Coleridge’dan Günümüz Toplumuna…
İngiliz romantizminin babalarından Samuel Taylor Coleridge, kendi deyimiyle “afyonun etkisiyle daldığı bir rüyada” yazar en meşhur eserlerinden Yaşlı Gemici’yi… Mürettebatıyla birlikte fırtınaya yakalanıp kaybolan bir gemicinin başlarına gelenleri anlattığı meşhur eseri, Tolga Karaçelik’in Sarmaşık isimli filminde yeniden hayat buluyor. Coleridge’ın sürreal anlatımından günümüz birey-iktidar ilişkilerine kadar… Sayısız katman Karaçelik’in sarmaşık yapraklarının arasında gizli…
Coleridge’ın, yaşlı gemici ve mürettebatının fırtınaya yakalandıkları dizelerle açılan Sarmaşık, aslında bu betimlemelerle hikâyesine de giriş yapıyor. Çünkü Coleridge’ın fırtına tasviri, filmin başında yaşanacak olan sıkıntının habercisi görevi görüyor ve bir armatörün iflasıyla sonucu mürettebatının gemide mahsur kalması üzerine kendisini gösteriyor. Paralarını alabilmek için başka çareleri olmayan gemiciler arasından, gidecek yeri olmayanlar kalmayı ve aylarca gemide beklemeyi göze alıyorlar. Uyuşturucu bağımlısı, kentsel dönüşüm sebebiyle evini kaybeden roman, Kürt, dindar ve onların başında kendi çıkarları için çalışan, sadece biat isteyen, yeri geldiğinde şiddetten kaçınmayan bencil, otoriter bir kaptan…
Evet, tam da tahmin ettiğiniz gibi, bir gemi mürettebatı üzerinden Türkiye metaforu yaratıyor Tolga Karaçelik ve ilginçtir; ilk düşen, aralarında en masum olan Kürt lakaplı karakter oluyor.
Erkin, iktidarda kalabilmek için oynadığı güç oyunları ise çok basit… Farklı kişilere iktidarın yanında olduğuna dair sözler verip, çatışma ortamı yaratıp, bu ortam içerisinde gücünü pekiştirmeye çalışıyor. Söz sahibi olmanın ve önem kazanmanın verdiği etkiyle giderek başı dönen karakterler, erkin istediği çatışma ortamını körüklüyor ve taraflar kendi aralarında mücadeleye girerek asıl meseleleri olan hayatta kalma durumundan giderek uzaklaşıyorlar. Güce en çok tapan ve kusursuz bir sadakat sunan karakterin, dindar kimliğiyle öne çıkan İsmail olması ve toplumsal normları kabul etmeyen, uyuşturucu ile başı dertte olan Cenk’in başkaldıran ilk kişi seçilmesi de yine altı çizilmesi gereken unsurlar arasında yer alıyor.
Gemide geçen aylardan sonra yiyecek ve su sıkıntısı yaşayan ve yapacak hiçbir şey bulamayan karakterler giderek gerçeklik duygusunu kaybetmeye başlayınca, film yeniden Coleridge’ın dünyasına dönüş yapıyor. Özellikle filmin en başında bir iki tane olan sümüklü böceklerin, gerçekliğin yitirilmesine paralel olarak artış göstermesi, Yaşlı Gemici’nin hikâyesindeki sümüklü yaratıkların ortaya çıkışına ve albatrosun ölümüyle lanetlendikleri döneme işaret ediyor ve gerçekten de Kürt’ün ölümüyle gemidekiler kendilerini bir lanetin içerisinde buluyorlar. Tek mekânda geçen ve gerilim dozu giderek yükselen film, sarmaşık imgesinin tüm gemiyi ve karakterleri çevrelemesiyle ayyuka ulaşıyor. Bu noktada, seyirciyi de gerçekle hayal arasında bırakan film, Coleridge’ın Hayalet Kadın’ına atıfta bulunuyor ve kitapta ölümün ve lanetin tüm gemiyi sarması gibi, sarmaşık da gemiyi ele geçiriyor.
Sarmaşık’ın yarattığı bu gerçeküstü dünyadan ve lanetten kurtuluş ise birlik olmakta yatıyor… Çatışmaya düşen, asıl mücadele etmeleri gereken güç unsurunu unutup birbirlerine düşman olan karakterlerin ancak ve ancak birleştikleri vakit, otoriteye karşı gelebileceklerini fark etmeleri, bana kalırsa filmin en can alıcı noktasıydı.
Devlet adı verilen sisteme karşı, yegâne ayakta kalma şansının birlik ve beraberlik vurgusuyla yapılması, içinde bulunduğumuz koşullar itibariyle önem kazanıyor. Karaçelik’in, bir gemi metaforundan yola çıkarak, bu noktaya ulaşmasını oldukça etkileyici bulduğumu söylemeliyim. Güncel meselelere yaklaşımının yanı sıra, hepsi doğru çizilmiş, seçilmiş ve oynanmış karakterleriyle, gerilim dolu atmosferi ve Gökhan Tiryaki’nin görüntü yönetimiyle Sarmaşık’ın başarısı kat be kat artıyor fakat Nadir Sarıbacak’ın varlığı yine bir filmin başarısının birincil unsuru oluyor. Giderek yetkinleşen oyuncunun, Cenk karakteri ile hayranlık uyandırıcı bir performans sergilediğini ve yakın zamanda Barış Atay’ın Eksik filmiyle izlediğimiz Özgür Emre Yıldırım’ın da, Nadir Sarıbacak’ın izinden gittiğini gözden kaçırmamak gerek.
Sundance’e seçilerek rüştünü ispatlayan ve İstanbul Film Festivali’nin de öne çıkan yapımları arasında yer alan Sarmaşık, her yönüyle başarılı bir film. Onca çer çöp arasında, meselesi olan filmleri izlemek ilaç gibi geliyor. Kaçırmamak gerek…