Schramm 1993 yılı mahsulü Jörg Buttgereit tarafından yönetilmiş olan Almanya yapımı bir film. Schramm: Into the Mind of a Serial Killer olarak da bilinir.

s2

1987 tarihinde yönettiği Nekromantik ile dikkatleri üzerine çeken Jörg Buttgereit, birçokları tarafından lanetlenirken, bizim gibi ‘öteki’ler tarafından baştacı edildi. Nekromantik‘in iyi ya da kötü kazandırdığı ün ile sert filmlerine devam eden  Buttgereit, Der Todesking (The Death King, 1990) ve Nekromantik 2‘dan (1991) sonra Schramm’ı çekti.

s10-vertFilm Amerikalı seri katil Carl Panzram‘a ait bir söz ile açılır: “Today I am dirty, but tomorrow I’ll be just dirt.” (Bugün kirliyim ama yarın sadece kir olacağım.) Panzram’ın özlü sözünün arkasından bir gazete haberi ekranı kaplar: The Lonesome Death of Lipstick Killer! (Ruj Katilinin Kasvetli Ölümü!) Dairesinin kanlarla kaplı duvarlarını boyamakta olan Lothar Schramm (nam-ı diğer Ruj Katili, kurbanlarının rujlarını biriktirdiği için bu ismi alır) merdivenden düşer ve ölür. Belli belirsiz flashbackler ile Schramm’ın geçmiş hayatından kesitler kronolojik olmayan bir sıra ile gösterilir. (Bütün hayatım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti misali.) Özenle seçilmiş sahneler sayesinde bir seri katilin kafasının içindekiler bütün çıplaklığıyla izleyiciye sunulur.

Bir taksi şoförü olarak çalışan Schramm (Florian Koerner von Gustorf), dışarıdan bakıldığında basit herhangi bir insan gibi gözükmektedir. Hatta normal kategorisine sokabileceğimiz denli iyi bir insan. Dairesinde tek başına yaşamaktadır. Misafirperverdir. Hristiyanlığı yayma uğraşındaki misyoner ikili kapısına geldiğinde, asosyal bir insan davranışı olan ziyaretçilerden rahatsız olma durumu ile uzaktan yakından alakası bulunmayan Schramm, onları memnuniyetle evine konuk eder. Bir süre sonra konuk olma durumundan kurban olma durumuna terfi eden ziyaretçilerini keyifle öldürür. Kurbanlarını öldürdükten sonra sanatsal kaygıların had safhada olduğu pozisyonlara sokarak fotoğraflarını çeker. Titizdir. Şişme bebeği ile yaşadığı cinsel ilişki sonrası ilk olarak şişme bebeğinin cinsel organını özenle temizler. Takıntılıdır. Devamlı bacağının ya da cinsel organının kesildiği ile ilgili rüyalar görür. (Hele bir tanesi var ki akıllara zarar: büyük kirli dişleri olan tüylü bir vajina yaratığı(!) tarafından cinsel organının saldırıya uğradığı rüya sahnesi çok fena.) Karşı cinsle iletişimi zayıftır. Fahişelik yapan karşı daire komşusu Marianne’e (Monika M.) karşı şehvetle karışık platonik bir aşk beslemektedir. Birçok kez uygun ortam bulmasına rağmen Marianne ile iletişime geçemez. Yaratıcıdır. Kurbanlarının fotoğraflarını onları birbirinden estetik pozlara sokarak çeker. Koleksiyoncudur. Kurbanlarından topladığı çok zengin bir ruj koleksiyonuna sahiptir. Kitap okumayı sever. Favori kitabı Tim Taylor tarafından yazılmış olan Tortured Love isimli ucuz romandır (pulp novel).

Düşük bütçenin sebep olması muhtemel dezavantajlar çok fazla hissedilmiyor. Gore açısından doyurucu (ve çok gerçekçi) sahneler içermesine rağmen öncekilere nazaran daha hafif bir Buttgereit filmi olduğunu söyleyebilirim. Her Buttgereit filminde olduğu gibi yaratıcı açılar ve heyecan verici sahneler barındıran filmde özellikle dişçideki göz(!) çekme sahnesini çok sevdim. (Dişçi fobisi olanlar burada hızlı ileri sarabilirler. Fobiyi azdırmanın manası yok.) Bu sahnede dişçi rolünü senaryoyu  Buttgereit ile beraber yazan Franz Rodenkirchen oynuyor. Schramm’ın cinsel organını çiviyle masaya çaktığı sahne de oldukça sarsıcı. Bu arada Lothar Schramm rolündeki Florian Koerner von Gustorf’un eski bir porno film oyuncusu olduğunu da ekleyelim. Kendisi Nekromantik 2’da da rol almıştı. Marianne rolündeki Monika M.’i de Nekromantik 2’daki Monika rolünden hatırlayabiliriz ki zaten oyuncunun filmografisinde an itibarıyla başka film bulunmuyor.

Henry: Portrait of a Serial Killer‘a (1986, John McNaughton) benzer bir çizgide ilerleyen Schramm, yer yer Cronenberg filmlerinin garipliğine bürünüyor. Schramm seri katil filmlerine düşkün bünyelere ilaç gibi gelecektir. Öteki Sinemaseverler es geçmesin!

Öteki Sinema için yazan Murat Kızılca

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

4 Comments Leave a Reply

  1. bu film hakkında hep iyi şeyler duydum çok merak ediyorum.birde filmi bulabilsem:)

  2. Buttgereit’in kullandığı teknik gereği bolca miğde kaldırsa da, uzun metrajlarında (belki Nekromantik 2 hariç) tuhaf ve boğucu bir hüzün var. Bunun ciddi bir başarı olduğunu düşünüyorum. Bunda kendisinin de katkısının olduğu müziğin büyük etkisi var ki özellikle Nekromantik ve Der Todesking’in müziklerinin kolay unutulacağını sanmıyorum. Bu yüzden örneğin Andreas Schnaas veya Olaf Ittenbach gibi yönetmenlerden çok farklı bir yerde. Aynı hava kimi kısa filmlerinde de var. Son filmine konu olan Captain Berlin’i konu alan kısa filmi yanında bir de olmayan filmler için arkadaşlar arası yapılmış trailer toplamaları Horror Heaven var ki çok matrak.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

Monsters (2010): The Road’la District 9’ın Evliliği

Kısa bir süre öncesine kadar kıyamet sonrası filmleri saymaya kalksak,
blank

Üç Harfliler 3: Karabüyü (2016)

Başarılı Musallat ve Siccin filmlerinden sonra şimdi kendi başlatmadığı bir