1987 tarihli ilk RoboCop filminin 22. dakikasındayız. Suç örgütü lideri Clarence Boddicker, yerde yatmakta olan silahsız polis memuru Alex Murphy’nin sağ elini pompalı tüfek mermisiyle âdeta yok eder. Beyazperdenin o güne kadar gördüğü en kanlı sahnelerinden biridir bu. El bilekten itibaren tuz buz olmuştur. Daha sonra Antonowsky ateş edip Murphy’nin sağ kolunu komple koparır. Diğer adamlar da tüm kurşunlarını Alex Murphy’ye boşaltırlar. Ağır yaralı Murphy hâlâ yaşıyordur, Clarence tabancasını çeker, Murphy’nin alnına bir kurşun yerleştirir. Başından vurulan memur Murphy bilincini kaybeder. Ameliyat masasında yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybeder. Doktorlar ölüm kaydını bildirir.
Ama sonra çok ilginç bir şey olur. Sanki Murphy’nin gözlerinden görmeye devam ediyoruzdur. Farklı bir mekândayız. Birtakım müdahaleler yapılıyordur, Murphy’nin tam olarak ölmediğini fark edip irkiliriz. Nasıl olur böyle bir şey? Ona bazı cihazlar monte edildiğini kavramaya başlarız. Görüntü dijital nitelik kazanmaya başlar. Bir robotun (daha sonra sibernetik olduğu ortaya çıkacak bir yapının) inşa edildiğini anlamamız uzun sürmez ama yine de -kesintisiz sayılabilecek kurgu birlikteliği nedeniyle- onu Murphy olarak duyumsarız. Murphy’nin bakış açısından çevresindeki olayları gözlemliyoruzdur. Sonra Murphy’den arda kalan şeyin başında, iki OCP yöneticisi (Morton, Johnson) ve üç bilim insanının bulunduğu bir ânda şu dehşet verici konuşma yaşanır:
Bilim İnsanı 1: Deneğin sol kolunu kurtarabildik.
Morton: Ne? Bütün vücut protez olacak demiştik. O kolu da kesin, tamam mı?
Bilim İnsanı 1: Lütfen Morton.
Morton: Ne söylediğimi anlıyor mu?
Bilim İnsanı 2: Önemli değil. Nasıl olsa hafızasını sileceğiz.
Morton: Bence kolu feda etmeliyiz. Ne diyorsun Johnson?
Johnson: Teşkilata katılırken organ bağışı belgesini imzalamış. Yasal olarak öldü. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz.
Morton: Kolu kesin.
Handiyse tüm RoboCop literatürü haklı olarak bu sol kolun akıbetinden bahseder çünkü filmin etik açıdan tartışılmaya değer iki önemli damarından biri bu sahnedeki replikle hayat bulur: “Kolu kesin!” (Lose the arm!). Ama ben bu yazıyı RoboCop’un sağ kolunu kaleme almak için yazdım, daha doğrusu, sağ kolunu önemli kılan ilginç bir özelliğini…
Alex Murphy resmî olarak ölü ilan edilmiştir. Şirket onu yeni projelerinde denek olarak kullanmaya karar verir. RoboCop’un müstakbel sağ kolunu ilk kez ekranda gördüğümüzde bedeninden ayrıdır. Sadece kolu görürüz. Mühendisler üstünde çalışmaktadır ve protezi OCP yöneticisi Morton’a gösterirler. Protez sağ kol Morton’ın elini sıkar ve uyguladığı yüksek basınç nedeniyle adamın eli az kalsın kırılacak gibi olur.
Yüksek teknolojiyle donatılmış üstün polis RoboCop doğar. Devriyesindeki ilk müdahalede silahını kullanmaz, sol eliyle soyguncuyu bertaraf eder. İkinci olay yeri müdahalesinde sağ bacağından çıkarttığı silahla tecavüz girişiminde bulunan bir adamı cinsel organından vurur, üstelik matematik bir kesinlik duygusuyla. Bu kastrasyon sahnesi, onun suçluyu cezalandırma biçimindeki tercihte insani bir muhakeme yapıp yapmadığına dair bir soru işareti oluşturur. RoboCop daha sonra sayısız kurbanını sağ eliyle gebertecektir (yumruklayıp pencereden attığı adam dahil). Sol kol da aynı sisteme bağlı aynı teknik seviyede bir kol olmasına rağmen finaldeki bir sahne hariç hiç kullanılmaz. Mühendislik harikası olan sağ kol (ve hâliyle sağ el), suçu öyle ya da böyle durdurmaya kilitlenmiş bir ölüm makinesi gibidir. Ama sonra çok ilginç bir şey yaşanır…
RoboCop fabrikada pompalı tüfekle (Alex Murphy’nin) sağ kolunu koparan Antonowsky ile karşılaşır. Antonowsky ona “Ölü ya da diri benimle geliyorsun” diyen RoboCop’un öldürdüğü (sandığı) polis memuru olduğunu anlar. “Seni tanıyorum. Seni öldürmüştük” der.
53. dakikadayız. RoboCop bir sonraki sahnede emniyetin arşivindedir. Arşiv, giriş katından bile kalabalıktır. Kararlı adımlarla belirli bir hedefe doğru yöneldiğini anlarız. Arşivdeki memurlar onu durdurmaya çalışır ama onlara aldırmaz. Bir polis onu durdurmaya çalıştığında sağ elini kaldırır, yumruğunu sıkar ve yumruğunun orta parmağına denk gelen yerden uzun, ucuna doğru sivrilen korkutucu bir demir çıkar. Polise mi saplayacak diye düşünürken, RoboCop bu demiri emniyetin veri tabanına erişmek için bilgisayara sokar. Sisteme fiziksel olarak bağlanabilmek için sağ elindeki bu veri aktarım aparatına ihtiyaç duyduğunu anlarız. RoboCop, Terminatör 2’de göreceğimiz gibi elektronik sistemlere doğrudan bağlanamaz, sistem erişimi için sağ eline ihtiyacı vardır. Ethernet kablosunu andıran bu erişim aparatı sol elinde değil, sağ elindedir, üstelik düpedüz delici bir silaha benzemektedir. İşlenmiş bilginin (knowledge) zaten bir silah olduğu daha güzel anlatılamazdı.
Tabii bu sahne burada kalsaydı hiçbir anlamı olmazdı ama senaristler Edward Neumeier ve Michael Miner ile yönetmen Verhoeven bu fikri bir adım daha öteye taşıyıp, akıllarda soru işareti kalmasına izin vermiyorlar.
Metal cürufunun altında kalan RoboCop, başlarda pompalı tüfekle sağ elini yok eden Clarence Boddicker’in kendisini öldürmesini sağ koluyla engellemekle kalmıyor, kaderin garip bir tecellisi olarak, onu sağ elindeki silaha benzeyen o sivri veri aktarım aparatıyla öldürüyor. Hemen ardından OCP’nin ana binasına gidiyor ve bina girişini korumakla görevlendirilen iki kolu da silahla donatılmış OCP robotunu (ED 209’u), sol eliyle bir tüfeğin tetiğine basarak yok ediyor. İnsanları hep sağ elini/kolunu kullanarak öldürdüğünü gördüğümüz RoboCop’un film boyunca sol elini, yok etme amacıyla kullandığı yegâne sahne bu. Sol kolunu lüzumsuz yere kesen OCP mühendislerinin tasarladığı bir robotu, kesilen kolu yerine monte edilen protez koluyla yok etmeyi tercih ediyor RoboCop.
Tabancasını asla sol eliyle tutmadığını gördüğümüz RoboCop, perde arkasından Clarence Boddicker’in suç örgütünü de yönettiğini öğrendiğimiz OCP yöneticisi Dick Jones’u bitirmek için ise data erişimi de sağlayan sağ elini kullanıyor. 96. dakikadayız. RoboCop, Jones’un itiraflarını içeren kayıt görüntüsünü OCP ekranlarının bağlı olduğu sisteme sağ elindeki aparatla yansıtıyor. Bilgiyle etkisiz kıldığı ve kovdurduğu Jones’u, ona ateş etmesini engelleyen mevzuat geçersiz hâle geldiği için, tabancasını çekip âdeta infaz ediyor. Tabii sağ eliyle.
Sonuçta, RoboCop sistem tarafından bir kukla gibi kullanılan sıradan suçluları, bir zamanlar kopardıkları sağ eliyle/koluyla yok ederken hep fiziksel şiddet kullanıyor. OCP’nin ürettiği rakip güvenlik robotunu ise acımasız şirket yöneticilerinin talimatı doğrultusunda hareket eden mühendislerin gereksiz yere kopardıkları sol eliyle/koluyla yok ediyor. Hem OCP’nin hem de şehri kaosa sürükleyen suç örgütünün ardındaki karanlık ismi ise bilgi ve kaba kuvvetin mükemmel iş birliğiyle yok ediyor. Zaten o seviyedeki biri, ona bir şekilde ulaşmanızı engelleyecek her türlü önlemi önceden aldığı için işlenmiş bilgi olmadan tahtından edilemez. Bu durumda onu etkisiz hâle getirmeyi mümkün kılabilecek tek şey, en tehlikeli silahtır, yani bilgidir. RoboCop’un sağ kolunun/elinin öyküsü bize bu gerçeği hatırlatır.
Öteki Sinema için yazan: Ertan Tunç
Not: Terminator 2: Judgment Day’de (1991), yakında robot teknolojisinde çığır açmakla kalmayıp insanlığa cehennemin kapılarını da açacak olan sibernetik kol prototipi sağ koldu. I, Robot’taki (2004) tünel sahnesinde Del Spooner’ı (Will Smith) öldürmeye çok yaklaşan robotun sadece sağ kolu vardır, sol kol kaza esnasında kopmuştur ve Spooner’ın hayatta kalmasının yegâne sebebi, sol kolunun sibernetik protez olmasıdır. Furiosa’nın (Charlize Theron) sol kolundan The Creator’daki (2023) Joshua’nın (John David Washington) sağ koluna kadar giden sayısız örneğin kökleri, William Gibson ve Philip K. Dick’in bazı eserlerine uzanır. Sinema da bu teknolojik protez kol meselesini sıkça işliyor ama onlar başka bir yazının konusu olsun.