Garip, Çok Garip!
2013 yılı mahsulü Pet Peeve, Toshikazu Nagae tarafından yönetilmiş olan Japonya yapımı bir korku-gerilim. Masaaki Nakayama’nın aynı adlı manga serisinden uyarlanan filmin senaryosu da Nagae’ye ait. Filmin orijinal adı “Fuan no tane” ve Japoncadan birebir çevirince Seeds of Anxiety anlamına geliyor. Niyeyse İngilizce ismini Pet Peeve (Başlıca Şikâyet Konusu) koymuşlar. Oysa Seeds of Anxiety (Endişe Tohumları) filme cuk oturan bir isim olurmuş. Demek ki neymiş, saçma isim çevirilerinde bütünüyle yalnız değilmişiz.
1966 doğumlu Masaaki Nakayama’nın popüler manga serisi Fuan no tane, 3 ciltlik bir seri. Her ciltte kimisi 1-2 sayfa kısalığında olan çok kısa öyküler bulunuyor. Japonya’nın şehir efsanelerinden ve klasik hayalet öykülerinden beslenen, birbirleriyle direkt bağlantıları bulunmayan öyküler, daha çok gergin bir atmosfer yaratıp aniden ortaya çıkan gizemli doğaüstü varlıklar ile korkutmayı hedefliyor. Japonya’da bir hayli popüler olan Nakayama, Batıdaki manga severler tarafından da kabul görmüş durumda. Fuan no tane, Akita Shoten’in Champion RED dergisinde yayınlanmıştı. Daha sonra Weekly Shonen Champion dergisinde yayınlanmaya başlayan serinin ismi “Fuan no tane plus” olarak değişti.
Funuma City’de neler oluyor?
Pet Peeve’in konusundan bahsetmek çok kolay bir iş değil çünkü ortada öyle alışılageldik bir olay örgüsü yok. Filmin uyarlandığı manga serisinin birbirleriyle direkt ilgisi bulunmayan kısa öykülerden oluştuğunu biliyoruz. Yönetmen (ve senarist) Nagae, seri içerisinden seçtiği öyküleri art arda dizip aralarında organik bir bağ kurmak için bir hayli çaba sarf etmiş, belli. Bu çabasının karşılığını da çoğu yerde almış ancak bazı bölümler ana öyküye hiçbir şekilde eklemlenemiyor, kendi başlarına bağımsız bir şekilde ortada kalıyor ve bunları da şehirde meydana gelen başka garipliklermiş gibi kabul etmemiz bekleniyor. Örneğin otobanda ilerleyen gözler! Evet, sadece göz, başka herhangi bir vücut parçası yok. Filmin hemen başında Funuma City’ye doğru ilerleyen bir dolu göz görürüz. Arada bir iki yerde gözükmelerinin dışında bir daha hiç haber alamadığımız gözler, filmin sonunda şehri terk ederek başka bir şehre(?) doğru yol alır. Ana öyküyle direkt bağlantısı bulunmayan bu ayrıntıyı belki şu şekilde yorumlayabiliriz; gözlerin gelmesiyle beraber Funuma City’de birtakım gariplikler olmaya başlar ve gariplikler (gözler ile beraber) başka bir şehre taşınır. Açıkçası bu yorumu destekleyecek herhangi bir ek sahne, açıklama vs. yok. Siz izlerken bambaşka anlamlar da yükleyebilirsiniz.
En iyisi karakterler üzerinden ilerleyip filmin ne hakkında olduğundan kabaca bahsetmek. 9-10 yaşlarındaki Ryuuta, annesi, babası, ablası ve kız kardeşiyle Funuma City’deki yeni evlerine taşınır. Daha ilk gününde bazı garipliklerle karşılaşan Ryuuta’nın ailesinin başına çok daha korkunç olaylar gelecektir. Seiji ise üniversitede okumak için Funuma City’ye gelir. Burada tanıştığı güzel Yoko ile sevgili olur. Çok değişken bir ruh haline sahip Yoko, kimi zaman tanınmayacak kadar agresif olabilmektedir. Bu arada bazı doğaüstü güçlere sahip olabileceğinin de sinyallerini verir. Yoko, bir restoranda garson olarak çalışmaktadır. Aynı işyerinde beraber çalıştığı Daiichi de şehre yeni gelmiştir. Restoranda başına gelen garip bir olaydan sonra evine kapanan Daiichi, evden dışarı çıkmaya korkmaktadır.
Kaba olarak bu karakterler üzerinden ilerleyen film, şehrin tedirgin edici atmosferini seyirciye aktarmakta çok sıkıntı yaşamıyor. Sırtını daha çok bu artısına yaslayıp, izleyeni psikolojik olarak etkilemeye çalışıyor. Zaten sayıca az olan birkaç ‘gore’ sahnede ise düşük bütçesinin kurbanı oluyor ve yeterince etkili olmayı başaramıyor. Ucuz bilgisayar efektleri bu etkisizliğin baş mimarı olarak gösterilebilir.
Açıkçası beni en çok yönetmen Toshikazu Nagae şaşırttı. Daha önceki filmleri Ghost System (2002) ve Paranormal Activity 2: Tokyo Night’ta (2010) kelimenin tam anlamıyla sıradan bir yönetim gösteren Nagae, bir hayli sıkıcı işlere imza atmıştı. Pet Peeve ise adını andığım diğer filmlere nazaran çok daha zorlu bir iş ama ne yalan söyleyeyim Nakayama’nın garip manga serisi de (bu kadar düşük bütçeyle) bundan daha iyi uyarlanamazdı.
Masaaki Nakayama’nın manga serisinden haberdarsanız, zaten filmden büyük keyif alacağınıza eminim. Ancak Pet Peeve, mangadan bihaber seyircileri muhakkak ki ikiye bölecektir. Olan bitenin tam olarak açıklanmadığı, hemen her şeyin ucunun açık bırakıldığı filmleri sevmeyen, gösterilen her şeyin sebebinin açıklanmasını, bir yere bağlanmasını isteyen seyirci, filmden nefret bile edebilir. Ama yok, ben açık uçlu işleri severim diyorsanız Pet Peeve’e bir göz atabilirsiniz.
Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca
https://www.youtube.com/watch?v=Xdgqx_DjkW0