Yıllardır kendimce bir şeyler karalamaya, özellikle de müzik üzerine yazmaya çalışıyorum. Son 6-7 yıldır araştırmalarım bazı film türlerine kaydığı için bu filmler üzerine de yazılar yazmaya başladım. Ancak sinemada da aynı müzikte olduğu gibi bazı garipliklerle karşılaştım.

U2

Genellikle müzik gruplarını anlatmaya çalışırken hangi tarz müzik yaptıkları konusuna girmemeye çalışsam da bunu karşımdakine en iyi ifade etme yöntemi olarak yaptıkları müzikleri başka gruplar ile karşılaştırarak anlatmayı seçmişimdir. Bu nedenle de ister istemez etiketleme denen canavarı kullanmak zorunda kaldım. Etiketlemek veya “o jazz rock world müzik” yapıyor gibi birbirine geçen tabirlerden kurtulmak mümkün olmadı. Bir süre sonra bununla barışıyorsunuz ancak aynı sorun sinema konusunda da karşıma çıktı. Bu aynı müzikteki alternatif kavramı gibi çıkmaz bir sokaktı aslında…

Sanat ve medyada çok sık kullanılan bazı etiketler vardır. Bunların başında “alternatif” etiketi gelir ki çok acayip bir etikettir. Son dönemde bu “alternatif” etiketi yanına bir de “öteki” etiketi geldi. Benim için öteki ile alternatif arasında pek fark yok ya yine de bu etiketleri nereye koyacağımı bilemem.

90’lı yıllarda alternatif, farklı, sıradışı diye tanımladığımız göğsümüzü gere gere bunu söylemekten çekinmediğimiz pek çok müzik 2000’li yıllarda popüler kültürün zirvesine taşındı. Mesela bunların başında U2 ile Red Hot Chili Peppers’ı sayabilirim. O yüzden şaştık kaldık aslında. Bir müzik grubunun çok satması veya bir filmin çok seyirciye ulaşması ile ilgili bir sorunum yok. Hatta Pulp Fiction sayesinde içim rahat. Ancak burada sanırım nasıl paketlendiği ve sonrasında bizlere nasıl pazarlandığı ile ilgili pek çok kaygım ve sorunum var.

Red-Hot-Chili-Peppers

Sinemaya gelince, Türkiye’de derdinizi anlatmak ve neyin alternatif veya öteki olduğu üzerine bir şey söylemek, çok kaygan bir zemin üzerinde yer almak zorunda kalmak demek. Öyle ki Türkiye’de toplamda 2.000 kişinin ilgilendiğini düşündüğüm bazı filmlerin detaylarının detayları üzerinden insanlar birbirini yiyorken, o filmlerin farklı bir yerde öteki, çöp veya alternatif gibi etiketlerle kaale bile alınmadığı bir ülke burası.

Keza “halktan kopuk” kavramının yeşerdiği verimli topraklar da aslında bu detayın içinde gelişiyor. O yüzden ülkemizde neyin popüler yani “Pop” ve neyin bunun tam karşıtı “Alternatif” kültür içerisinde yer aldığını tespit etmek, bazılarının kendi egolarını da tatmin edercesine ahkam kesmeleri kadar kolay bir durum değil. Çünkü Türk Sinemasındaki bazı filmler ve Türkiye’de gösterilen pek çok yabancı film aslında tüm dünyada popüler kültürün ortasında yer alırken ülkemizde oldukça marjinal olabilir. Böyle acayip bir ülkede yaşıyoruz. Tabi bu durumun sosyo kültürel pek çok açıklaması var. Ancak demek istediğim şu Twilight isimli filme bu ülke içerisinde alternatif etiketi takılabilir ve olup olmadığı hakkında yazıp çizen herkes haklı olabilir.

Şimdi belki de ne önereceğimi merak ediyorsunuz. Aslında çok kolay çözülebilecek bir durum değil bu. Çünkü yüksek tiraja sahip pek çok gazete, ülkedeki gerçekleri değil yabancı medyayı baz aldığı için medya üzerinden tespit etmek mümkün değil.  Bu yüzden ilk önce sanırım hedef kitlesini seçmek çok önemli. Mesela ülkemizde manga ve uzak doğu sinemasını seven çoğu kişi kanımca Star Wars konseptine mesafeli duruyor. Manga konusu ülkemizde oldukça alternatif bir noktada dururken pek çok Avrupa ülkesinde aslında manga popüler kültürün merkezini işgal ediyor. Keza Star Wars‘un artık bir “Öteki” veya “Alternatif” olduğunu savunmak çok doğru olmaz. Şahsen benim için nostaljik olarak farklı bir gerçek ama kullandığı pazarlama teknikleri ve elinde tuttuğu güç ile aslında 2000’li yıllarda alternatifin tam karşısında olduğunu gösteriyor.

darth vader

Bugün büyük bütçeli bilim kurgu ve fantazi filmlerinin alternatif olup olmadığını tartışabilmemiz için ilk sormamız gereken soru: “Neye alternatif” sorusu olmalı. Aslında büyük veya küçük bütçe fark etmiyor sanırım ama farklı olanı ifade etmek için kullandığımız “alternatif” ve “öteki” kavramı zaman içerisinde değişime uğruyor. Bu değişimin son yıllarda çok acayip bir hal aldığını ve 15 yıl öncesine göre kontrolden çıktığını düşünüyorum.

Bazı insanlar izledikleri filmlerden zevk almayı bir kenara bırakıp onun yer aldığı janr ile ilgilendikleri ve/veya pek çok insan bilinçsizce popüler kültür tarafından istenildiği gibi yönlendirilebildiği için alternatifin yani farklı olanın tanımlanması ve özümsenmesi çok karmaşık bir hal aldı.

Müzik türlerini takip etmeyi uzun süre önce bıraktım. Sinemada ise öteki, alternatif kavramlarının olduğuna inanmıyorum artık. Çünkü 5 yıl sonra tıkanan kapitalizmin, bize 10 yıl önce çok alternatif, çok sıradışı, avangard ve çöp gelen bir şeyleri ele alıp ısıtıp farklı paketleyip sunacağından eminim. Ve sanırım bunun bir parçası olmayı istemiyorum. Tabi karar sizin…

O zaman alternatif öldü, yaşasın yeni alternatif…

blank

Utku Uluer

1974'te Moda'da doğdu. İtalyada yaşıyor. Italyanca ve Ingilizce dillerinde profesyonel turist rehberliği yapıyor. 1994 yılında Doğuş FM de Katiller de Ağlar müzik programı ile başlayan DJ'lik tutkusu DJ Legoman ismiyle farklı bir noktaya taşındı. 2007 yılında Sinematik yeşilçam sitesini kurdu, O zamandan beri Sinematik Yeşilçam ve Öteki Sinema'da kafasına göre yazmaktadır.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Film Festivallerini Kimler Kemiriyor?

Sadece festivallerde gördüğümüz ama ne zamandır bir yazısını okuyamadığımız sinema
blank

Nuri Bilge Ceylan’ı Sevmek Zorunda mıyım?

Türk ve Amerikalı bir sürü eleştirmen Nuri Bilge Ceylan’a bayılıyor.