Ryan Reynolds’un kariyeri ilginç kırılmalar ile dolu. Kendisi de bu noktaya nasıl gelebildiğini pek açıklayamıyor. Reynolds “Kariyerim tam olarak düşündüğüm gibi ilerlemedi.” diyor. Los Angeles’a ilk geldiğinde tek düşüncesi seçildiği “Two Guys, a Girl and a Pizza Place”deki yancı rolü imiş. 1998-2001 arasında süren sit-com Reynolds’a ilginç bir şekilde Hollywood’un kapılarını açtı. Yirmibeş yılı aşkın oyunculuk kariyerinde bu sene oynadığı ve prodüktörü olduğu Deadpool ile aksiyon yıldızları arasında sağlam bir yer edindiği artık söylenebilir.
1976 yılında Vancouver, Kanada’da dört kardeşin en küçüğü olarak doğan Raynolds, Deadpool’un setini de buraya taşıyarak köklerine dönmeyi tercih etmiş. Hala evi olarak gördüğü Kanada’da Hillside adlı gençlik dizisindeki rolü ile kariyerine başlamıştı. Ünlü aktör o zamanlar için “Gerçekten kafamda oyunculuk yapmak gibi bir hedef yoktu. Dizi seti yakında idi ve evden çıkıp şansımı denemek istedim.” diyor.
Sonrasında büyük dizilerdeki ufak roller ile kariyerini sürdürdü. Kendisini X-Files’da ölürken ya da The Outer Limits’in farklı bölümlerinde başka başka karakterleri oynarken görebilirsiniz. Ancak Vancouver’da geçen kariyerinin daha bir yere gidemeyeceğini anlayınca Los Angeles’da şansını denemek istemiş. Bir süre işsiz kalıp paralar suyunu çekerken de parlama fırsatını yakalamış.
ABC’nin 4 sezonluk sit com dizisi “Two Guys, a Girl and a Pizza Place”deki Michael ‘Berg’ Bergen karakteri Reynolds’a ufak çaplı bir komedi şöhreti kazandırmışdı. Ancak ilk büyük rolü ilginç bir şekilde Blade: Trinity’deki (2004) vampir avcısı tiplemesi ile geldi. Bu sayede ilk aksiyon rolünün altından yaptığı rejim ve spor ile kalkan Reynolds dikkatleri üzerine çekmeyi bildi. Hatta bir çoklarına göre Wesley Snipes’ın Blade’inden çok daha iyi bir vampir avcısı olmuştu. Ancak filmin efsane olan Blade’in en zayıf halkası oldu ve istediği başarıyı yakalayamadı.
Blade’deki rolünden sonra gelen pek çok aksiyon rolünü reddettiğini söyleyen aktör Berg gibi ilginç karakterler arıyordum diyor. Belki de Deadpool bu yönden oynadığı en başarılı aksiyon rollerinden biri oldu.
Bu seçici tavrı yüzünden Smokin’ Aces (2006), Firelies In The Garden (2008) gibi tek oyuncuya dayanmayan hafif rollerde oynamayı tercih etmiş.
Sonraki büyük aksyion rolü ise X-Men Başlangıç: Wolverine’de (2009) yan karakterlerden olan Wade Wilson ile geldi. Gene X-Men külliyatı içinde çok da sevilmeyen filmlerden biri olsa da Deadpool’un temellerinin atılmasına neden oldu.
Martin Campbell mega bütçeli Green Lantern (2011) ile kapısına geldiğinde bu projeye de hayır diyemedi. Green Lantern’e aslında Deadpool’un tam karşıtı diyebiliriz. Green Lantern’in temiz yeşili ile Deadpool’un kirli kırmızısı adeta aydınlık ve karanlığı temsil ediyor. Bu iki farklı çizgi roman karakterine de aynı aktörün hayat vermesi gerçekten de ilginç bir nokta.
Sadece 220 milyon gişe yaparak zarar etmemeyi az da olsa başaran Green Lantern için Reynolds “mega bütçeli filmlerin alanına girdiğim tek filmdi, yönetmenin işi çok zordu ve stüdyo klasik olarak senaryoyu düzeltmeden çekimlere başlanması için baskı yapıyordu.” diyor. Ne kadar kötü eleştiriler alsa da Green Lantern’deki rolü Reynolds için dönüm noktalarından biri oldu. Hem parasal açıdan daha seçici olabilmesini hem de artı olarak eşi ile tanışmasını sağladı.
Deadpool gibi bir filmde olmasının belki de en önemli nedeni kariyerinde gişe korkusuna hiç düşmemiş olması. Ne kadar hasarla atlatsa bile hemen bir sonraki projelere odaklanıp kafasına göre filmler çekmeyi biliyor. Bunlardan biri belki de Deadpool’a kadarki en iyi rolü olan Rodrigo Cortés’in Buried’ı (2010). Bir mezarın içinde esir alınmış bir askeri canlandıran Reynolds tek mekanda geçen filmler arasında bir klasik yaratmayı bu filmle başarıyor. Neredeyse tamamı oyuncu üzerine kurulmuş olan film seyirciyi germeyi iyi biliyor. “Nerede ise kaşif gibiydik” diyor Reynolds. “Hiç denenmemiş bir şeyler yapma peşinde idik ve kimsenin bundan bir beklentisi yoktu. Ancak ortaya oldukça müthiş bir şey çıktı.”
“Kariyerim boyunca hiçbir çizgiyi takip etmeyi düşünmedim. Her rol benim için önemli idi ve karaktere yoğunlaşan filmlerde oynamaya çalıştım. Çok farklı rollerde oynadıkça seyircinin sizden beklentileri de karışabiliyor. Karakter oyuncusu ya da oyuncu olmak ayrı şeyler.” diyor Reynolds.
Deadpool’un başarısından sonra ne yapacağı sorulduğunda ise gene beklenmeyeni söylüyor. Jaume Collet-Serra’nın The Shallows adlı köpek balığı geriliminde dadıyı oynamak. Yan komşudan dadılığa giden kariyerinin gelecek durağını merakla bekliyoruz.
Masis Üşenmez
Bu yazı ilk olarak Cinedergi Mart 2016 sayısı Obtüratör köşesinde yayınlanmıştır.