2003 yılında vizyona giren Ong-Bak ve 2005’te vizyona giren Protector sadece Tony Jaa’yı aksiyon yıldızı yapmakla kalmadı, aynı zamanda dövüş filmi fanatiklerinin ilgisini Tayland sinemasına çevirdi. Doğal olarak yapımcılar da bu ilgiye onlarca film çekerek cevap verdi. Bu filmlerden bazıları başarıyı yakalayıp yeni aksiyon yıldızları yaratırken (Chocolate’ın Jeeja Yanin’i gibi) bazıları da birer Tony Jaa kopyası olmaktan öteye gidemedi. Ne yazık ki Rebirth (diğer adıyla Bangkok Revenge) ikinci kategoriye giriyor.
Öteki Sinema için yazan: Kaan Kahraman
Hikayemiz Taylandlı bir polis memuru ve ailesinin katledilmesiyle başlar. Polisin küçük oğlu Manith kafasından vurulmasına rağmen kaderin bir cilvesi olarak -kurşunun kafatasında sıkışıp kalması sayesinde- hayatta kalır ama bitkisel hayata girer. Hastanedeki iyi yürekli bir hemşire Manith’i iyileştirmesi için, kentin dışında yaşayan şifalı bitkiler uzmanı arkadaşına götürür. Manith bitkisel hayattan çıkar ama kurşunun beynine verdiği hasar sebebiyle insani duygularını ve acı hissetme yeteneğini yitirir. Artık adeta yaşayan bir ölü haline gelmiştir. Ancak endişeye gerek yoktur. Çünkü Manith’i iyileştiren şifacı amca aynı zamanda dövüş sanatları(!) ustasıdır. Şifacı-dövüş ustası, Manith’in intikam almayı hak ettiğini düşünerek ona dövüş eğitimi vermeye başlar. Aradan geçen yirmi yıl boyunca tam bir dayak makinesi haline gelen Manith (Jon Foo), ailesinin intikamını almak için Bangkok sokaklarının altını üstüne getirecektir.
Tahmin edeceğiniz üzere bu noktadan sonra olaylar-80’li yılların ateri oyunlarındaki gibi- Manith’in Bangkok’un labirent gibi sokaklarını arşınlaması ve önüne çıkanı dövmesi şeklinde ilerliyor. Senaryo oldukça klişe ve seyirciyi şaşırtmak için pek bir çabada bulunmuyor. Manith’in kafasına saplanan kurşun nasıl oluyor da aynı anda hem duygularını hem acı duyusunu baskılıyor ayrı bir merak konusu. Sanki senarist Jet Li’nin Danny the Dog ve Black Mask filmlerini izleyip ikisinin karışımını ortaya sürmüş gibi.
Filmde senaryo haricinde de göze çarpan büyük bir saçmalık var. Filmdeki bütün oyuncular (Taylandlılar dahil) ingilizce konuşuyor. Üstelik filmde bunun hiçbir mantıklı açıklaması yapılmıyor. Hatta filmin içinde bir kaç sefer Manith’e nasıl billur gibi ingilizce konuştuğu sorulsa, “anlatsam da inanmazsın” şeklinde saçma sapan bir cevap veriyor. Bu saçmalığın sebebi büyük olasılıkla başrol oyuncusunun thaice (sanırım dili yanlış yazdım) bilmemesinden kaynaklanıyor. Tüm oyuncuları ingilizce konuşturacaklarına, ülkenin dilini konuşacak bir baş rol bulup, daha inanılır bir senaryo yazmaları mantıklı olurmuş.
Filmin oyunculuklarına gelirsek ne yalan söyleyeyim baş roldeki Jon Foo’yu başarılı buldum. Ne yazık ki kendisi dövüş filmi piyasasına herkesin unutmak istediği Tekken uyarlamasıyla girdi. Açık söylemek gerekirse Tekken’deki oyunculuğuna göre fersahlar katetmiş. Tabii ki oscarlık bir performansı yok ama en azından karakterine gerçekten inandırıcılık katmış ve bana göre filmin en başarılı oyuncusu. Jon Foo dışındaki oyuncular ise vasatın bile altında. Burada bir miktar yönetmenin de payı var. Rebirt, yönetmen Jean Marc Mineo’nun ilk uzun metrajlı filmi ve acemiliğini oyunculara da yansıtmış. Öyle ki bazı sahnelerde oyuncular nerede durmaları gerektiğini bile bilmiyor sanki.
Filmin idare eder yanı olan dövüş sahneleri de ne yazık ki seyirciye yeni bir şey vermiyor. Sahneler çok temiz çekilmiş, kareografi ortalamanın epey üstünde ama o kadar. Kullanılan dövüş teknikleri açısından son on yıldır örneklerini sık gördüğümüz thai aksiyonlarının üzerine orijinal hiçbir şey eklenmemiş. Dövüşlerde ne Ong-Bak’ın kendine özgü havası ne de Chocolate ve Protector’daki yaratıcı kareografi var.
https://www.youtube.com/watch?v=wjIEL6fUOUA
Rebirth, birçok sebeple sınıfta kalan bir film. Piyasadaki tüm dövüş filmlerini izleyip bitirmiş iflah olmaz bir dövüş fanatiğiyseniz belki Rebirth’e bir şans verebilirsiniz. Ha yok ben o kadar meraklısı değilim diyorsanız, bırakın Rebirth DVD raflarının en karanlık köşesine gömülsün.