Norveç sinemasının şehirli erkek ve kadın yalnızlıkları, varoluşsal bunalımlar, cinsel kimlikler, modern hayatın huzursuzluğu vb. temalarından sıkıldınız mı? Sıkılmadıysanız bile ara sıra arthouse’lara kısa bir mola verip çöp filmlere açılmak hem rahatlatıcı hem de eğlenceli oluyor. Geçenlerde Murat Kızılca “Çok ucuz, çok kötü, Norveç yapımı bir korku komedi filmi var. Hem Black Metal falan da diyor” deyince ilgimi çekti. Birkaç gün sonra izledim. Jørn Steen’in yönettiği Saga’nın senaryosunu yine Steen, Hedda Hørran ile birlikte yazmış.
Filmimiz Sarke isimli Black Metal grubunun etrafında gelişiyor. Sarke’nin menajeri Trym (Terje Sødal), reklam amacıyla kilise kundaklayıp grubun yanan kilise önünde fotoğraf çektirmesini istiyor. Grubun lideri Thor (Ted Skjellum), buna karşı çıkıyor, bunun yerine Vikingler zamanında geçen bir zombi hikayesini filme çekerek reklam yapmak istiyor. Trym, Thor’dan habersiz kiliseyi ateşe veriyor. Fanatik Hristiyan kadınlardan oluşan motosikletçi çetesi de intikam almak için grubun peşine düşüyor.
Bu muhteşem filmi anlatmaya nereden başlasam? Öncelikle senaryoyu gözden geçirelim. Hikayede, film içinde film çeken insanlar falan var. Bir müzik grubu, Sarke, PR çalışması için eski Viking efsanelerinden birini filme çekmek istiyor. Bu arada prodüktör Trym’in onlardan habersiz bir kilise yaktığını, bunu da grubun PR’ı için kullanacağını bilmiyorlar. Öğrenince de reddediyorlar. Fakat reddetseler de kendilerini Trym’in yediği haltın sonuçları ile cebelleşirken buluyorlar. Senaryonun en başta bir üst kurmaca olarak tasarlandığından pek emin değilim. Viking Destanı denen cılız masalımsı şeyin (zombi hikayesi) filme çekilmesi ile elde edilen şey pek dişe dokunur olmayınca “biz bunu bir başka hikayenin içine yerleştirelim de amatörlüğü kamufle olsun” diye düşünülmüş olabilir. Çünkü ortada efsane denebilecek bir iç hikaye yok. Aslında hikaye bile yok.
Anadolu’ya adapte ederek anlatacak olursam: “Bizim bir Durmuş Emmi vardı. Umar Osman’ın kızının kına gecesinde oturduğu yerde öldü kaldı. Cenazeyi gömdükten sonra geceleri mezarından kalkıp kalkıp dolaşmaya başladı. Sonra DSİ göletinin kenarına götürüp yaktık. Bi daha kalkmadı” gibi bir hikayeden destan çıkarmaya çalışmak tek kelime ile Saga Luga yapmaktan başka bir şey değil. (Üstadımız Masis Üşenmez’e selam olsun!) Ne de olsa üst kurmacadaki iç hikayenin, zayıf ve parodimsi olması her zaman hoş görülebilir. Gel gelelim Saga’da dış hikayenin daha fos olması işleri bozmuş. Zaten aksinin olması mümkün müydü, o da ayrı konu. Evet, iki kişi kafa kafaya verip bu senaryoyu yazmış. Acı ama gerçek.
Film iki hikayeyi iç içe işlemeye çalışarak ayağına ilk kurşunu sıkmış. İkinciyi de hem slasher hem zombi filmi olmaya çalışarak ve tabi ki ikisini de eline yüzüne bulaştırarak sıkmış.
Bunun dışında oyunculuk, makyaj, kurgu, renk, ton her şey amatörce ve faullü. Miriam’ı duşta çıplak görmemiz hikayenin neresine hizmet ediyor? (Aslında benim “neresine” hizmet ettiği ile ilgili bir tahminim var!) Bazı yerlerde kullanılan filtreler ve efektler çok mu gerekli? Hiç sormayın! Düzgün olan tek şey müzik. Düzgün derken kullanılan parçalar güzel. Onun da kullanımı yanlış. Parçalar sanki Sarke’nin promosyonunu yapmak için konmuş, görüntüler de altına yastık yapılmış. Müzikler filme değil kendine çalışıyor. Bu da bende arabesk filmlerdeki müzik kullanım mantığını hatırlattı. Sevgilisi ile deniz kenarına giden Ferdi Abi bir şarkı patlatır ya, işte öyle.
Bu arada filmde adı geçen Sarke(*) gerçek bir müzik grubu. Norveçli bir black metal grubu olan Sarke’yi daha önce dinlememiştim. Parçalarını da ilk defa bu film sayesinde dinledim ve beğendim. Black metal, thrash, punk, doom ögelerini kullanan, Celtic Frost tadında bir grup olan Sarke’nin bir başka özelliği de tanıdık bir müzisyeni barındırması. Grubun, filmdeki adı Thor olan vokalist gitaristi (gerçek adıyla) Ted Skjellum, efsanevi Norveçli black metal grubu Darkthrone üyesi Nocturno Culto’dan başkası değil.
Son olarak da dikkatimi çeken bir başka şey kilise yakmanın prodüktörlerin icadı olan bir PR hamlesi olarak gösterilmiş olması. Kilise yakma deyince herkesin aklına 90’lı yıllarda Mayhem, Burzum ve Emperor üyelerinin adının karıştığı kilise kundaklama olayları ve cinayetler geliyor. Fantoft Kilisesinin yakılması ile başlayıp bir dizi kundaklama ile devam eden olaylar herkesin malumu. Bunlar devam ederken Emperor’dan Faust (Bård Guldvik Eithun), bir eşcinseli 37 yerinden bıçaklayarak öldürüyor. Kapanış ise daha kanlı oluyor ve Burzum’dan Kristian “Varg” Vikernes, Mayhem’in beyni Øystein Aarseth’i (Euronymos) vahşice öldürüyor.
Thor’u canlandıran Ted Skjellum’un (Nocturno Culto) grubu Darkthrone, Oslo black metal çevresi içinde hem Mayhem hem de Burzum ile çok yakın temasta bulunuyordu. Darkthrone grubunun davulcusu Gylve Nagell (Fenriz) hem Aarseth’in hem Vikernes’in çok yakın arkadaşı idi. Şimdi buradan varmak istediğim yere gelelim. Acaba burada bir ifşaat veya aklama çabası mı söz konusu? Acaba 90’lı yıllardaki kundaklama ve cinayet olaylarından oluşan atmosferin yakın tanığı olan Skjellum’un senaryoya bir katkısı olmuş olabilir mi? Dahası kilise yakma olaylarını prodüktörün PR marifeti olarak göstermek, 1993 yılında öldürüldüğü için kendini savunamayacak durumda olan Aarseth’e suç atıp Vikernes’i aklamak için yapılmış bir hamle midir? Zira Burzum’un ilk albümünü yayınlayan Deathlike Silence Productions adlı plak şirketi Aarseth’e aitti ve Aarseth’in perde arkasından kundaklama olaylarını kışkırttığı, Mayhem üyelerince de açıkça dile getirilmişti. Tabi ki bunlar sadece varsayımlar ve ispatı kolay olan şeyler değil. Üstelik yönetmenin, kafasındakileri senaryoya aktarma konusundaki marifeti(!) ortadayken varsayım olarak belirttiğim fikrin net bir şekilde senaryoya geçirilip filmde işlenmiş olması şüpheli gözüküyor.
Saga, olmamış bir film. Ne zombi filmi olabiliyor ne de slasher. Komedi zaten bu yöreye hiç uğramamış. Saga, hevesli öğrencilerin çektiği bir amatör iş görünümü veriyor. İzlenmeyecek kadar berbat değil ama kötü film izleme zevki vermeyecek kadar da vasat bir kötülüğe sahip. Norveç sinemasının milimetre taşlarından biri olan Saga, Jørn Steen’in ilk ve tek filmi. Steen’in ikinci bir film çekmeyip zirvede bırakması en büyük temennimiz.
Öteki Sinema için yazan: S. Özgür Ilgın
İlk kez duyuyorum bu filmi. S. Özgür Ilgın Abi, çöp filmleri severim ama bunu Kadir Akgün değil de Tevfik Polam çekmiş gibi anlattığınıza göre Türkçe altyazı bulursam izlemek isterim, merak ettim. Güzel yazı olmuş, teşekkürler.