Bazı oyuncular rollerinin etkisinde kalırlar, gerçek gündelik hayatlarında da rollerine devam ederler. Bu oyunculardan çok vardır. Öztürk Serengil ve Yılmaz Güney de zaman zaman böyledir. Hayatla sinemanın karıştığı olaylar yaşarlar. Halk da sokakta onların öyle şeylerine rastlar ki kendini sette zanneder.
Tabii ben tıpkı hayat gibi filmleri sevmem, sanat yapıtı hayattan biraz farklı olmalı. İşte bu tarz filmlerin kahramanları da gerçek hayatta yaşamayan tiplerdir. Gelgelelim bu yaşaması imkânsız sanal kahramanları hayata taşıdıklarında biraz komik, tuhaf şeyler yaşanır.
Cüneyt Arkın, Yeşilçam sinemasında efsanedir. Gerek filmleri gerek kendi hakkında anlatılanlar, ne kadar gerçek bilmiyorum. Bir fenomendir.
Baykal Kent’in yalancısıyım. Cüneyt Arkın’ı anlattı. Antalya’da bir film çekiyorlar. Bütün Yeşilçam orada. Set sonrası bir meyhanede içiyorlar. Sonra faytona binip şehir turu atacaklar. Ama faytonda hâlâ içiyorlar. Cüneyt Arkın da var… Derken kavgacılardan biri (filmlerde kavga sahnelerinde oynayan deneyimli abiler) gaz veriyor: “Kara Murat böyle mi ata biner!” Hayttt! Cüneyt Arkın birden Kara Murat oluyor. Faytonun iki atının arasına atlayıp dizginlerinden tutuyor ve “yeeeeahhh” diye faytonu dörtnala koşturuyor.
O zamanlar Antalya boş ama polisler peşlerine takılıyor. Takip başlıyor, bütün Antalya’da bir kovalamaca. Yeahhhhh, tıkıdık tıkıdık… Trafik allak bullak oluyor. Trafik polisleri faytonu durdurmak istemiyor. Facia çıkabilir, atlar devrilir, içindeki bütün Yeşilçam ölür, Malkoçoğlu ölür. Sadece faytona eskort edip yolları açmaya çalışıyorlar. Arada anons yapıyorlar: “Battal Gazi Bey kardeşim, durdur şu atları.” Bazen atların çektiği arabanın tekerleri yampiri dönse de içindeki kötü adamlar rakıyı şişeden içerken “Durma Malkoçoğlu, devam” diye bağırıyor, naralar atıyorlar.
Otelin önüne gelip duruyorlar. Cüneyt Arkın koşarak otele giriyor. Halk otelin önünde toplanıyor. Kalabalık miting gibi… Halk film çekiliyor sanıyor. “Cüneyt buraya” sesleri. Cüneyt Arkın otelin terasına çıkıyor ve aşağıya işiyor. Bütün Antalya orada. Halk protesto ediyor. Polis korumasında oteli terk ediyorlar.
2. olay Sohban Koloğlu (Yeşilçam’da sanat yönetmeni, dekoratör) anılarından, kasette var. Yeğeni Sadık Türksavaş bana dinletip yazmamı istedi. Bunu yapmalıyım. Cüneyt Arkın’ın Levent’teki evinin yanında parti var, kızlar, müzik, dans, içki. Cüneyt Arkın rahatsız oluyor. Kara Murat kostümlerini giyip “Haytttt” diye balkondan atlıyor. Partiyi basıyor. Herkes korkacak zannederken kahkaha patlıyor, ardından alkış. Sonra beraber içmeye başlıyorlar.
Beylerbeyi Sarayı’nda tavandan sarkan kristal, üzüm salkımı gibi duran dev avizeye atlıyor Kara Murat. Şangırt! Tarihi avize aşağıda, tuz buz oluyor. Filmin yapımcısı Türker Bey, Kültür Bakanlığı ile çok uğraşıyor mahkemelerde.
Bir filmde sebze halinde çıkan kavgada pırasayla adam dövmüştü. Böyle bir şeye gerçek hayatta rastlayamazsınız. Motosiklet kaskıyla uzaya çıkıp dünyayı kurtarmıştı. Başka bir filmde ayakta öldü. Filmlerinde dayak yiyen birçok figüran abiyi sakatladı. Kadir Kök’ü pencereden attı. En çok onu dövdü. Dövüp pencereden attıktan sonra da onu tedavi ettirdi.
Bir kez bir avantür film setinde bulundum. Kavga sahnelerinde jön, yumrukları boşa sallar, dayak yiyen oyuncular yumruğu yemiş gibi yapıp “ahhh“ diye yere düşerler. O çekimler çok komiktir. Koreografisi vardır. Önce ağırdan yavaş yavaş provasını yaparlar. Yönetmen komut verir; “2 numara saldır, al yumruğu, düş yere”. Kadir Kök öyle bir adam ki eğilmesi gereken yerde eğilmiyor, düşmesi gerekirken düşmüyor. Cüneyt Arkın da harbiden çakıyor. Ne kafa kalıyor, ne göz! Bu işi seviyorlar. Cüneyt Arkın, Kadir Kök’ü dövmekten hoşlanıyor gibi sanki. Kadir Kök de Cüneyt Arkın’dan dayak yemekten.
Sen çok yaşa Cüneyt Arkın, Malkoçoğlu, Kara Murat, Komiser Cemil, Doktor Fahrettin Cüreklibatur.
Filmler hayat gibidir ama hayat film gibi değildir.
Öteki Sinema için yazan: Osman Cavcı