blank1981 yılı mahsulü Rosso sangue, Joe D’Amato tarafından yönetilmiş olan İtalya yapımı bir film. Antropophagus 2, Horrible, Monster Hunter ya da Absurd filmin çeşitli isimlerinden birkaçı. Senaryo, filmin başrolünde yer alan, İtalyan korku sinemasının kült figürlerden George Eastman tarafından kaleme alınmış.

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

Film anlamsız bir kovalamaca sahnesi ile açılır. Sonradan Yunan olduğunu öğrendiğimiz bir rahip, ufak bir Amerikan kasabasının kırsalında hemşehrisi Mikos Stenopolis’i (George Eastman) kovalamaktadır. Buraya nerden, nasıl geldikleri belirsizdir. Mikos duvarlarla çevrili bir evin yüksek parmaklıklı kapısından geçerek kurtulmaya çalışırken parmaklıkların sivri uçlarının kurbanı olur ve karnından bağırsakları dışarı fırlayacak denli yaralanır. Ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Uzun ve yorucu bir ameliyat sonrası, sadece saatler içinde inanılmaz bir hızla iyileşir. Hastaneden kaçan Mikos, önüne geleni öldürerek kasabada terör estirmeye başlar. Kasabanın polisi ile işbirliği yapan rahip, amaçsız katili çok geç olmadan yakalamak niyetindedir.

Rosso sangue, yönetmen D’Amato’nun en sevdiğim işlerinden biri olan Antropophagus’un (1980) devamıymış gibi lanse edilen ama aslında ilk filmle ana kötü karakter dışında çok fazla fiziksel bağı bulunmayan, kendi ayakları üzerinde durabilen bir film. Ancak John Carpenter şahikası Halloween’in (1978) çok kaba bir kopyası gibi durduğunu da söylemek lazım. Aynı Halloween’de olduğu gibi “hastaneden kaçan ultra güçlü, acımasız bir katil, küçük bir Amerikan kasabasında birbirinden vahşi cinayetler işlemeye başlar, peşindeki rahip, kasabadaki polis ile işbirliği yaparak katili yakalamaya çalışır” şeklinde özetlenebilecek bir konuya sahip. Halloween, kabul edersiniz ki, bu basit konuyla özetlenip geçilecek bir film değil. Gerek korku sineması tarihinin en “kötü ünlü” karakterlerinden birinin doğuşunu imlemesi, gerek sonrasında defalarca taklit edilmiş etkileyici sahneleri ile korku sineması tarihindeki tartışılmaz yerini çoktan almıştır. Ama Rosso sangue maalesef sadece bu basit konuyla özetlenip geçilebilir. Özellikle seksenler göz önüne alındığında zayıf bir film olarak duruyor. İstismar ustası D’Amato, Rosso sangue özelinde, çok da abartmamış ve en azından slasher sınırları içerisinde kalarak istismarın topuzunu kaçırmamış, ki bu artı bir puan.

blank

Ama hakkını çok da yemeyelim. Üzerinde çok uğraşılmadığı aşikar senaryosunu bir kenara bırakırsak, cinayet sahneleri için vasatın üzerinde denebilir, müzikler hiç fena değil, oyunculuklar bir D’Amato filminden beklendiği ölçüde kötü, yani kısaca sevenin çok sevdiği malum İtalyan filmlerinden biri. Finale yakın “fırın sahnesi” ise filmin en başarılı olduğu kısım. Hunharca işlediği kanlı cinayetlerden sonra Mikos, evde yakaladığı kurbanının kafasını fırının içine sokar, fırının içinde geçen sahne o kadar uzun sürer ki izleyici sahnenin bitmesi için adeta yalvarmaya başlar.

Sonsöz: Seksenlerin o pek sevilesi iyi-kötü slasher örneklerinden biri olan Rosso sangue, zamanında meşhur Video Nasties listesine de girmiş ve yasaklanmıştı. Denk gelirseniz mutlaka izleyin derim. İzlemeye başlayıp, olur ya sıkılırsanız, sözümü dinleyin ve sonuna kadar izleyin. O paha biçilmez ironik finali görmezseniz yazık olur.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

8 Comments Leave a Reply

  1. 2 gün önce rüyamda bu filmle ilgili bişeyler gördüm! Bikaç yıldır divx formatında elimin altında ama bir türlü izleyesim gelmiyo. Ama isminden dolayı, Joe Damato filmi olmasından dolayı ve ilk Antropophagus filminden dolayı bu film hep bir nebze merak uyandırmıştır bende. Bu gece artık izlesem mi… bilemedim.. başka bi zaman izlim diye yine ertelicem galba

  2. filmi 80 lerde videoda izlemiştim o gün bugündür aklımdan çıkmıyor ,adınıda yıllar sonra öğrendim.Günlerce aklımda kalan sahneyse hemşirenin kafasını deldiği sahne.

    altyazısı yok ama hiçbiryerde yoksa tekrar indirirdim bi şekilde.

  3. Dün gece izledim filmi zaten bir İtalyan korkusu olması, Joe d’amato ismi ve efsane George eastman yeterli oldu sevmeme ama öteki sinema yazarlarına büyük bi sitemim var ki…zaten yazarın da yazısında belirttiği ,benim 80 lerin video furyasinda sanırım 1985 yılında ilk kez kesfettigim ve türkceye “Cani” olarak çevrilmiş,yıllarca kabuslarimiza da arkadaşlarla sinema sohbetlerimizi de dahil olmuş,hepimizin espriyle karisik ” kendi bagirsaklarini yiyen adamın filmi” diye andığımız (ki esas bomba tabiiki afiyetle yediği cenin sahnesidir) o efsane Anthropophagus (1980) filminin incelemesinin kimse tarafından hala 2024 yılında dahi yazilmamis olması büyük talihsizlik…ilk ve efsane olanı atla,sonraki daha zayıf olanı yaz oldu mu böyle….acil anthropophagus yazısı dostlar acil

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Tears of Kali (2004)

Tears of Kali, düşük bütçesine rağmen bunu çaktırmamayı başarabilen filmlerden.
blank

Le Village des Ombres (2011)

Kökeni 1800'lerin sonuna kadar uzanan bir lanet öyküsünü beyazperdeye taşıyan