GİALLO: İtalyan Gizem-Cinayet Sineması
Gialloları ilk olarak 2000’li yılların başlarında izleme fırsatı yakaladım. İzleyicinin zekasıyla hınzırca oynayan ve Viktoryen anlatıyı alt-üst eden bu türü gerçekten çok sevdim. O zamanlar ulaşılabilir olan gialloların sayısı pek fazla değildi. Bulabildiklerimin hepsini 2000’lerin ortalarına doğru bitirmiş ve bazıları hakkında 2004 ve 2005’lerde eleştiriler kaleme almış, incelemelerimde kullanmış, beyazperde.com’daki bazı yazılarımda referans vermiştim. Sonra elimden geldiğince, geri kalanları bulmaya ve izlemeye gayret ettim. 2009’da bir dizi daha giallo yazısı yazdım, bazılarını öteki-sinema.com’da yayınladım.
İtalyan Gialloları topu topu yüz küsur tanedir. Ahım şahım bir sayısı yoktur yani. Öyle italyan usulü westernlerde (spaghetti westernlerde) olduğu gibi bastıkça derinleşen ve sizi içine çeken ve yavaş yavaş yutan bir meksika kumunu andırmaz. Spaghetti westernler hakkında çok kapsamlı bir çalışma yapıyorum ve bu namussuz türün üye sayısı öyle böyle değil. Eco’nun Foucoult Sarkacı’nda bahsettiği Tapınak Şövalyeleri gibi her Almeida kayasının altından çıkıyorlar sanki. (Bu konuya başka bir yazımda geri döneceğim.) Halbuki İtalyan yapımı giallo’lar öyle değil. Sayıları makul.
Bazı kriterler koyarak ilerlemek gerekirse, sadece İtalyan giallolarını büyük ölçüde bitireyim diyen biri, filmlere erişebilirse, bu işi rahatlıkla iki üç sene içinde tamamlayabilir. Topu topu 100 küsur tanecik giallo var çünkü. Ve fakat miniminnacık, ufacık, küçücük bir sorun var: Versiyon sorunu.
Bu öyle bir sorun ki, hikâyesi zor.
Araştırdıkça ortaya çıkıyor ki, birbirinden bağımsız sürüyle versiyonu var bu filmlerin. Argento gibi popüler ustalarınkini bir kenara bırakırsak, gialloların dış pazara açılan İngilizce versiyonları genel olarak kısaltılmış versiyonlar. Burası kesin. Bir de anglosaksonlaştırılmış isimler, marksist okumaları engellemiş. Bunu da zamanla keşfetmiş, öğrenmiş ve anlamış olduk. (Mesela; Reazione A Catena 81 dakikalık İtalyanca versiyonuna bulunabilen ingilizce altyazılar ile, 84 dakikalık ingilizce dublajı arasında bile farklar bulunuyor. Franco olmuş Frank, örneğin.. Bu konuya ileride tekrar dönmek üzere işaret koyuyorum.)
B sınıfı olanların hemen hepsini video piyasası kopyalarından izlediğimiz için de 10 yıl önce bunları keşfedecem diye debelenen zavallı sinemaseverler -yani ben ve benim gibiler- birçok filmin görüntü çalışmalarındaki inceliği, ustalığı ıskalamış oldular. Ben izledim, bi daha izlemem derlerse bunu fark edemeden de ölecekler.
Yani şimdi yıllar sonra, neredeyse 10 sene sonra acı bir gerçeği daha keşfetmiş bulunuyorum bu filmler hakkında. Görüntü çalışmalarının tüyler ürpertici kusursuzluğu!
Bunu bana düşündürten peşpeşe yeniden izlediğim üç giallo oldu: The Black Belly of the Tarantula (1971), The Fifth Cord ve Lizard in a Woman’s Skin. Lizard in a Woman’s Skin’in tertemiz versiyonunun sadece ilk 3 dakikasını izlemenizi öneririm. Sadece 3 dakika bile yeter. Ya da The Fifth Cord’ta gazetecinin merdivenlerden indiği sahneyi. (The Fifth Cord zaten gelmiş geçmiş en iyi görüntü çalışmalarından birine sahip). Neyse, sözün özü, gialloların yeniden keşfedilmesi için tetikleyici bir neden de görüntü teknolojilerinin ulaştığı mevcut düzey. Artık, efsanevi Libido (1965) filmine bile ulaşılabildiğine göre, Giallo’lara yeniden eğilmenin vakti geldi. Bu (alt-)tür yeterince ilgiyi hak ediyor.
Ben de naçizane, bir ucundan tutayım istiyorum.
Bu amaçla daha önce haklarında birer yazı yazdığım filmleri sona bırakmak koşuluyla giallo’nun ilk 15 yıllık dönemine (1963-1978) ait bir seçki oluşturdum. Filmlerin iki-üç tanesi hariç hepsini seyrettim, notlarımı aldım, araştırmalarımı yaptım, bulamadıklarımı, gözden kaçırdıklarımı da bulup izleyeceğim, yeni birşeyler keşfedersem onları da ekleyeceğim. Türün meraklılarıyla beraber uzun soluklu bir giallo yolculuğuna çıkacağız. Çalışma bittiğinde, gialloya ilgi duyanların elinde güzel bir yol haritası olursa, ne mutlu bana.
İlk 15 senelik döneme ait seçimlerim şimdilik şu şekilde:
La ragazza che sapeva troppo (1963), Sei donne per l’assassino (1964), Libido (1965), La donna del lago (1965), Il terzo occhio (1966), Il dolce corpo di Deborah (1968), Una sull’altra (1969), Così dolce… così perversa (1969), A doppia faccia (1969), 5 bambole per la luna d’agosto (1970), Il rosso segno della follia (1970), L’uccello dalle piume di cristallo (1970), Giornata nera per l’ariete (1971), La bestia uccide a sangue freddo (1971), La notte che Evelyn uscì dalla tomba (1971), La corta notte delle bambole di vetro (1971), La tarantola dal ventre nero (1971), Lo strano vizio della Signora Wardh (1971), Una lucertola con la pelle di donna (1971), 4 mosche di velluto grigio (1971), Reazione a catena (1971), Il gatto a nove code (1971), Una farfalla con le ali insanguinate (1971), Gli occhi freddi della paura (1971), Il diavolo nel cervello (1972), Il sorriso della iena (1972), L’occhio nel labirinto (1972), Delirio caldo (1972), Sette orchidee macchiate di rosso (1972), Perché quelle strane gocce di sangue sul corpo di Jennifer? (1972), Il tuo vizio è una stanza chiusa e solo io ne ho la chiave (1972), Tutti i colori del buio (1972), Chi l’ha vista morire? (1972), Non si sevizia un paperino (1972), Ragazza tutta nuda assassinata nel parco (1972), Rivelazioni di un maniaco sessuale al capo della squadra mobile (1972), Sette scialli di seta gialla (1972), Mio caro assassino (1972), La dama rossa uccide sette volte (1972), I corpi presentano tracce di violenza carnale (1973), Una vita lunga un giorno (1973), La polizia chiede aiuto (1974), Il profumo della signora in nero (1974), 5 donne per l’assassino (1974), La casa della paura (1974), L’uomo senza memoria (1974), Spasmo (1974), Morte sospetta di una minorenne (1975), L’assassino è costretto ad uccidere ancora (1975), Nude per l’assassino (1975), Profondo rosso (1975), …a tutte le auto della polizia (1975), La donna della domenica (1975), Gatti rossi in un labirinto di vetro (1975), La casa dalle finestre che ridono (1976), Communion (1976), Sette note in nero (1977), La ragazza dal pigiama giallo (1977), Enigma rosso (1978), Solamente nero (1978).
Seçimleri imdb’de giallo olarak etiketlenmiş ve 1963-78 arasında çekilmiş filmlerden hareketle oluşturdum. Gerekirse listeye ekleme çıkarmalar yapabilirim. Hepsinin üzerinden tek tek geçeceğim. Birkaç küçük detay ve bir-iki yorumla filmi sizlere tanıtacağım. Film açısından kritik bir öneme sahipse, yazılar spoiler (sürprizbozan) içerebilmektedir.
Mario Bava’nın unutulmaz başyapıtı, giallo türünün yüzaklarından, bilinen ilk slasher Reazione A Catena (1971) ile başlayalım..
Reazione A Catena / Bay of Blood / Twitch of The Death Nerve
(Mario Bava, 1971)
Mario Bava’nın cinayet sineması’nın tepe noktalarından biri olduğu kuşku götürmez başyapıtı “Reazione A Catena”nın 81 dakikalık İngilizce altyazılı, İtalyanca versiyonu üzerine kaleme alınan bu yazı spoiler (sürprizbozan) içermektedir!
Baştan söyleyeyim, ismini bu denli söke söke hak eden çok az film vardır. Reazione A Catena, zincirleme tepkime (Chain Reaction) anlamına geliyor. Film de tam olarak bunu anlatıyor. Bava; ilk bakışta birbirinden bağımsızmış gibi gözüken bir dizi cinayeti filmi başından sonuna kadar farklı farklı katillere işletiyor. Her cinayet bir başka cinayet nedeniyle işleniyor, katiller katilleri öldürmeye başlıyor, yani bir tür zincirleme reaksiyon yaşanıyor ve böylece nedenden nedene geçerek, nedenden nedene geçerek, sonunda nedeni olmayan ilk nedene ulaşılıyor. Yani bütün cinayetlerin sebebine…
Ulan hepi topu dandik bir koy (küçük körfez) içinmiş herşey! ‘Koy’ da ‘koy’ olsa ha. Tırt! Ama Bava’nın derdi de tam olarak bu. Filmin son iki cinayetiyle beraber buram buram sinizm (cynicism) kokan, hayli alaycı bir hikayeyle karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. ‘Canilik’ demiş oluyor Bava, ‘ana-babadan çocuklara geçer’. Siz bir ‘koy’u kana bularsanız, o kan eninde sonunda herkese bulaşır. Ve her kim ki doğa kanunları dışında (bir canlıyı) öldürmüştür, işte o canavarlaşmış demektir. Sinema tarihinin en sıradışı cinayet silsilelerinden birini içeren film bütünüyle bu materyalizm düşkünü canavarlaşmaya odaklanıyor. Nasıl mı?
Bu filmde tam 13 ceset var arkadaşlar. Evet 13 ceset ve 11 ayrı cinayet sahnesi var. Ve katil sayımız 5! Evet yanlış okumadınız, bu seri cinayet filminde tam beş ayrı katil var. 5 Katil, 11 Cinayet Sahnesi, 13 Ceset! Açık söyleyeyim, ben bir daha bu denli çılgın, bu denli hınzır bir senaryoya daha rastlayabileceğimi sanmıyorum. 5 katil yahu! (Yine de Güney Kore ve Japonya Sineması’ndan umutluyum, o başka). Bu filmde peş peşe o kadar çok sayıda vahşice cinayet, o kadar çok beklenmedik gelişme (twist) var ki şok üstüne şok yaşıyorsunuz. Reazione A Catena tek kelimeyle ‘muazzam’ bir deneyim.
Mario Bava’nın ‘en sevdiğim filmimdir’ dediği, sürreal (üst-gerçekçi) dokuya sahip, keskin bir kapitalizm eleştirisi içeren ‘71 tarihli Reazione A Catena’yı şimdilik uzun uzadıya anlatmayacağım. Bilinen ilk slasher filmi olduğu ve türdeki birçok filmi etkilediği için, üstüne üstlük gelmiş geçmiş en iyi giallo’lardan biri olduğu için ileride daha detaylı bir analizi, bir tür otopsiyi fazlasıyla hak ediyor.
Farklı versiyonlardaki farklı isimlere, farklı diyaloglara detaylı çalışmamda yer vereceğim. Bu başyapıtı hala seyretmediyseniz, kaçırmayın derim. Bu filmin cinayet sahnelerini tekrar tekrar izlemek ve kan, gerilim ve vahşet dolu sahnelerle büyük bir zıtlıktaki dingin müziğin kollarına kendinizi bırakmak bile büyük zevk…
Ocak 2012 / Ertan TUNÇ
bilinen ilk slasher mi?