Onur Saylak: ‘Festivallerin en güzel özelliği benzer serüvenleri yaşamış insanlarla bir araya gelmek.’

11 Şubat 2016

Orman adlı kısa filmi tiyatro yönetmeni arkadaşı Doğu Akal’la birlikte yöneten Onur Saylak ile konuştuk. Filminde mülteci sorununa değinen Saylak’la kısa film yolculuğunun yanında ülkenin durumunu ve hayattaki seçimlerimizi de konuştuk. İyi okumalar…

Öteki Sinema için söyleşen: Banu Bozdemir

-Kısa filmle başlayalım istersen… Neden kısa film ve neden Suriyeliler? Sanki film çekme kararında onların yaşadıkları etkili olmuş gibi…

Kafamızı kurcalayan-çatlatan meseleler vardı. Göçmen sorunu da bunlardan biri sadece. Her gün gazetelerde, televizyon kanallarında, sanki reality show gibi gösterilen; çok derin  ve tüm insanlığı ilgilendiren bir sorun. Biz de Doğu Akal, Hakan Günday ve Cemre Kutluay’dan oluşan bir ekiple neler yapabiliriz diye masaya oturduk. Uzun sohbetler sonucu doğdu kısa filmimiz ‘Orman’.

Orman Onur Saylak 3

-Ülkenin durumunu en kısa yoldan ve en çarpıcı şekilde anlatmanın bir yolu gibi olmuş bu film… Tabii duyarlılıkla duyarsızlık çizgisi sürekli değişim gösteren bir ülkedeyiz bir yandan da sen ne dersin?

Duyarsızlık çağın sorunu insanlık adına. İki dünya savaşı, Vietnam, Afganistan, Irak  ve daha sürü savaş yaşamış ve yaşamaya devam eden bir çağ. Tamamen elindeki telefonlarına yapışmış bir insanlık… Çatışmayı bir varoluş biçimi haline getirmiş yöneticiler ve bu vahşi ortamda bırakın yarını düşünmeyi, gününü kurtarmaya çalışan insanların, dünyanın geri kalanıyla hayatta kalma mücadelesi… Belki de bu günleri de arayacağımız hale geleceğiz…

-Kısa filmlerle aran nasıldır, izlemek, rol almak, destek olmak vs.. anlamında..

Kısa filmleri her zaman çok sevdim ve önemsedim… Ankara İletişim Fakültesi’nde birçok arkadaşımın bitirme projelerinde yer aldım. Dizi setlerinde çalışırken, birçok set çalışanı arkadaşımın kısa filmlerine her türlü desteği vermeye çalıştım. Sonuçta üretimin parçası olmayı seviyorum.

-Devamını getirmeyi düşünüyor musun, çünkü kısa filmin de kendi içinde bir yolculuğu oluyor, festival festival geziyorsunuz filmle beraber?

Kısa film çekmeyi düşünüyoruz elbette ancak şu an uzun metraj film projemize odaklandık. Zaman yetmiyor hiçbir şeye!!!

Orman Onur Saylak

-Oyunculuk yapıyorsun ve bir yandan da yönetmenlik yaptın. Yönetmen tarafına geçmek nasıl bir duygu?

Aslında yönetmenlik tarafına geçtim demiyorum kendime. Sadece deniyorum ve deneyeceğim… Hayatım böyle geçti önce fizik sonra kamu yönetimi sonra oyunculuk sonra… Böyle işliyor bende.

Çoğu kısa filmci ünlü oyunculara ulaşamamaktan yakınır ama sen bu konuda gayet şanslı ve başarılı seçimler yapmışsın? Hiç amatör oyuncular oynatmayı düşündün mü? Yoksa etrafındaki arkadaşlarınızı düşünerek mi yazdınız?

Aslında biz kimseyi düşünerek yazmamıştık. Süreçte oyuncu kadrosu oluştu. Hepsi birbirinden değerli oyuncu arkadaşlarımız bizi kırmadı ve bizi ilk deneyimimizde yalnız bırakmadılar.

Ülkenin hali hepimizden fazlasıyla siyasi karakter üretti, elbette daha önce içimizde vardı ama artık herkes daha çok keskin. Senin bu konudaki düşüncelerini merak ediyorum.

Yönetmenin en ilkel yolu – biz ve onlar. Bunu başardığınızda kitleleri sürüklemek her zaman daha kolay. Politika doğuşundan bu yana aynı taktiği kullandı ve ne yazık ki hep başardı!

-Oyunculuk kariyerini dizi ve sinema filmi oyunculuğuyla sürdürüyorsun. Tiyatro var mı bu aralar? Sinema ve dizi oyunculuğuna bakış ayrımı var mı sende de? Hangisi daha tatmin edici diye sorsam?

Aslında her rol bir serüven… Hangi mecrada olduğunun pek önemi yok. Sadece yapım süreçleri farklı işliyor o kadar.

-Peki, hayattaki seçimlerinde etkili olan ana şeyler nedir?

Seçimler aslında insanı şekillendiriyor. Olabildiğince benim bir şeyler katabileceğim roller seçmeye çalışıyorum. Birçok oyuncu kabul eder ki aslında okuma aşamasında role ya evet dersin ya da hayır. Senaryo sana her şeyi söylüyordur. Sevdiğim, ilerleyebileceğim, hikaye olarak içinde olmaktan mutlu Olacağım projeler peşindeyim. Gerisi teferruat…

-Aslında zorlamaya bir algıyla Orman’da da yenik bir karakter görüyoruz. Aslında bizim sinemamız biraz yenilgiler üzerinden gidiyor, dramlarda yoğun acılara tanık oluyoruz. Başarı öyküleri bizim sinemamızda az yer tutuyor. Bu konuda sen neler söylersin?

Bizim sinemamız biraz uzak bu hikayelere. Hafif buluyoruz belki de! Hollywood’un ana besin kaynağı ama.

-Çocuklar olunca hayatınızda neler değişti, bakış açısı değişikliği yaratıyor mu gerçekte de çocuklar. Sakıncalar, sakınmalar ya da farklı bir duyarlılık hali?

Elbette çok şey değişiyor hayatta. En önemlisi bence karşılıksız sevgiyi keşfediyorsunuz. Ne olursa olsun çocuklarınızı seviyorsunuz. Bir de benim hayatımda bütün bulutlar açıldı. Daha net bir görüş açısına sahip oldum. Ne istediğimi daha iyi biliyorum ve zamanımı ona göre kullanıyorum.

-Takip ettiğin kısacılar var mı, ya da bu filmden sonra kısa filmcilerle yoğun mesain oldu mu, olmaya başladı mı?

Elbette ki üretim şu ana kısa film olduğundan daha çok mesaim kısa film çekmiş arkadaşlarla… Festivallerin en güzel özelliği bu galiba, benzer serüvenleri yaşamış film insanlarıyla bir araya gelmek. Konuşacak o kadar çok şey oluyor ki kim olduğunu nerden geldiğini unutuveriyorsun; tek bir paydada birleşiyorsun: sinema…

blank

Banu Bozdemir

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu... Sinema yazarlığına Klaket dergisiyle adım attı, Milliyet Sanat muhabirliği yaptı. Skytürk TV’de sinema, sanat ve "Sevgilim İstanbul" programlarında yapımcı, sunucu ve yönetmenlik yaptı. TRT için Bakış isimli bir kısa film çekti. Yayınlanmış yirminin üzerinde çocuk kitabı var. Halen cinedergi.com’un editörü, beyazperde.com ve Öteki Sinema yazarı.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Hazal Beril Çam: ‘Toplumsal bellek kaybımız, olayları normalleştirme hızımız ve tepkilerimizin absürtlüğü inanılmaz bir seviyede’

Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde izlediğimiz Sinek Gibi filminin yönetmeni
blank

Serdar Çotuk: ‘Daha köşeli ve sert bir tarzım var’

Serdar Çotuk ile animasyonun yapım aşamasından şu an geldiği noktaya