blankSerbuan maut 2011 yılı mahsulü Gareth Evans tarafından yazılıp yönetilmiş olan Endonezya / ABD ortak yapımı bir film. The Raid: Redemption olarak da bilinir.

Öteki Sinema için yazan: Murat Kızılca

Dün 31. İstanbul Film Festivali dahilinde ilk önce Can Evrenol’un Öteki Sinema’da yazmış olduğu Michael’ı izledim. Can’ın da belirttiği gibi çok sarsıcı, rahatsız edici bir film. Sinirleri sağlam olan herkese tavsiye ederim.

Bu seneki festivalde en merak ettiğim film olan The Raid’i ise akşam 19.00 seansında Kadıköy Rexx’te izledim. (Eskiden ne güzel Reks idi ismi, nerden çıktı bu x’ler anlamıyorum.) Salon çok dolu değildi ama ne izleyeceğinin farkında bir seyirci topluluğu vardı. Dolayısıyla çok keyifli bir gösterim oldu.

Rama özel bir SWAT timinde görevli çaylak polislerden biridir. Tim sabahın erken saatlerinde Jakarta’nın varoşlarında ünlü bir uyuşturucu baronunun korumasına aldığı binaya baskın düzenlemek için yola çıkar. Binadaki daireler şehrin en tehlikeli suçlularına kiraya verilmektedir. Polisin içeriye giremediği bina suçlular için güvenli bir sığınaktır. Tim’in görevi binayı kontrol altına alıp uyuşturucu baronunu yakalamaktır. İlk başlarda işler yolunda gider. Tim altıncı kata kadar sorunsuz ilerler. Burada tuvalete kalkmış bir çocuk polisleri görür ve alarm düğmesine basar. Bundan sonra ortalık karışır, binada ikamet eden bütün suçlular altıncı katta mahsur kalan timin peşine düşer. Kapılar kilitlenir, elektrikler kesilir. Baronun timden hiç kimseyi sağ bırakmaya niyeti yoktur.

The Raid öyle senaryoyla, hikâyeyle falan fazla ilgilenmiyor. Bütün ilgi kapalı kapılar ardındaki binada ölümüne birbirleriyle dövüşen suçlular ile polisler üzerine odaklanıyor. Filmin belli noktalarında sürpriz olması hedeflenen birkaç numara var ama bu klişe ötesi numaralar filmin akışı içerisinde çok etkisiz kalıyor. Zaten bu zayıf sürprizler izleyicinin pek umurunda değil. The Raid fragmanı ve sonrasında yayınlanan klipleriyle neyi hedeflediğini açık seçik ortaya koyuyor: katıksız bir dövüş ziyafeti. Ama ne dövüşler!

blank

Uyuşturucu baronunun iki korumasından biri olan Mad Dog isimli ufak tefek adam daha perdede görünür görünmez izleyicinin nefretini kazanmakta fazla zorluk çekmiyor. Bir türlü ölmek bilmeyen Mad Dog ile çaylak polis Rama ve diğer korumanın üçlü olarak dövüştükleri bölüm filmin en yorucu ama en iddialı olduğu sahne diyebilirim. Bir hayli uzun süren bu dövüş sahnesi soluksuz izleniyor. Dünkü gösterimde bu uzun ama keyifli bölüm sona erdiğinde nefeslerini tutmuş seyirci kendini ancak alkışlarla salonu inleterek rahatlatabildi.

Çok uzun zamandır böylesine coşkun bir seyirci topluluğu ile karşılaşmamıştım. Bana çocukluğumda Üsküdar Sunar’da izlediğim ‘Bruş Li’ ve ‘Kolsuz Kahraman Vankü’ filmlerindeki coşkuyu anımsattı. Birer birer kapanan çocukluğumun sinema salonları ile beraber hızla kaybolan sinema coşkusu dün Kadıköy Rexx’te tekrar hayat buldu. Sanki ufaktan bir ruh çağırma seansına katılmış gibiydim. Ey sinema coşkusu, geldiysen bir işaret ver. Aniden kopan alkış fırtınasından daha güzel işaret olur mu?

blank

Serbian maut’un devamının hazırlıklarına şimdiden başlanmış. Berandal ismini taşıyan devam filminin 2013’te vizyona girmesi planlanıyor. Ayrıca boş durmayan Hollywood da bir yeniden çevrim için kolları sıvamış durumda.

Sonsöz: Serbuan maut son yıllarda çekilmiş en gerçekçi dövüş filmlerinden biri. Festivalden sonra vizyona girecek filmi mutlaka sinema salonunda izlemenizi tavsiye ederim. Hele bir de benim denk geldiğim gibi bir seyirci topluluğuna denk gelirseniz, tadından yenmeyecek bir dövüş ziyafeti sizleri bekliyor demektir.

blank

Murat Kızılca

1971 İstanbul doğumlu. Aylık online sinema dergisi CineDergi ve aylık kültür sanat dergisi kargamecmua için sinema yazıları kaleme alıyor. 2008 yılından beri katkı sağladığı Öteki Sinema’da bir yandan da editörlük görevini sürdürüyor.

3 Comments Leave a Reply

  1. Tanıtım için teşekkürler. Yaklaşık 1 2 aydır beklediğim filmler arasında. Dövüş filmlerini pek sevmesem de fragmanında ki gerçekçilikten mi deyim yoksa Hollywood mahsülü (Hormonlu) olmamasından mı bilemiyorum ilgimi çekmeyi başardı. Yazının da ardından kesin sinemada izlerim.

  2. Sinemada izledim. Son zamanlarda değil şimdiye kadar izlediğim en gerçekçi ve zevkli dövüş-aksiyon ve gerilim filmlerinden biri oldu. Amerikan usulü gereksiz diyalogların ve sahnelerin ayıklanmış olması filmi ayrı güzel kılmış. Yakın dövüş ve bıçak sahneleri nice korku filmine taş çıkartır. Filmin başındaki silahlı çatışma sahneleri savaş filmlerini anımsatıyor. Hatta Er Ryan’ı Kurtarmak filminden hatırlanacak olan geçici sağırlık yaşayan askerin yaşadığı anları anımsatan bir sahne bile var. Müzikler filmdeki sahnelere çok iyi uyan, iyi seçilmiş heavy metal tarzında olması ayrıca sevmemi sağladı. Kısaca çok iyi olmuş. İzleyin izlettirin.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

blank

Öteki'den Haber Al

Buna da Bir Bak!

blank

Kôrei / Seance (2000)

Kôrei müziği, enterasan kamera açıları ve sinematografisi ile Kurosawa'nın en
blank

Jui Kuen / Drunken Master (1978)

Drunken Master: 80’ler video furyası denince aklıma gelen ilk yabancı