Ed Wood’un sinema aşkı, elini bu sektöre attığı ilk andan beri sorgulanmıştır. Sorgulamaktan kaçınabilmek pek de mümkün değil zaten! “Hayatım Film” klişesini dibine kadar yaşamış bir adamın, tiyatral kabul edebileceğimiz fikirlerini, kıt imkanlar ile hayata geçirebilmesi, elbette ki kaçınılmaz olarak “komik” ve “abzürd” sonuçlar doğuracaktır. Kendisine bir nevi idol bellediği Welles’in izinden gitmeye çalışırken sık sık tökezlemesini de ziyadesi ile bu bileşenlere bağlayabilmek mümkün!
Gel gelelim bu bileşenler bir taraftan nevi şahsına münhasır bir kimya tutturmasına ön ayak olurken; diğer taraftan bu kimyayı yerin dibine sokacak olan “dünyanın gelmiş geçmiş en kötü yönetmeni” ünvanını da kazandıracaktır kendisine. Elbette ki günümüzde Uwe Boll gibi örnekler sayesinde “dünyanın en kötü yönetmeninin nasıl olabileceği” konusunda çok daha radikal fikirlere sahibiz. Zira önüne dökülen paralar ve birlikte çalışma imkanı bulduğu birbirinden ünlü isimlere rağmen Boll, gerçek anlamda bir filmin nasıl yapılamayacağı üzerine ders niyetine okutulacak “akademik değer taşıyan” yapımlar hediye etti biz izleyicilere. Boll’un, sinema anlayışına adeta küfrettiği yapımları gördüğümüz zaman, Ed Wood’un değerini çok daha iyi anladık kuşkusuz!
Plan 9 From Outer Space ise, zaten yapım süreci ile başlı başına film olabilecek nitelikte ki Burton’ın Ed Wood’unda asıl ilham aldığı çıkış noktasının da Wood’un garip ihtirasından ziyade, bu filmin (ve elbette ki debutu olan Glen Or Glenda’nın) çekim süreci olduğunu da kabul ederek bu tezi güçlendirebilirim.
Aslına bakacak olursanız P9FOS, Ed Wood’un bilimkurgu ve fantastik etkileniminin yanı sıra dönemin çizgi roman estetiğinden de (ki kendisi iflah olmaz bir çizgi roman takipçisidir) oldukça fazla şey ödünç alıyor. Yapımcı peşinde koşarken sürekli değişime uğrayan filmin senaryosunun nihai hali, dönemin fantezi takipçilerini cezp etmekte zorlanmayacak bileşenlere de sahip üstelik.
Ezelinden beri dünyayı istila etmek için çabalayan uzaylıların, bu girişimleri alışıldığı üzere dönemin bilimkurgu filmlerine de sık sık meze oldu. 1951 tarihli kült bilimkurgu filmi The Day the Earth Stood Still / Dünyanın Durduğu Gün ise hiç kuşkusuz ilk akla gelen örneklerden biri! Gel gelelim Ed Wood’un bilimkurgu güzellemesi olan P9FOS’deki uzaylılarımızın meramının da Klaatu ile ortak olduğunu iddia edersek yanılmış olmayız. Fakat Wood, her filminde olduğu gibi, bu filmini de bir bulamaç resitaline çeviriyor. Vampir, zombi ve uzaylı kültlerini tek bir potada eriterek dönemin en büyük ve en önemli görsel çöplüklerinden birini inşaa ediyor.
Uzaylıların amacı ise malumunuz… İnsan ırkına büyük bir kinleri var. Zira evrenin ortak bir kültür mirası olan dünyaya gerekli özeni göstermek bir tarafa dursun, onu hor kullanan insanlar; dış uzaydaki dostlarımızın da sinirini bozuyorlar. Her ne kadar teknik anlamda yetersiz olsak da, insan ırkı olarak daha önceki sekiz saldırıyı da başarılı bir biçimde savuşturmayı becermişiz. Elbette, dünyayı biz yamyamların elinden kurtarmak konusunda hiç bir müdahaleden kaçınmayan azimli(!) uzaylı düşmanlarımız, yeni bir saldırı gerçekleştirmekten de çekinmiyorlar ve ölüleri diriltmek gibi dahiyane bir fikri hayata geçirmeye soyunuyorlar!
Ed Wood’un üstün ikna kabiliyetinin ürünü olan P9FOS, zamanla çaptan düşen Bela Lugosi’yi perdede son kez arz-ı endam ederken görebilmenin yüzü suyu hürmetine izleyicinin birbirinden farklı reaksiyonlarına da maruz kalıyor. Korku takipçileri için önemli ikonlarından olan Vampira ve elbette ki Criswell gibi Ed Wood vazgeçilmezlerini barındırmasının da bu farklı reaksiyonlara katmer vurduğunu eklemek lazım. Fakat Belli başlı Ed Wood filmleri gibi bu filmin de bir diğer sinir bozan tarafı Tor Johnson ve onun suratına adeta yapışan gubidik zombi ifadesi olabilir.
Çekimler sırasında bile sürekli değişime maruz kalan ve elindeki imkanlarla ucunu zar zor denk getirebildiği bu film; seyirciden aldığı aşırı tepkilere rağmen, Wood’un kendisi tarafından zamanla “anlaşılmamış bir başyapıt” olarak da kabul gördü! Öyle ki zaman içerisinde kendisine Altın Hindi Ödülü kazandıran bu filmin “yanlış değerlendirildiğinden” yakınmayı da ihmal etmedi. Şükür ki bu iyimserliği, onun sinema işçiliğini ve üretkenliğini uzun süre diri tuttu.
En kısa tabir ile, Plan 9 From Outer Space, eşine az rastlanır bir abzürdlükler komedyası! Reçetenizi iyice kontrol ederseniz eğer, en alta küçük harflerle de olsa iliştirilmiş “hayatınızda en azından bir defa deneyimlemeniz gereken ucubik bir resital” notunu da mutlaka dikkate almanız gerek!
Bu filmin adı ne zaman geçse aklıma Film Festivali geliyor. İstanbul Film Festivali Ed Wood’un filmlerini gösterime soktuğunda Uzaylıların 9 numaralı Planı’nın biletleri anında tükenmişti, ağız tadıyla sinemada izlemek nasip olmadı o yüzden :(
Bu filmin adı ne zaman geçse aklıma filmden enteresan mesajlar çıkaran Ajan Mulderımız geliyor benim…:D