Çocukluk ile ilgili bir detay Hollywood sineması ve genel popüler kültür tarafından çoğunlukla görmezden geliniyor hatta dışlanıyor: “Çocukluğun karanlık yanı”. Çocuklukta herşey günlük güneşlik değildir. Çocukluğun karanlık yanları çok karanlıktır ve hatta sonsuza kadar karanlıktır. Çocukluğun karanlık yanları 30 yaşında da, 60 yaşında da, ölüm döşeğinde de hep hafızalara kazınmıştır, ama asla dile getirilemez. Yasaklarla dolu, anlaşılmaz, garip ve herşeyden şüphe edilen bir dünyadır bu. Gerçek korku bence insanı kafasının içinde çocukluğundaki o en karanlık anlara götüren korkudur. Lovecraft’ın “Cosmic Horror” dediği, Freud’un “The Uncanny” dediği kavramlar hep köklerini bu karanlık dünyaya salmışlardır. Beynimizde daha tam olarak işlevi açıklanmamış olan “pineal bezler”in içinde saklı, gizemli bir dünyadır bu.
Çocuk, anne ve baba figürlerinin mutlak otoritesini sorgusuz sualsiz kabul etmekle yükümlüdür. Aslında onlar kim olursa olsunlar, nasıl insanlar olursa olsunlar, onlar anne ve babadır. Kutsaldırlar. Hesap vermek zorunda değildirler. Dahası, bu kutsal titanlar, çocuk tarafından muhtaç olunduklarının bilincindedirler. Ve yine bu kutsal titanlar, “çocukluk”u her an çocuğun başına yıkabilecek güce sahiptirler. İste Parents (1989), çocukluğun bu yanını sergileyen, son derece akıllı ve güçlü bir karakomedi…
Film, 1950’lerin mükemmel Amerika’sında geçiyor. Bu film için zaten daha uygun bir zaman ve mekan olamazdı. İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, Amerika Dünya’nın yeni lideri… insanların liderlerine olan muhtaçlığı ve liderlerin insanlara herşeyi açıklamadığı, herşeyin günlük güneşlik olduğu ama aslında sansürlerden örülmüş bir altın bir kafes içinde tozpembe bir dünya. (Bu arada zombi-karakomedi-filmi Fido (2006) da tamamen aynı zaman ve mekanı kullanır) Bu mükemmel dünyada, biraz garip derecede sessiz, sakin ve hatta biraz uyuz diyebileceğimiz bir ilkokul ögrencisi vardır. Kendisi, onunla çok ilgilenen ve onu çok seven ama tarifi zor bir şekilde garip oldukları besbelli bir anne ve babaya sahiptir. Herşeyin son derece normal gözüktüğü bu ailenin evinde yavaş yavaş hiç de normal olmayan şeyler ortaya çıkacaktır. Bütün bu anormalliklerin habercisi de, evde aşırı miktarda tüketilen kırmızı ettir!..
Parents, oldukça masalsı bir yapıya sahip bir film. Grimm Kardeşler‘in hikayelerindeki gibi “aile”, “sofra” ve “yamyamlık” öğelerini kullanılıyor. (Beni biraz tanıyanlar şu ana kadar yazdığım şeylerin hepsini saplantı derecede çok sevdiğimi bilirler. O yüzden bu filmden ne kadar çok etkilendiğimi haykırmak istiyorum adeta)
Filmde genel olarak oyunculuk birinci sınıf! Başrolde hepimizin Independence Day’den (1996) ‘deli pilot’ rolüyle tanıdığımız Randy Quaid var. Quaid’in performansı başdöndürücü. Özellikle filmin başında yatma vakti geldiği zaman “baba ben karanlıktan korkuyorum” diyen oğlunun yanına gelip, “Karanlıktan korkacak birşey yok, bu evin birçok yeri karanlık. Hatta bak birazdan biz de yatıcaz, bu salon da karanlık olacak….. Ancak bir yer var ki karanlık, orasıyla ilgili çok dikkatli olmalıyız” dediği ve gülümseyerek yavaşça işaret parmağını kendi kafasına dayadığı sahne beni benden almıştır.
Film hakkında daha da fazla birşey söylemek istemiyorum. Sonuç olarak diyeceğim şu ki “çocukluğun karanlık tarafı”nı Parents gibi ele alan bir başka film daha bilemiyorum. Tartışmasız bir başyapıt. Hayatımda izlediğim en güzel filmlerden biri! Hemen izleyin…
Biri bana konusunu okutsa kesin Can Evrenol parmağı vardır bu işte derdim. Bu güzel yapıtı bizlerle paylaştığın için teşekkürler Can. Senden bir Remake bekliyorum:)
: )
Bu filmin tamamını beş dakikalık kısımlara ayırsalar ve her birini bana izletseler bayıla bayıla izlerim. Fakat biraraya gelince bir türlü film izliyormuşum hissi oluşmadı bende. Sanırım başları nedeniyle çok şey bekledim. Bir süre sonra açıkça David Lynch dünyasında geçiyor gibi geldi bana. Bunu kopyacılık anlamında söylemiyorum. Bu sefer de o bahsettiğim kopukluk hissi rüyamsı/kabusumsu bir hava kattı filme. Yalnız filmle ilgili bir ciddi şikayetim var, o da final kısmı. Spoiler vermek istemiyorum ama anne ile babanın konumlarında bence bir dengesizlik olmuş.
bence david lynch hissi veren angelo badalamenti imzalı soundtrack…
Film 1989’da toronto’da 3 milyon dolara çekilmiş. Çok nazik olan insanlar ve çok mükemmel görünen şartlar beni sinirlendirir diyen yönetmen Bob Balaban’ın şöyle bir teoriside var. “şeytan çok nazik kişiliklerde gizlidir” aman dikkat…
Berbat bir film. Neresi komedi biri bana açıklasın. Embesil bir çocuğun hayalleri başka bir şey yok. Oyunculuk yerlerde bu arada. Berbat.
Karanlik temada bu filmi yeniden yap, ne heredity ne midsommar kalır.