İstanbul !f Festivali dahilinde gösterim şansı bulan Kanada yapımı Rebelle (War Witch / Savaş Cadısı), Kim Nguyen’in yazıp yönettiği Afrika’da belirsiz bir yerde geçen gerilla (isyancılar) ile otorite güçleri arasındaki çatışmayı Komona (Rachel Mwanza)’nın bakış açısıyla aktaran bir film olarak beliriyor.
Öteki Sinema için yazan: Mustafa Yahşi
Kim Nguyen’in 4. uzun metrajlı film çalışması olarak göze çarpan Rebelle, aynı zamanda kendisinin de en çok çaba harcadığı film olmuş. Senaryonun 10 yıla yayılan bir süreçte yazılması, çekimlerin Kongo Cumhuriyeti’nde yapılması gibi unsurlar bu uğraşının somut göstergeleri. Yapımın 2013 Akademi Ödülleri’nde en iyi yabancı film adayı olduğunu, ayrıca Rachel Mwanza’nın Uluslararası Berlin Festivali’nde Gümüş Ayı Ödülünü aldığını belirtelim.
Hikayeye değinmek gerekirse, isyancıların Komona’nın yaşadığı köyü basması ve bölge halkını katletmesi, çocukları kendi bünyesine katarak otoriteye karşı güçlenme stratejisi izlendiğini görüyoruz. Henüz 12 yaşında bir çocuk olan Komona’yı isyancı topluluğuna giriş için teste tabi tutan gerillalar, karakterin ilk rolüne (karakterin kendisinden bağımsız zorlayıcı bir rol) büründüğü sahne olarak görünüyor. Bir tesadüf sonrası savaş cadısı ilan edilmesi üzerine, kendisine verilen ayrıcalıklar, bu sürecin bölünmesi gibi devamında farklı yönlere evirilen birden fazla katmana sahip bir hikayeyle karşı karşıyayız.
*** Yazının ilerleyen bölümlerinde film/hikaye hakkında detaylı incelemeye yer verilmiştir. ***
Komona’nın kendi ebeveynlerinin hayatına son vermesi, sonrasında yaşadığı travmayla baş edememesi ve ölümüne sebebiyet verdiği insanların hayaletlerini görmesi ile farklı bir renk kazanan yapım, Komona’nın değişimini gözler önüne sermek açısından önem taşıyor. Komona’nın cadı olarak adı çıktıktan sonra Great Tiger adlı isyancı lideri tarafından korumasına alınması üzerine göreceli olarak kabullendiği topluluğu, Magician (Serge Kanyinda) ile kaçışı üzerine son buluyor. İkili arasında gelişen ilişki serpiliyor ve özelleşiyor, ve Magician’ın amcası olan Butcher’a (kasap) sığınıyorlar (Butcher’ın filmdeki yetişkin ve ahlaki yönden iyi olan tek karakter olmasının ismiyle oluşturduğu tezadı da not düşelim ) ve kısa süreli de olsa kendi huzurunu yakalıyorlar. İsyancıların yerlerini tespit ettikten sonra Magician’ı öldürüp (Bu sahne Komona’nın karşı çıkışının temellendiği sahne olarak görünüyor), Komona’yı tekrardan kampa götürmesi üzerine karakter kendi isyanını somut bir şekilde ortaya koyuyor ve kamptan uzaklaşıp öteden beri istediği şeyi yapmak üzere yola koyuluyor.
Küçük bir kız çocuğuyken savaşın her türlü yüzünü aktif olarak tecrübe eden ve bunun yanında cinsiyeti üzerinden birçok aşağılanma yaşayan Komona’nın hayatı, kendi ağzından henüz doğmamış çocuğuna anlatılıyor ki bence filmin en başarılı tarafı bu tercihin yapılması. (Bir nevi seyirci yaşananların farkında olmayan doğmamış çocuk yerine koyuluyor). Buna ek olarak sevginin, çocuk olmanın ya da toparlarsak insan olmanın her şeye rağmen belirdiği ve insanlığını kaybetmeme adına yapılmış bir isyanın anlatısı var. Komona yönetmenin söylemiyle bir çok safhayı aynı anda yaşıyor: çocuk-yetişkin, katil-kurban, anne-evlat.
Komona’nın dönüşüm sürecine bakılacak olursa kabullenişlerle başlayan ve devam eden bir süreç, bunu takiben rehber eşliğinde arayış dönemi, sonrasında ise kendini bulduğu zaman bloğu olarak hikaye bölünmüş. Aile konseptinin de geniş yer tuttuğu filmde, karakterimiz farklı şekillerde ailesini kuruyor. Bulunduğu aileden kaçarken/mahrum bırakılırken, başka bir ailenin içine giriyor film süresince. (Kendi ailesini öldürürken, yeni ailesi silahlar/isyancılar oluyor). Keza, çocuğunu doğurduktan sonra kendi ailesini kuruyor. Tabi bunu yapabilmesi için aslında arkasında bırakamadığı biyolojik ailesine (ebeveynlerine) vedasını yapması gerekiyor.
Gri renklerin özellikle yönetmenin özel isteği üzerine kullanıldığı yapım, kameranın dışında herhangi bir yargı yüklenmesine karşı tercih edilmiş. Yaşanan bir savaşın arka plan olarak kullanıldığı filmde kırmızının tonlarına rastlanmaması da bu tercihi destekliyor. Mutluluğun/huzurun yakalandığı sahnelerde ise daha açık/beyazımsı renkler yansıtılmış çoğunlukla. Aile olgusunu belirtmek adına yer yer kullanılan sarının tonlarını da belirtmeyi ihmal etmeyelim.
Yönetmenin önceki savaş filmlerine karşın, süreci bir kadın karakter üzerinden anlatısının filmi taşıyan önemli bir faktör olmasıyla beraber, savaşın sebepleri üzerinde durmadan/savaşa bulaşmadan yaşanan sürecin birey üzerindeki etkisinin yansıtılması ve gerçeklik ile gerçek üstü anlatının harmanlanması doğru tercihler. Rahatsız edici beyaz horoz ve albino karakter tarafından kurtarılma/uyanış yaşama tercihleri de olmasa daha iyi olabilirmiş. (Yönetmen Magician’ın albino olmasının tesadüfi olduğunu belirtmiş ancak öyle olsa bile yol gösterici olmaksızın Komona’nın kendi yolunu bulması kanımca daha iyi otururmuş.)