Son yıllarda Hollywood’un sayısı günden güne artan çizgi roman uyarlamalarına benzer bir şekilde Japon sinemasında da bir live-action (anime/manga uyarlaması) furyası başlamış durumda. Maalesef bu konuda Japonların, Amerikalı meslektaşları yanında biraz ezik kaldığını itiraf etmek gerek.
Özellikle Marvel ve DC gibi büyük çizgi roman firmaları Avengers, X-men:First Class, Dark Knight gibi birbirinden başarılı filmler çıkarırken Japonya -elindeki bu kadar potansiyele rağmen- birkaç istisna dışında elle tutulur bir yapım ortaya koyamadı. İnsan yüzlerce bir yıllık çizgi roman kültürünü olan bir ülkeden daha çok daha fazlasını bekliyor oysa ki.
Öteki Sinema için yazan: Kaan Kahraman
Neyse ki bugün bahsedeceğim film bu kategoriye girmiyor. Anime izleyicisinin, özellikle de samuray teması meraklılarının sevdiği anime Ruroini Kenshin’in(tam adıyla Rurouni Kenshin: Meiji Swordsman Romantic Story) uyarlaması var karşımızda. Gerçi bazılarımız anime meraklısı olmasa da aşina olduğu bir anime Ruroini Kenshin. Çünkü benim ilkokul-ortaokul zamanlarımda kanal-D’de(büyük ihtimalle Trt’nin ‘Ay Savaşçısı’nı yayınlamasına özenerek) Samuray-X adı altında yayınlanıyordu. Tabii o zamanlar animenin ne olduğundan haberim olmadığından hepsi birer çizgi filmdi benim için.
Lafı çok fazla dolandırdığım için konuya keskin bir dönüş yapıyorum. Hikayemiz Japonya’nın siyasi dönüm noktası olan Meiji döneminde geçiyor. Shogun yönetimindeki feodal yapı sona ermiş, yerine her geçen gün sanayileşen ve batılılaşan bir Japonya gelmiş. Ancak bu değişimin bir bedeli de var. Feodal yapının değişmesi sonucu derebeylerini ve Shogun’u koruyan samuraylara ihtiyaç kalmamış. Efendisiz kalan samurayların ayaklanma çıkarmasından korkan yeni hükümet kılıç taşımak yasaklanmış. Başı boş kalan sürüyle samuray, hayatlarını sürdürmek için haydutluktan paralı askerliğe kadar çeşitli işlere bulaşmış durumda. Kapitalist dünya düzenine çok hızlı ayak uyduran ülkede çoktan zengin bir üst sınıf oluşmuş.
Kahramanımız Himura Kenshin de genç bir samuray. Bir zamanlar Shogun’un en yetenekli hitokiri’si (kelle avcısı) olan Kenshin, yüzlerce insanı emirleri doğrultusunda sorgulamadan öldürür. Ancak zamanla yaptıklarından pişman olan Kenshin, hizmet ettiği amacı sorgulamaya başlar. Bunun sonucunda kelle avcılığını ve eski kılıcını bir kenara bırakır ve bir daha kimseyi öldürmemeye yemin eder. Yeminin göstergesi olarak da eski geleneksel kılıcının yerine ‘ters kenarlı bir kılıç’ (keskin tarafı düşmana değilde kılıcı taşıyan kişiye dönük) taşımaya başlar. Günahlarının bedelini ödenek için ülkeyi dolaşıp insanlara yardım etmeye karar verir.
On yıl boyunca ülkeyi dolaştıktan sonra Kenshin’in yolu tekrar Edo (Tokyo)’ya düşer. Burada genç ve güzel kılıç öğretmeni Kamiya Kaoru ile tanışır. Babasından miras kalan dojoyu güç bela idare eden Kaoru’dan etkilenenir. Kaoru’yu bir grup hayduttan kurtardıktan sonra Kenshin, Kaoru’nun teklifi üzerine onun dojosunda kalmaya başlar.
Bu sırada Edo sokakları yeni bir tür uyuşturucuyla kavrulmaktadır. Hırslı işadamı Takeda Kanryu, bağımlılık yapma özelliği sıradan afyondan kat kat fazla olan ‘örümcek ağı’ adında yeni bir tür afyonu kullanarak ülkeyi ele geçirme planları yapmaktadır. Örümcek ağının formülünü bilen tek kişi olan doktor Megumi Takani, Kanryu’nun kötü amaçlarına daha fazla alet olmamak için fırsatını bulduğu gibi Kanryu’nun malikanesinden kaçar. Kaderin bir cilvesi olarak Megumi’nin yolu Kenshin ve Kaoru ile kesişir. Bu durum, Megumi’yi tekrar ele geçirmek isteyen Kanryu’yu Kenshinle karşı karşıya getirecek, Kenshin bu sefer masumları korumak için kılıcını çekmek zorunda kalacaktır.
Yazının başlarında da belirttiğim gibi Ruroinie Kenshin oldukça başarılı bir uyarlama. Bu başarısının altında yatan faktörlerden biri animeye olan sadakati. Gördüğümüz birçok uyarlamanın (özellikle de Death Note faciasının) aksine senaryo neredeyse tamamen animeyle aynı. Her ne kadar benim favori karakterlerimden Aoshi’nin (Kenshin’in rakiplerinden biri) filmin dışında bırakılmasına üzüldüysem de devam filminde yer alacağını öğrendiğim için bu eksikliği kısmen görmezden geliyorum.
Filmin oyunculuk açısından da oldukça başarılı. Kaoru rolundeki Emi Takei’nin yer yer abartılı oyunculuğunu saymazsak herkes rolüne cuk oturmuş. Özellikle Kenshin rolündeki Takeru Sato ve kötü adam rollerinde Teruyuki Kagawa favorilerim. Oyuncularının bu başarısında yönetmenin becerisi de yatsınamaz kuşkusuz. Yönetmen Keishi Ohmoto, çok doğru bir tercih yaparak filme anime havası vermeye çalışmamış. Bu yüzden diğer anime uyarlamarında gördüğümüz abartılı oyunculuklar, yeryersiz şaşırma efektleri, seyirciyle konuşmalar… yok. Zaten biraz da anime havası vermerk için ayrı bir çaba sarf etmediği için animenin havasını daha iyi yansıtıyor.
Uzun sözün kısası Rurouni Kenshin son zamanlarda izlediğim en tatmin edici filmlerden biri. Sadece anime severleri değil herkesin ilgisini çekebilecek bir film. Devam filminde anime tarihinin en karizmatik kötülerinden Shishio Makoto’nun yer alacağını öğrendiğimden beri devamını da iple çektiğimi ekleyeyim.