İşte yine aynı sakızı çiğniyoruz!

Birkaç gündür gazetelerde ve internetteki alakalı alaksız muhtelif haber sitelerinde yönetmen Hasan Karacadağ’ın yeni filmi “Semum” ile ilgili hepsi de tek bir kalemden çıkmış bir tanıtım yazısını okuyup duruyorum. Gelin Semum’u mercek altına alalım. Muhtemelen okumuşsunuzdur ama yazıdan bazı pasajları aşağıda aktarıyorum.

blank

Hasan Karacadağ hem yönetmen, hem yapımcı hem de senarist kimliğiyle sinema filmi “Semum”la yeniden karşımızda. Canan Karaca isimli bir kadın 13 Temmuz 2004 yılında açık bir kapıdan içeri girdi… Fakat bilmediği bir şey vardı… O kapı cehenneme açılıyordu… Gerçek bir hikayeden uyarlanan korku filmi.

SEMUM…

Kıyamet temasının işlendiği Dabbe’nin ardından bu kez ikinci bir korku filmi ile Hasan Karacadağ, hem yönetmen, hem yapımcı hem de senarist kimliğiyle yeniden karşımıza çıkıyor. Çekimlerine yeni başlanan filmde Ayça İnci (Canan), Burak Hakkı (Volkan), Nazlı Ceren Argon (Banu), Cem Kurtoğlu (Mikail Hoca), Sefa Zengin (Raci), Bahtiyar Engin (Macit), Yıldırım Öcek (Emlakçı) ve Levent Sülün (Ali) rol alıyor. 5 hafta sürecek olan çekimler Çatalca ve İstanbul’da gerçekleşiyor.

Aralık ayı sonunda 150 kopya ile vizyona girmesi planlanan SEMUM’un 2 önemli özelliği var. Birincisi Türk Sineması’nın ilk yaratık filmi SEMUM animatronik tekniği kullanılmadan tamamen bilgisayar ortamında 3D olarak tasarlandı ve SEMUM karakteri için 22 3D uzmanı çalıştı. İkincisi de SEMUM korku ve bilim kurgunun buluştuğu özel bir tür.

Türk ve dünya sinemalarında aynı anda vizyona girecek olan SEMUM 150 kopya olarak çıkacak. Filmin çekimlerinin sona ermesinin ardından 3,5 ay 3D efektler üzerine çalışılacak olan SEMUM’un müzikleri de Amerika’da film ve reklam sektörünün önde gelen firmalarından biri olan MBC tarafından hazırlanacak.

Google’da en çok tıklanan kelime olarak ödüle layık görülen Dabbe’nin ardından SEMUM da şimdiden özellikle korku türünü sevenler için merak uyandıracak. Filmin başrol oyuncusu Ayça İnci, “Bu filmle korkularımı yendim” derken, bir diğer başrol oyuncusu Burak Hakkı’da, “Bu filmle korkmaya başladım” diyor.

Filmin konusu; 27 yaşındaki Canan Karaca ve kocası Volkan Karaca yeni aldıkları büyük bir eve taşınırlar. Her şey çok iyi giderken bir gün sebebini bilmediğimiz bir şekilde Canan’a garip şeyler olmaya başlar. Canan yavaş yavaş başka bir varlığa, kendisine hükmetmeye başlayan bir yaratığa dönüşmeye başlar. SEMUM kendisine hedef olarak neden Canan’ı seçmiştir ve ona ne yapacaktır? Sıradan bir insan için cehennemin kapısı nasıl açılır? SEMUM filminde izlenecek müthiş bir görsellikle korkunun eşi benzeri görülmemiş bir türü aktarılacak.

SEMUM NEDİR?

İslam inancına göre insanlar kuru bir çamurdan yaratıldı ve insanoğlu yaratılmadan önce dünya üzerinde yaşayan bir takım yaratıklar vardı. Bu yaratıklar kızgın ateşin dumansız alevinden yaratılmış ve daha sonra korkunç bir zehirle birleştirilerek SEMUM halini almışlardır. İnsanlar dünya üzerine geldikten sonra başta şeytan olmak üzere bazı SEMUM’lar insanları kıskanıp onlara türlü kötülükler yapmaya başlamış. Kısacası SEMUM, insanın tüm gözeneklerine kadar girip onları zehirleyen çok tehlikeli bir yaratıktır. Her an herkese saldırabilecek, çok hızlı hareket eden, zehirleyici SEMUM’lar bazı durumlarda asla geri dönmez, içine girdiği insana cehennem gibi bir hayat yaşatır.

blankYukarıdaki yazıyı okuduysanız ve bilinçli bir sinema izleyicisi iseniz aşağı yukarı neyle karşı karşıya olduğumuzu tahmin edebiliyorsunuzdur.

Hasan Karacadağ ilk filmindeki reçeteyi tek bir değişiklikle aynen uyguluyor. din kaynaklı bir korku temasını çıkış noktası olarak ele alarak tıpkı Dabbe’de olduğu gibi aynı lansasyon yalanı ile bunun “ilk Türk Yaratık filmi” olduğunu iddia ediyor ve daha çekimleri yeni başlamış bir filmin post prodüksiyon sürecini güçlü bir biçimde başlatıyor. Bu eğilim bizim sinemamız için yeni olsa bile aslında çok eski bir pazarlama tekniği uygulaması. “B sineması nedir?” yazımızda bu konuya açıklık getirmiştik.

“1959 yılında Levine’in Embassy Pictures adlı şirketi, başrolünde Amerikalı bir vücut geliştirici olan Steve Reeves’in oynadığı İtalyan filmi Hercules’ün tüm dünya dağıtım haklarını aldı. Maliyeti $125,000 olan bu filmin tanıtım ve reklamı için Levine $1.5 milyon dolar harcadı. Levine elindeki tüm gücü kullanarak filmin açılışını 600 salonda birden yaptı. Film inanılmaz bir başarı elde ederek yurtiçi kira gelirlerinden $4.7 milyon dolar getiri sağladı. Bundan daha fazlası diğer ülkelerde de sağlandı. Kısa bir süre sonra artık Hollywood bariz bir şekilde Levine tarzı filmlerin ve onun yapımcılık anlayışının tahakkumu altına girmişti.”

Yani Buradaki niyet bir film yada sanat eseri değil, bir ürün yaratmak ve bu ürünü mümkün olan en güçlü bir biçimde, yaratma ve tamamlama sürecini aşacak bir maliyet ile sunarak kısa zamanda güçlü bir etki ve geri dönüş (maddi) sağlamaktır. Hasan Karacadağ “Dabbe” filminde bunu harfiyen uyguladı ve “İlk Türk Korku filmi”ni görmeye giden binlerce sinemaseveri kandırarak iyi bir gişe getirisi dolayısi ile para kazandı. “Dabbe” “Kairo” adlı bir kore filminin neredeyse bire bir çevrimiydi ve senaryosunu utanmadan çaldıkları bu filmden ne Yönetmeni ne de yapım ekibi hiçbir şekilde bahsetmiyorlardı. Geçen zamanda “Kairo” filminin lisanslı bir Amerikan remake’i yapıldı “Pulse” bu filmi izleyenler “aaa dabbe’nin aynısı!” demişlerdir herhalde… Aslında aynı olan Dabbe’nin kendisiydi.

1- dabbe de ilk intihar eden çocugun evinin gösterildigi ilk sahnenin aynısı kairo adlı filmden. http://img412.imageshack.us/my.php?image=bscap0015wm.jpg
2- ardından kızların telefon ettigi sahne kairodan
http://img412.imageshack.us/my.php?image=bscap0039lk.jpg
3- sonra kızlardan birini minibüse binip cocugun evine gittigi sahne kairodan http://img114.imageshack.us/my.php?image=bscap0047fk.jpg
4- kızın çocugun evine girdikten sonra çocugun naylonun arkasından çıktıgı sahne kairodan. http://img114.imageshack.us/my.php?image=bscap0061te.jpg
5- ilk ölen çocugun yolladıgı maille 3 arkadaşın baktıgı sahne kairodan. http://img114.imageshack.us/my.php?image=bscap0090bl.jpg
6- kız evde tv izlerken tvdeki spikerin yüzünün deyiştigi sahne kairodan. http://img118.imageshack.us/my.php?image=bscap0133ef.jpg
7- 3lü gruptan erken olanın evde nete girdigi sahne kairodan. http://img118.imageshack.us/my.php?image=bscap0182is.jpg
8- yine erkek olanın ilk ölen çocugun evi gittigi ve çocugun öldügü yerdeki siyah lekenin oldugu sahne. http://img114.imageshack.us/my.php?image=bscap0249ep.jpg

Ne yazık ki biz bu filmleri “ulusal sinemayı destekleyelim” gibi bir vicdani sorumlulukla izlemek zorunda kalıyoruz. Halbuki ortada ticari bir alışveriş var. yani ödediğiniz Bilet parası ve karşılığında aldığınız şeyler, size vaadedilenler… Türk sinema seyircisi kadar bağışlayıcı bir seyirci yoktur kanımca. çünkü bu dolmaları başkaları yutmaz. birde D@BBE ile olan hesaplaşmam şu noktada zirveye ulaşıyor: “Öykü anlatımı” Sinema herşeyden önce görsel bir hikaye anlatma sanatıdır. ve siz bir yönetmen olarak en çok bundan sorumlusunuzdur. D@BBE müthiş afişler ve fiyakalı bir internet sitesinde beş yıldızlı bir geçmişi olan bol ödüllü bir yönetmen – Hemde çok sevdiğimiz Asya Korkusuyla pişmiş bu işleri yapanları bile orada kendine hayran bırakmış.vs bilgisi ile geldi. Gittik, gördük… Öncelikle bir senaryo hissedilmiyordu. el atılan herşeyin yarım kaldığı, temponun devamlı sarktığı ve hiç bir şekilde anlatılamayan bir hikayeydi D@BBE.

Karacadağ Dabbe’deki reçeteyi tek bir şekilde, oda bu defa ünlü oyuncular oynatmak sureti ile değiştiriyor. (Dabbe oyuncuları İlkokul müsamereleri tadında performans sergilediklerinden olsa gerek!) fakat yine bir ilk olma sevdasında ve bu iddianın ne yazık ki temeli yok!

Semum asla “ilk Türk yaratık filmi” olamaz! ilk mi değil mi kesin olarak iddia edemiyorum ama eğer Türle olan zayıf iletişimi nedeniyle “Sevimli Frankenstayn”ı saymazsak, “Yaratık- Creature” filmi olarak Türk sinemasının bu konuda ilk örneği Emektar sinemacı Zafer Par abimizin “Badi”si dir. Eğer, “Badi, naif bir çocuk filmi idi, biz burada korkudan bahsediyoruz!” diyecek olursanız bu defa size Çağan Irmak’ın cesur Korku dizisi denemesi “Kabuslar Evi’nin “Takip” adlı ilk bölümünü örnek gösterebilirim.

Bir de şuna takılmış durumdayım: “Türk Sineması’nın ilk yaratık filmi SEMUM animatronik tekniği kullanılmadan tamamen bilgisayar ortamında 3D olarak tasarlandı.”

Burada övünçle bahsedilen 3D tekniği (CGI efektleri kastediyorlar) çok değişken sonuçlar üretilebilen, artık iyice ucuzlamış ve ATV’de gösterilen 3. sınıf Godzilla klonu yaratık filmlerinde dahi berbat bir şekilde de olsa kullanılan bir tür ve düzgün uygulanmadığında aşırı yapay ve gerçekliği sabote eden bir uygulama. Oysa Zaten Türk sinema sektöründe hiç kullanılamamış bir teknik olan animatronikler, Pahalı, hem ciddi bir mühendislik ve tasarım kabiliyeti gerektiren hem de iyi uygulandığı takdirde CGI efektlerden çok daha iyi sonuç veren bir tekniktir. Sanki on yıllardır ülkemizde ki bütün korku filmlerinde! animatronikler cirit atmış da, Karacadağ ve ekibi bu işleyişe bir dur deyip devrim yapmışlar gibi göstermenin ne alemi var!

TOTAL RECALL filmi animatronik efektlerinin başarılı örneklerini içeren bir bilim kurgu örneğidir.

Murat Tolga Şen – Midnight

blank

Murat Tolga Şen

Murat Tolga Şen, sinema eleştirmeni, senarist ve oyuncudur. Öteki Sinema'nın kurucusudur ve OFCS (Online Film Critics Society) üyesidir. 2012-2023 yılları arasında Medyaradar sitesinde TV sektörüne dair eleştiriler kaleme almış, 2014-2016 sezonunda Okan Bayülgen’in Dada Dandinista adlı programının yazı grubunu yönetmiştir. Ayrıca 2017-2019 yılları arasında Antalya Sinema Derneği’nin danışmanlığını yapmış ve 2014-2023 yılları arasında Eğlenceli Cinayetler Kumpanyası’nda oyunculuk yapmıştır. Şen, "Bir Notanın Hikayesi" adlı belgeselin senaryo yazarı ve "Bir İz - Madımak" belgeselinin danışmanıdır. Yazılarına Beyazperde ve Öteki Sinema'da devam etmektedir.

1 Comment Bir yanıt yazın

  1. Ben çok iyi bir korku filmi izleyicisiyim. Unutmamak gerekir ki; adı üstünde: korku filmi… Önemli olan izleyiciyi korkutmak… D@bbe veya Semum ikisi de seyirciyi korkutabilirse sorun yok. Amerikan zombi filmlerinden kat kat iyidir. bence Türk korku filmleri sürmeli.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Sinemamızın 100. Yılı Övünülecek Bir Şey mi?

Sinema; bizim toplumsal belleğimizdir, bu günümüz ve geçmişimizdir hatta geleceğimiz
blank

Senaryo Yazmak Beceri İşidir

Otuz beş dakikalık kısa(!) film yapıp hiçbir şeyi anlatamamayı başarabilenlerin,