin tüm getirisini sömürdükten sonra çektiği komedi filmlerinin aksine bizim sinemacılarımız önce parodi korku filmlerini çekip arkasından türe ait gerçek filmleri mi çekmeyi deneyeceklerdi acaba?

Sanırım bu sorunun cevabı adını hatırlamadığım yabancı bir film eleştirmeninin, “Türkler komediden başka bir şey çekemez.” sözünde saklı.. Bu kesinlikle yanlış söylenmiş bir söz olsa da. Çünkü sinemayı ciddiye alan bir sürü genç yönetmen oldukca umut vadeden eserler üretiyorlar. Gişe yapma peşinde olan tüccar sinemacı takımının geçerli düsturudur. Bu sözü şöyle değiştirmek ve daha geçerli kılmak mümkündür; “yeni Türk sinema seyircisi sadece düşünmeden gülmek ister ve bu hem onların hem de bu kafayla yakında yeniden çökecek Yeşilçam’ın tuzağıdır. hap yap para kap mantığı ile şimdilerde salonlara akın eden seyirciler kaçırılacak ve Sinemalarımız yine ve yeniden ecnebi! filmlerin istilasına uğramak zorunda bırakılacaktır.

Gerçekten de dışarıda çoktan unutulmuş “Meatballs” replikası gençlik komedileri ve afişiyle dahi özensizlik kokan beceriksiz korku komedileriyle sinemamızın yeni sonu hızla yaklaşmaktadır. Ne diyebilirim ki; Belki de şeytan çoktan içlerine girmiştir!

Öteki Sinema için yazan Murat Tolga Şen

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

4 Comments Bir yanıt yazın

  1. helal Murat

    … bu soyledigin sebeplerden dolayi Dabbe ve Semum’a saygim var benim. EGe b-movie’si… son derece ciddiyetle yapilmis olmasi hosuma gidiyo benim. Bu yukarda bahsettigin filmlerle hic bir paralleligi yok kanimca. (hani bahsetmisin 2 kelime o yuzden ben de bisey soylemek zorunda hissettim kendimi)

  2. “Türkler komediden başka bir şey çekemez”, lafı çok iddialı geldi bana. “Canım Kardeşim” gibi güzel dram filmlerimiz mevcut bunun yanında romantik, duygusal tadda iyi filmler de aranırsa bulunabilir. Aksiyon için de (en azından sahneler açısından) iyi örnekler de -aranırsa- bulunabilir. Bizim başarısız olduğumuz alan “korku ve thriller”. ‘Bugün için’ her iki türde de kıvanç duyacağımız bir yapım yok. Bence üni.lerde tez konusu falan olmalı,araştırılmalı bu, ama gelgelelim bizim bilim sahamızda da iş yok, “bilimsel etkinlikler/çalışmalar açısından” Avrupa’nın ilk 200 üniversitesi içinde bir tane Türk üniversitesi yoktur, ne yazık ki: http://www.webometrics.info/top500_europe.asp?offset=0 Sadece imkanlarla olmuyor yani… Yaratıcılık ve çok çalışmak gerekiyor. Saygılar.

  3. xebdor, belirttiğim üzere, aşağılama içeren, aslında ciddiye alınmaması gereken bir söz o ama demek ki dışarıdan bakıldığında böyle görünüyor.

    İşin komiği ben bu yazıyı yazdığımda bu tür filmlerin yeni çöküşün sorumlusu olacağını düşünüyordum ama şimdi giderek çoğalan “Festival filmleri”ni de bunların yanına eklemem gerekecek.

  4. Abi bizim -kalitesi düşük de olsa- bir film kültürümüz var. Bugüne kadar altı-yedi bin tane film üretmişiz. 60’larda, -Scognamillo’nun bir ktabında okumuştum- en fazla film üreten dört beş ülkeden biriyiz. Yapılması gereken, 90’lardan itibaren durmuş olan bu üretimi yeniden canlandırmak, canlandırırken de geçmişten farklı şekilde ‘üretimi kaliteli hale getirmek’.Bunun için de, yapım şirketleri kurmak gerekiyor yani Yeşilçam’da olmayan bir kültürü edindirmek gerekiyor, bu da devletin eliyle,teşvikiyle, desteğiyle olabilecek bir şey ancak bugünkü iktidarın kalitesini ‘kesinlikle’ aşar…Yani, önümüzdeki maçlara bakmalıyız… :) Saygılar.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Bildiğimiz Sinemanın Sonu mu Geldi?

Gözle göremediğimiz tehlikeli ve yayılmacı bir düşman hayatımızı ve tüm
blank

Türk Sinemasının Yeni Karın Ağrısı: “İlk” Filmler

Türk Sinemasının Yeni Karın Ağrısı: Festivaller ve "ilk" filmler arasındaki