Testere serisinin ilk filmi ve son beyazperde manyağı‘Jigsaw’ John Kramer’la tanışalı 6 yıl olmuş… Diğer çok tutulan serilerin aksine, hiç ara vermeden çekilmesi yüzünden beyazperde 2004’den beri her yıl mutlaka kan ve vücut parçaları ile doldu. Yapım maliyetleri göz önüne alındığında ‘altın yumurtlayan tavuk’tan farkı olmayan “Testere” filmlerinin 7.si, 3D marifetiyle karşımızda…
Ne diyebiliriz ki… 70’lerden beri, özellikle video piyasası için hatırı sayılır derecede örnek veren ama içerdiği şiddet sebebiyle sınırlı bir dolaşım imkânı bulan istismar sineması, ilk defa bu seri sayesinde, karşımıza kaçmaya yer bırakmamacasına dikiliyor ve görüyoruz ki eski Roma arenalarından bu yana değişen bir şey yok! İnsanlar vahşeti tüm çıplaklığıyla görmekten tuhaf bir zevk alıyorlar. “İşkence pornosu” tabirini hak edecek şekilde, bahaneden bir senaryo ile asıl şovunu türlü yöntemlerle öldürülen kurbanların uğradığı vahşeti, hiçbir detayı kaçırmadan, abartıya da kaçarak göstermek üzerine kuran bu filmlerin özellikle genç izleyiciler arasında epey bir meraklısı var.
“Testere” filmlerinin ilki, düşük bütçesine rağmen içerdiği zekâ ve en ‘tahmin edici’ seyirciyi bile ters köşeye yatıran finaliyle beğeni toplayıp, bütçesinin 50 katı da para kazanınca durdurulamaz bir devam filmleri furyasına yol açtı. “Her devam filmi biraz daha kötüdür” genellemesini bozmayacak şekilde 7. bölüme geldik ve gördük ki; Testere’nin artık 3D marifetine sığınmak ve asap bozucu vahşetin dozunu arttırmaktan başka bir numarası kalmamış.
Testere 3D’de 6 filmden sonra fikrin iyice tükendiği ortada… Bir film olmaktan çok level atlanan bilgisayar oyunlarına benzeyen bu bölümün girişini, eşini, sevgilisini aldatanların teşhir edildiği “Cheaters” programına öykünür bir şekilde, aynı erkeği idare eden kadını hızarla ortadan ikiye ayırarak yapması, bu fikir tükenişinin geldiği noktayı görmemiz açısından aydınlatıcı oldu. Jigsaw’ı değil de, Müge Anlı’nın sabah programını izliyoruz sanki… Konukları itham etmekle kalmıyor, öldürüyor. Fark bu kadar…
Oyunculuklar hiçbir zaman olmadığı kadar kötü ve abartılı… Hiçbir derinliği olmayan karton karakterlerin başına gelenlere üzülmek mümkün değil. Bir sinema filmi değil de kablo TV için çekilen uyduruk bir dizinin herhangi bir bölümünü izler gibiyiz ki, zaten Testere’nin geleceği sanırım orada… Suyunun suyu bir kaç film daha ve oradan kabloya… Hazır, “Spartacus: Blood and Sand” dizisi TV’de gösterilen vahşetle ilgili sınırları darmadağın etmişken…
Testere serisi ilk defa 3D olarak seyirci karşısına çıkıyor ama çok heveslenmeyin. Bir süre sonra 3D izlediğimizi bile unutturan zayıf etki, fazladan verilecek bilet parasını hak etmiyor. Filmi 2D olarak izlediğinizde bir şey kaçırmış olmayacaksınız. Bu haliyle Saw 3D, üçüncü boyutun bilet satışına yaptığı katkıya güvenen ama bir miktar derinlik içermekten ibaret, “Avatar: The Last Airbender” ve “Clash of the Titans” ile birlikte yılın “Böyle olacaksa ne gerek vardı 3D’ye” filmlerinden biri…
Her şeye rağmen, tuhaf da olsa, kendine ait ahlak anlayışına sahip olan Jigsaw’ın aksine, yapımın para kazanmak ve bu sebeple insanların şiddeti seyretme duygularını istismar etmekten başka bir amacı yok. Jigsaw çoktan öldüğü için yardakçısı Hoffman’ın, zihni sinir procelerinden üretilmişe benzeyen düzeneklerle insanları katletmesini izlemekten hala sıkılmadıysanız bu filmi de seversiniz. Ama ilk iki filmdeki tat ve dokunun yerinde yeller esiyor benden söylemesi…