Bu yıl 15.’si yapılan !f Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin ‘Hayat, Devam’ seçkisinde yer alan 2016 yapımı Sidar İnan Erçelik imzası taşıyan Patronsuzlar belgeseli Kazova işçilerinin direniş sürecine odaklı bir belgesel.

Belgeselin kendi adıma en sevdiğim tarafı uzun zamandır ülke gündeminin yoğunluğu yüzünden seslerine pek kulak asmadığımız, aslında kapitalizmin çarkları arasında fazlaca yıpranan işçi sınıfına yüzünü çevirmesi oldu. Ne zamandır varoluş sorunları yüzünden işçi sınıfının dertleri başka bahara kalmıştı. Kazova direnişinin şanslı taraflarından biride gezi direnişine denk gelmesi oldu, aslında geziden önce başlayan ama kendi içinde bir mücadele alanı olarak kalan hareket gezi hareketini sahiplenenlerin desteğiyle bir anda ‘patronsuzlar’ sınıfına geçti. Önce greve başlayan, sonra fabrikayı işgal eden ve en sonda ‘fabrikalar bizim’ sloganıyla üretime başlayan Kazova İşçilerinin sürecine odaklı belgesel, işçi direnişlerini en güze anlatan filmlerden biri olan Yavuz Özkan’ın Maden filmini de es geçmiyor, oraya bir selam çakıp Kazova işçilerinin patronsuz olarak başlattığı üretime değiniyor.

Bir işçinin ‘bunlar insan değil patron’ tanımlaması bile işçiyle işveren arasındaki kopukluğu çok yerinde anlatan bir cümle. Birçok hayalle, umutla yapılan aslında patronsuz üretimin de mümkün olacağını gösteren bu hareket, her sosyal olay gibi belli bir ivme kazandıktan sonra kan  kaybetti. Kazova işçilerine destek olmak amacıyla organize edilen defile, bu işgal ve üretim sürecinin en renkli hareketlerinden biriydi, belgesel buna da değiniyor. Aktivist Metin Yeğin her şeyimizi elimizden alan üst sınıfın bizde defilesini alıyoruz demişti ve sahneye destek amaçlı insanlar çıkmıştı.

Kazova diğer işçi direnişlerinden farklı. Batan bir patronun terk edip  gittiği bir fabrika var. Aslında işçilerin ilk dertleri kalan paralarını almak ama şartlar onları patronsuz üretime kadar götürüyor. İşçilerin patronsuz üretime dair sözleriyle anlam kazanıyor. Ama belgesel bugüne kadar olan sürece kadar gelmiyor, daha umutlu bir sürecin izini sürüyor. Belgesel zaman zaman geziye uzanıyor, çünkü birbirini besleyen iki hareketin de benzer süreçleri var. Başlangıç ve zirve durumu, yavaşlama ve bitiş süreci. Kazova ‘yaşasın işçi sınıfı’ dayanışmasına şapka çıkaran, asıl üreten kesimin işçiler olduğunun altını çizen bir belgesel, bu yüzden çok önemli. İşçi sınıfı her zaman var ve her zaman desteklenmesi gereken hareketlerin başında geliyor. Kazova bir süreliğine de olsa bunun patronsuz da başarılabileceğini bize gösteren nadir hareketlerdendir…

Banu Bozdemir – twitter.com/BanuBozdemir

İlk yayın: http://www.beyazperde.com/haberler/filmler/haberler-72400/?page=4

blank

Banu Bozdemir

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunu... Sinema yazarlığına Klaket dergisiyle adım attı, Milliyet Sanat muhabirliği yaptı. Skytürk TV’de sinema, sanat ve "Sevgilim İstanbul" programlarında yapımcı, sunucu ve yönetmenlik yaptı. TRT için Bakış isimli bir kısa film çekti. Yayınlanmış yirminin üzerinde çocuk kitabı var. Halen cinedergi.com’un editörü, beyazperde.com ve Öteki Sinema yazarı.

2 Comments Bir yanıt yazın

  1. – işçi sınıfı her zaman var ve her zaman desteklenmesi gereken hareketlerin başında geliyor – cümlesi ne kadar karışık ve sanki kendisi herhangi bir emekçi değilmiş gibi yazdığı bir cümle olmuş yazarın. bir de gezi ile kazova arasında ne gibi bir birbirini besleyici ilişki olmuştur onu anlayamadım da.

  2. Evet cümlemde bir bozukluk olduğunu düşünmüyorum. Ne zamandır 1 Mayislar dışında işçi eylemine katıldın, işçiler için yürüdün? Bende emekciyim peki ya siz? Gezi ve Kozova birbirini destekledi, bilmiyorsan sürece bakabilirsin tekrar!

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Two Scoops (2013)

Rodriguez hayranlarının da tuzu bulunan, tamamını izleyebileceğiniz Two Scoops, ajanlı
blank

Seyid Çolak’tan Kısa Bir Film: Kara Kar (2011)

Seyid Çolak’ın yönettiği kısa film Kara Kar, hayatını yürüme engelli