Falcı: Size yedi vadeyle, yedi gün mü desem, yedi saat mi desem? Bilmem bir yolculuk görüyorum.
Vecdi: Nereye?
Falcı: Yoo bu yolculuk bir memlekete değildir beycazım.
Vecdi: E nereye?
Falcı: Gümüşle bakim avuçcazımı.
Vecdi: Bırak canım sende. Paramı almak içi beni boş yere heyecanlandırıyorsun.
Falcı: Sen gümüşle bakim avuçcazımı sonra saçını başını yolarsın beycazım. Ver bakayım paraları paşam ver bakayım. Haah!! Şimdi söyleyeyim senin başına neler gelecek. Sizin haneyi ölüm sarmış. Sırayla en küçük yaştakinden başlayıp. Yedi vade içinde ahret yolculuğu var.
Vecdi: Tuhh! Çık dışarı!!! Hayvan! Böyle fal mı olurmuş? -Çık! Çık! Gözüm görmesin.
Falcı: Aman beğenemedin mi?
Vecdi: Pis musibet.
Ölüm Saati yukarıdaki diyalogla açılıyor. Vecdi dükkanında oturmuş o günün hasılatını sayarken yanında çalıştırdığı elemanı sigara alması için dışarı yollar. Bu sırada elinde çiçek sepetiyle bir Çingene kadın içeri girer. Vecdi’ye çiçek satmak ister fakat Vecdi kabul etmez bunun üzerine kadın Vecdi’ye fal bakmayı teklif eder. Kadın fala bakarken çaktırmadan para keselerinden birini aşırır. Kadını baktığı fal yüzünden kovan Vecdi kaybolan para kesesinden ise yanında ki çalışanını suçlar adamı Tokatlayıp kovar. Dükkanını kapatıp eve doğru yola koyulan Vecdi’nin yolunu kovduğu adam keser Vecdi’nin boğazına sarılıp onu korkutur.
Daha sonra kamera karanlık sokaklarda yürüyen iki kadına döner. Başı boş dolaşan kadınlar köşeyi dönerken Vecdi ile çarpışırlar adam kadınlardan özür dilerken kadınlar anlamsız bir şekilde Vecdi’ye sert çıkarlar. Daha sonra Vecdi şapkalı gizemli bir adamla karşılaşır. Ayak üstü ilginç bir sohbet geçer aralarında. Bu arada falcının söylediği sözler Vecdi’nin kulaklarında yankılanmaktadır. Kendini eve zor atan Vecdi günün yorgunluğunu küçük oğlu ve eşiyle ilgilenerek geçirir. Gece uykuya daldıkları anda ise yatak odalarının camı bir taşla kırılır. Taşın üzeri bir kağıtla sarılmıştır. Kağıtta şunlar yazmaktadır; “Senden intikam almanın zamanı geldi. Seni, karını ve çocuğunu öldüreceğim. Eğer polise haber verirsen işkence büyük olacak.”
Filmi izledikten sonra açıkçası şaşkınlığımı gizleyemedim. 1954 yapımı bir filme göre oldukça iyi kotarılmış bir gerilim filmi ile karşı karşıyayız. Film için tam bir türler karması diyebilirim. Falcı kadından sonra kadının lanetinin ailenin üzerine musallat olacağını düşünürken film bizi ters köşeye yatırıp bir İtalyan giallo bazen de bir Alman krimi etkisi yaratmış. Özellikle Vecdi karakterinin dükkandan eve doğru çıktı yolculuk grotesk atmosferiyle benim en çok gerildiğim ve başarılı bulduğum bölümdür. Oyunculuk olarak film dönemin şartlarını da düşündüğümüzde (görsel efekt olmadan) izleyiciye korku ve merak duygusunu son saniyesine kadar vermiş.
Ölüm Saati filminin başrolünde ve yönetmen koltuğunda ise Orhan Elçin’i görüyoruz. Sinemaya oyuncu olarak başlayan Elçin ikinci yönetmenlik deneyimini bu tarz bir filmle yapması dönemin Yeşilçam endüstrisini düşündüğümüzde cesaret isteyen bir iş. Zira yönetmen 1955 yılında ise başka bir fantastik filme imza atıyor; Uçan Daireler İstanbul’da. Film maalesef kayıp statüsündedir. 1953 yılından 1956 yılına kadar 6 filme imza atan yönetmen 1987 yılına kadar yönetmenliğe ara vermiştir. Filmin bir diğer başrol oyuncusu ise naif güzelliğiyle Nevin Aypar yer alıyor.
Vay vay vay! Harikasın Tolga!
Nedir sizin derdiniz anlamadım ki!!!
Buluşup “3 günde 7358 Türk filmi” toplu gösterimine falan mı gittiniz?
Türk sinemasını çok ihmal etmiştik… O sebeple hiç şikayetim yok ama Zombi sevdalısı Can’ın “Aşkların en güzeli” yazısı ile başka bir boyuta geçtim. Hala kafamda yankılanıyor “aşkların en güzeli!” “aşkların en güzeli!”
Tolga bu yazı da çok güzel olmuş. Afişini de buldum (Nasıl buldun deme buldum valla!) yazıya ekledim.
Not: Arkadaşlar Türkiye Pirat şampiyonası sebebiyle Pazartesiye kadar yokum! Site size emanet…
uzun zamandır Öteki Sinema’ya yazılan en güzel ve en değerli yazı bu!
Öteki Sinema’yı gerçekten Öteki Sinema yapan, özel ve tek kılan bir yazı.
Başka hiçbiryerde böyle bir yazıya rastlayamazsınız kolay kolay.
Hakikaten bu yazının yanında, Tolga’nın Cinemageddon’a yükleyerek çok önemli bir vitrine çıkardığı ve ciddi anlamda paylaşıma sunduğu onlarca en akla gelmedik Türk filmiyle çok büyük ve çok önemli bir katkısı oluyor Türk sinemasına. Kimsenin haberi yok!
Afiş de 10 numara! Pirat’ta başarılar Murat Tolga!!
teşekkürler can. bu arada filmi CG’a upload ettim. izlemek isteyen olursa.
Aşkolsun Can, biz de o kadar uğraşıp yazı yazıyoruz, hepsi boşunaymış. :)
Tabii işin şakası bu. Yine de bir sinemacıdan böyle bir övgü almak güzel bir şey olsa gerek. Tolga’nın oldukça ciddiye aldığı araştırmacılığı ve paylaşımcılığı kesinlikle takdire şayan. (Gerçi paylaştıklarına ulaşmakta sınıfta kaldım ama pc’yi boşalttıktan sonra açığı kapatacağım.) Üstelik şahsen çok da alçakgönüllü buluyorum kendisini. O yüzden de gözüm hep üzerinde.
Teşekkürler Tolga…
Teşekkürler Tolga, ellerine sağlık. Bu filmden hiç haberim yoktu, CG’a yüklemen iyi olmuş.