Alemin en çirkin, en merhametsiz ama en karizmatik uzaylısı kimdir diye sorsanız, önce Alien, sonra Predator der köşeme çekilirim. 1987’den bu yana, efekt dâhisi Stan Winston’un elinden çıkma bu kötücül yaratıkların solo filmlerini ve en sonunda da berbat düetlerini izledik durduk.

blank

İlk Predator filmi Arnold Schwarzenegger’in kaslarıyla kıymetlenen, zanaatkâr yönetmen John McTiearnan’ın elinden çıkma, çok iyi bir aksiyon bilim kurgu seyirliği idi. 80’lerin tüm ruhuyla birlikte epey kan ve barut kokusu sinmiş bu film, çoktan kült oldu. 2. film ise oradan oraya koşturan Dany Glover sayesinde seyredilebilir olsa da, Predator hikâyesinin bir atımlık barut olduğunun ispatı gibiydi. Predator’ü şehrin ortasına getirip orada avlandırma fikri çok da orijinal değildi kanımca… Gel gör ki, Predator ve Alien’den daha çok para kazanmak isteyen 20th Century Fox firması 2. filmde izlediğimiz bir sahneden (Predatorların gemisindeki Alien kafatası…) ilham ve cesaret alarak bu iki uzaylı garabetin karizmasını yerle bir eden Alien vs. Predator filmlerini çekti. Eğer yaratıkları sirk maymununa çeviren bu berbat iki film olmasaydı, belki de şimdi yeni bir Predator filmi için daha hevesli olacaktık.

blank

2010 yapımı Predators filmimiz, yeni bir hikâye kurgulamak yerine ilk filmin iskeletini aynen alıp, dünya yerine başka bir gezegenin ormanını set olarak kullanmak gibi bir iki önemsiz değiştirme ile yoluna devam ediyor. İlk filmdeki profesyonel askerlerden oluşan ekip, ağır makinelisine kadar burada da var ama bu defa birbirlerini tanımayan gönülsüzlerden oluşuyor. Bir Yakuza, Meksikalı bir tetikçi ve şaşkın bir Dexter klonu gibi bazı karakter eklemeleri de yapılmış ki bence çok gereksiz… Derinlik katmak bir yana hikâyeyi zayıflatmak ya da yabancılaştırmaktan başka işe yaramıyorlar. Ayrıca başka bir gezegende olma fikrinden çok fazla yararlanılamadığını düşünsem de, Enemy Mine/Düşmanım filminden ödünç alınmış atmosfere kapılıp gittim. Yine bu filmde anlıyoruz ki, bizim 4 film boyunca izlediğimiz yaratıkları avlayan başka ve daha kocaman (aynı zamanda daha çirkin) bir Predator sınıfı var ve uzay köpekleriyle (gerçi köpek demeye bin şahit ister çirkin şeylere…) bir tür sürek avı düzenliyorlar.

Filmin en büyük sürprizi ise başrol oyuncusunun seçimi… İlk Predator’de oynayan Arnold, bu tür bir film için biçilmiş kaftandı. Predators’ün çekimlerine başlanıp, başrolde de Adrien Brody’nin oynadığını duyduğumda ise çok şaşırmıştım. Öyle ya; Nerede The Pianist, nerede Predators!

İyi bir oyuncu elbette her rolü oynar ama bu sefer olmamış… Stereoidlerin de yardımıyla epey kaslanmış gözüken Adrien Brody’nin, genizden konuşmak (bu da pek moda oldu bu aralar, sorumlusu da Christian Bale olsa gerek) ve çoğu sahnede “benim burada ne işim var, xx milyon $ için değer miydi!” der gibi bakarak dolanmak dışında bir numarası yok! Bu kadar maskülen bir rol için kesinlikle yanlış seçim! Diğer karakterleri oynayan oyuncuların da pek bir pırıltısı yok… Arada gelip, rolünü oynayıp giden Laurence Fishburne dışında filmin en iyi oyuncusu Predatorler ki onlar da insanların iki göz süzmesine kanıp kankalık mevzusunu abartan tipler haline gelmişler… Nerede o eski “alayına isyan!” dedirten karizma!

blank

Yine de herşeyi eskisiyle kıyaslamayan ya da yetişemediği için ilk filmden zaten bihaber olan seyirci oldukça keyif alabilir bu filmden… Eğer dayanabilirseniz 70.’ci dakikadan itibaren epey zenginleşen bir aksiyon var. Yine de bu patırtıdan çok şey beklemeyin. Bana sorarsanız zaten mükemmel çekilmiş ve hala taze duran bir filmin gereksiz bir yeni çevrimi derim. Farklı bir hikâye anlatıyormuş gibi dursa da, ilk filme olan hayranlıktan nemalanmaya çalıştığı apaçık ortada. Eve gelince yaptığım ilk iş 1987 yapımı ilk filmi izlemek ve bu yaman avcı/uzaylıyla ilgili sempatimi onun üzerinden devam ettirmeye karar vermek oldu. O filmin yazısını okumak isterseniz, o da Masis Üşenmez’in kaleminden burada.

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

6 Comments Leave a Reply

  1. bence bu konseptin uzerine (av-avci)zaten eklenebilecek cok fazla bir olay ,durum soz konusu degil.cekilmis tum predator filmleri icinde avp dahil en iyi 2.film sirf predator sevgimden dolayi seyrettigim ve keyif aldigim bir filmdir

  2. Predetor aynı zamanda “süpriz yumurtlayan” bir yaratık. Zira hem maskeli hali hem de maskesiz hali ayrı birer korku ikonudur…Ama maskeli hali daha cool dur…Gerçek silüeti ile yüz göz olunca hemen cıvımaya las sokmaya falan kalkar…böyle de pis bir adamdır…

  3. Bir de ekleyeyim eskiden planescape vardı bilenler bilir. Predator oradaki ana karakterin mutasyona maruz kalmış hali gibi. Ya da ben iyicene saçmaladım…bilemedim şimdi bak…

  4. Ben baya zevk aldım filmden.Tabi ilk filmle karşılaştırmak gibi bir yanlış yapmayacağım ama küçükken hiç alakasız bir şekilde tv’de izlediğim ve baya etkilendiğim ilk filmden yıllar sonra (ikinciyi izleyememiştim) çekilen yine ormanda geçen bir predator hikayesine bayıldım ben.

    Olumsuz tek eleştirim (aslında olumsuz sayılmaz da), farklı gezegen olayının bana biraz abartı gelmesi.

    Bunların dışında, Adrien Brody’i böyle farklı bir rolde görmek güzeldi.Bir de Alice Braga’yı daha çok filmde görmek isteriz hehe.

    -dikkat spoiler-
    Eski dostumuz predator’un royce’a yardım etmesi (en azından çalışması) göz dolduracak cinsten bir olaydı.
    -dikkat spoiler-

  5. Tabii ki ilk filmle karşılaştırıldığında üzerine çıkamaz bir çok yeniden çekim gibi. Ama bence son dönem yeniden çekimler arasında en doğru düzgün filmlerden biri. Filmin ilk yarım saatteki neredeyiz biz? burası neresi? karşımızda ne var? atmosferi bana niyeyse Lost’u hatırlattı. Belirsiz bir ormanlık alanda geçmesi bunda etkili olabilir. Başrol oyuncusu Adrien Brody sırıtmamasına rağmen bence de bu tarz bir aksiyon filmine uyan biri değil. Ama kendisini son zamanlarda bu tarz filmlerde sıkça görüyoruz. Hollywood’un sırrı olsa gerek. Son olarak filmi sevdim. Ne izlenmeyecek kadar kötü bir film, ne de başarısız bir yeniden çekim. Hatta yeniden çekim olacaksa en azından böyle olsun filmi izlerken sıkılmayalım diyorum.

  6. Alien ve Predator adına pc oyunları dahil herşeyi yalayıp yutmuş biri olarak ben filmi başarılı buldum. Zaten çok fazla birşey beklemek gerekmiyor… (orta çağ zamanında geçen bir filmi ilginç bulabilirim aslında :P ) Adrien Brody’e gelirsek görüşlerinize katılmıyorum. Bence iyi bir seçim. Ayrıca her kas yapanın bunu steroidlerle başardığını sanmıyorum. Bu önyargınızdan dolayı bu yazınızı ve argümanlarınızı güçlü bulmuyorum.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

The Thing (2011)

Öncelikle korktuğumuzun aksine The Thing bir yeniden çevrim değil, 1982'de
blank

The Road (2009)

Çok da uzak olmayan bir gelecekte, büyük depremlerle başlayan felaketler