James DeMonaco’nun ikinci Purge şenliğine hepiniz hoş geldiniz. Bu filmimizde de 12 saat boyunca elimizdeki silahlarla dilediğimiz gibi katliam yapacak, cephanemiz kısıtlı olduğu zaman da sadece hayatta kalmaya çalışacağız. Ağır silah ve patlayıcı kullanmak yasak. Polis ya da asker gibi devlet görevlileri hedef alınamaz. Bu senenin Purge’ü de her zaman olduğu gibi akşam yedide başlar, ertesi gün sabah yedide siren sesleriyle sona erer. Hazırsanız başlayabiliriz, Tanrı Amerika’yı korusun.

14651765954_ca1c19fe0c_zThe Purge: Anarchy’nin hikayesine fazla değinmek istemiyorum, ancak ilk filmi seyretmemiş olanlar için tüm bu Purge çılgınlığı nedir belirtmek gerekebilir. 2020’lerde tüm politik hareketler, iktidara geçmiş olan “Amerika’nın yeni kurucuları” tarafından kapatılır ve ülke totaliter bir yönetime geçer. Yeni kurucuların en önemli icraatlarından biri ekonomiyi geliştirmeleri, suç ve işsizlik oranını ise yüzde birin altına indirmeleridir. Peki bu asıl başarılmıştır? Yeni kurucuların tüm politik kararları konusunda bilgi sahibi değiliz, ancak yönetimi uzun yıllar boyu zirvede tutan asıl proje, yıllık “Arınma” (Purge) Ayinleri olmuştur. Bir nüfus dengeleme programı olarak öne sürülen ve her sene sadece bir defa gerçekleşen Purge’de 12 saat boyunca isteyen herkes devlet kurumlarını tehlike altında bırakmadıkları sürece suç işleme hakkına sahiptir. Hırsızlık, cinayet ve tecavüz bu 12 saat boyunca hayatın rutinidir. Kulağa dehşet verici geliyor, değil mi? Dahası var. İlk filmde bize hissettirilen, bu ikinci filmde ise resmen gözümüze sokulan asıl dehşet ise toplumdaki eşitsizliğin The Purge’e de yansıdığı ve sistemin, dökülen kanın zengin asil kesimlerden olmaması için büyük çaba sarf ettiğidir…

2013 yapımı ilk The Purge filmi kısmi mantık hatalarına rağmen seyri oldukça keyifli, beklentilerin üzerinde bir korku filmiydi. DeMonaco’nun bu projesi 3 milyon dolarlık bütçeye karşılık gişede 90 milyonluk hasılata ulaşınca hikayemizin devam etmesi de kaçınılmaz oldu haliyle. İkinci filmimiz The Purge: Anarchy, mevzubahis katliam çılgınlığını korunaklı büyük evlerden alıp Los Angeles sokaklarına taşımmayı hedefliyor. Bu lokasyon değişikliği ise iki anlama gelmekte. Birincisi filmin çok daha büyük ve kapsamlı bir katliam tasviri ile karşımıza çıktığı. Bundan daha kritik olan ikinci anlam ise şu: Anarchy’de artık bir ev-istilası filmi seyretmiyoruz.

14281254479_897925a788_z

Evet, Anarchy artık kısıtlı alanda geçen bir ev korkusu/gerilimi değil. Hatta Anarchy bir korku filmi de değil (Filmin ilk dakikalarında maskeli çete üyesinin ani belirişi kafanızı karıştırabilir ama bana güvenin, benzer başka bir sahneye bir daha denk gelmiyoruz). Gerilim? Pek tabii mevcut, ama Anarchy’nin gerilimi ilk filmdeki klostrofobik damardan gelmiyor. İkinci filmimiz korku ve tedirginlikten kısıp aksiyon ve sistem eleştirisini yükseltiyor. Gişede ilk film gibi büyük başarı kazanması bir yana, Anarchy’nin bu yeni formülü eleştirmenlerce de beğeni toplamakta. Ben de filmden büyük keyif aldığımı söyleyebilirim.

Anarchy bu seferki Purge etkinliğini üç farklı karakter grubunu üzerinden anlatmakta. Katliam başlamadan evlerine sığınmaya çalışan genç bir çift, evleri saldırıya uğrayan bir anne-kız ve son olarak da intikam için kendini yollara atmaya hazırlanan eski bir askerin hikayeleri bir dolu tesadüfün ardından birbirine bağlanıyor. Tüm bu karakterlerin tatmin edici şekilde bize tanıtıldığını söyleyebilirim.Karakterler birbirleriyle tanışıp hikaye ortak koldan giderken de her şey olabildiğince inandırıcı süregidiyor. Büyük bir özgünlüğe sahip değiliz, ama tüm ana kadro filmin ihtiyacı olacak kadar arkaplana ve renkliliğe sahip. Özellikle Frank Grillo’nun iyi bir performans çıkardığını belirtelim.

Açık konuşmak gerekirse The Purge’ün bu devam filminin (rast geldiğim afiş ve fragmanlardan ötürü) muhafazakar Amerika’yı eleştirir gözüküp tüm değerlerini sonuna kadar savunan bir yapım olmasından korkmuştum. Ortaya çıkan sonucun ne ölçüde başarılı bir sistem eleştirisi olduğu tartışılır, ancak politik çizgi olarak beklediğimden çok daha iyi bir The Purge filmi seyrettiğimi söyleyebilirim. Anarchy sayesinde DeMonaco’nun iki filmdir bize sunduğu bu fikir bir şiddet pornografisi için öne sürülen parıltılı bahaneden öte, altı görece dolu bir sistem eleştirisi halini alıyor. Tabii kendimizi çok kaptırmaya gerek yok, yapılan totaliter yönetim ve neoliberal toplum eleştirileri çok orijinal değil (hatta bir kısmı yavan bile gelebilir) ama serinin kalitesinin yükseldiği de bariz bir gerçek. DeMonaco planlanan üçüncü filmi de söylem olarak aynı kalitede kotarırsa The Purge evreni politik bilimkurgu külliyatı için önemli bir kazanım olabilir.

14467858925_2644968f57_z

Her şeyi bırakın, 2011’deki Occupy Hareketi’nden öcü gibi korkan Hollywood’un Dark Knight Rises ile geldiği şaşılası devlet sevdalısı yapıdan sonra Anarchy gibi filmlere rast gelmek insanın kalbine umut aşılıyor (Bu arada filmin adındaki Anarchy ibaresi sizi yanıltmasın. Öyle sanılabileceği gibi büyük, iddialı, sistem yıkan işlere bu filmimizde girilmiyor).

Her ne kadar genel kanı ikinci filmin ilkinin üstünde olduğu yönünde olsa da ben bu filmleri aynı konu üzerine yapılmış iki farklı türdeki denemeler olarak görüyor ve bir kıyaslamaya gitmiyorum. Bence The Purge de Anarchy de iyi kotarılmış projeler. İlk filmi sevdiyseniz ikinciyi de kesinlikle seveceksiniz. İlkini seyretmediyseniz,  korku sinemasını çok sevmiyorsanız ama konu ilginizi çekiyorsa, gene oturup Anarchy’i seyredebilirsiniz (The Purge’ü es geçiyor olmanız hikaye açısından size bir kayıp yaşatmayacaktır). Tabağındaki yemekte seçici olmayan diğer seyircilere ise gönül rahatlığıyla söylüyorum, The Purge serisinin iki filmini de fırsat bulun seyredin. Verdiğiniz vakte değecek.

Öteki Sinema için yazan: Yigilante Kocagöz

blank

Misafir Koltuğu

Öteki Sinema ekibine henüz katılmamış ya da başka sitelerde yazan dostlarımız her fırsatta harika yazılarla sitemize destek veriyor. Size de okuması ve paylaşması kalıyor...

3 Comments Leave a Reply

  1. Devletin olduğu modern düzende de güçlü zayıf karşısında hep üstün olduğu,hukuk ve devletten ziyade kapitalizmdir.Ahlak sınırlarının tamamen kalktığı, paranın tek egemen olduğu bu düzende üst sınıf, hukuk ve devlet gibi kavramları madden ve manen kendi safında tutabilme gücüne sahip olduğunun anlatılmak istenmesi ve filme biraz daha soyut bakıldığında izlemeye değer olduğunu düşünüyorum. Materyalistler uzak dursun :)

  2. böyle bir sitede emeğe saygı hiçe sayılıp film izleme linki paylaşılması nasıl bir şey!.
    hiç yakıştıramadım. site yönetiminin biraz duyarlı olmasını isterdim.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Fist of the Vampire (2007)

Yönetmen Len Kabasinski’nin 2007 yılında çektiği Fist of the Vampire,
blank

Død snø / Dead Snow (2009)

Ein! Zwei! Die! Öngörüleri güçlü bir adam değilim ama bana