Hiç tanımadığın bir adam/kadın ölür ve sen ailenden birini kaybetmiş gibi üzülürsün. Başka ülke insanları da böyle hissediyor mudur acaba? Yeşilçam’ın, ışığı sesi kurgusu dökülen ama bir şekilde ruhumuza değen filmlerinden gelen bir bağ…
Film deyip geçmeyin, duygusal açıdan yetim kalmış bir topluma şefkatle sarılan, onca toplumsal çatışmanın içinde bir birliktelik yaratan eserlerdi bunlar. Bu filmleri yapanları aileden biri gibi hissetmemiz çok normal. Ben işi biraz daha ileri götürüp “Yeşilçam’daki Ailemiz” başlıklı bir yazı bile kaleme almıştım zamanında…
Dün yakışıklı dayımızı kaybettik, başımız sağolsun.
Kastettiğim, Tarık Akan’ın sabun köpüğü komedilerde oynadığı yıllardan kalan bir “dayı” tiplemesidir. Hatta adı dahi “Sevgili Dayım” (Zeki Ökten – 1977) olan bir filmde oynayarak konumunu pekiştirmiştir.
Sülalenin yakışıklısı ama pek de işe yaramazı olarak, güzel giyinip, kızların kalbini çalarak yaşar bu dayımız. Adı da genelde dönemin popüler ismi olan Murat olur. Aslında hayatın güzelliklerini yaşamaktan başka bir amacı olmayan, kız mevzularından ara bulduğunda bizle de ilgilenen Murat dayı en sonunda kendinden daha dişli bir dilbere çarpıp Titanik misali batar. Çok yakışıklı olduğundan yine de mutlu sonların kahramanı olur o.
Bazı dayılar hayırsız olur… Bu dayı da öyle çıktı ve bir baltaya sap olmak yerine kendini ateşe attı, yakışıklılığından, şöhretinden, Yeşilçam’ın en iyi kazandırdığı zamanlarda paradan vazgeçti ve toplumu uyandıracak filmler yapmaya çalıştı. Onun kadar ‘meşhur’ olmasına imkan yok ama Kıvanç Tatlıtuğ’un, parayı pulu şöhreti bir kenara itip Kıvanç’lıktan vazgeçtiğini düşünsenize! Boşverin düşünmeyin çünkü bu topraklarda örneğini bulamazsınız, bu açık bir metamorfozdur ve Tarık Akan halkı için kendinden bile vazgeçebilen bir sanatçıdır.
“Dayın varsa sırtın yere gelmez” de derler. Kartpostal çocuğu olmayı bıraktıktan sonra da halkını kollamaya ve ona kötülük yapanlara ‘dayılanmaya’ devam etti Tarık Akan. Baraj, Nehir, Maden, Sürü, Yol, Kanal, Adak, Demiryol, Arkadaşım, Pehlivan, Ses, Beyoğlu’nun Arka Yakası, Karartma Geceleri… Bunlar hemen aklıma gelenler. İnsan yazarken şaşırıyor; bir zamanlar, sapına kadar hem de, toplumcu sinema yapılıyormuş bu ülkede ve Tarık Akan gibi bir oyuncu oynuyormuş o filmlerde…
“Ne var yani, dizilerde de oynadı neresi büyük oyuncu” derseniz, Taşların Sırrı diye bir dizisi vardı, Star TV yayınlardı, orada memleketinin tarihi eserlerini koruyan bir arkeologu canlandırıyordu. Sonra unutulmaz Koçum Benim, bir grup gence ışık tutmaya çalışan bir spor hocası… Böyle diziler yok artık çünkü Tarık Akan gibi oyuncular yok, “ne rol olsa oynarım, sen paradan haber ver”ciler var.
Türk halkı yas tutuyor, bakmayın siz Tarık Akan’ın Kemalistliğine çakan, Ergenekoncu diye yaftalayan, solculuğuna sataşan söylemlere… Bu halk kimin ardından üzüleceğini bilir, kimseden icazet almaz. Bu kadar büyük ve içten bir uğurlama çok az insana nasip olur.
Uzun lafın kısası; dayımız öldü, yasımız var. Güle güle Tarık Akan…
MURAT TOLGA ŞEN – murattolga@gmail.com
Tarik Akan’ın ölümüyle birlikte bir devir kapandı. Tarık Akan Yeşilçam’ın son üç erkek starından biriydi, diğerleri Kadir İnanir ve Cüneyt Arkın. 80’lerde yeni erkek yüzler geldi ama hiçbiri star seviyesine çıkamadı, Kenan Kalav, Tarık Tarcan gibi. Tarık Akan şimdi gökyüzünde, bizim ulaşamayacağımız bir yıldız, onu çok özleyeceğiz.