“İstanbul 1924… Halkının yeni bir hürriyete kucak açtığı, yıllar süren işgalden kurtulmuş, yüzyıllardır başkent olduğu imparatorluğu geride bırakmış bir şehir; sinsilikleri aklın ve bilimin sınırlarını aşan hainler ve katiller için ise adeta bir cennet. Fakat neyse ki tüm bu pespayeliklere tahammülü yıllar evvel tükenen bir İstanbul beyefendisi var!”
Malumunuz ülkemiz sınırları içerisinde çizgi roman üretebilmek başlı başına bir dert! Piyasadaki pek çok genç çizerin, şartların acımasızlığından dem vurduğu hatta onlarca gizli yeteneğin yeteneğin, kalemi kuvvetli cevherin yaka silkip, eriyip gittiği bir sektör bizimkisi. Halihazırda ülkemizde yazı – çizi meselelerinin bir türlü ciddiye alınmadığı düşünüldüğünde, çeşitli mecralarda üretim yapan yazar – çizer ekiplerinin kollarını sıvayıp giriştiği hemen hemen her türlü yapıt apayrı bir değer kazanıyor.
İşte Seyfettin Efendi’nin öyküsü böyle bir ortamda kapımızı çaldı. Daha önce internet üzerinden ücretsiz olarak yayımladığı Seyfettin Efendi hikâyelerinin yanı sıra Hipnoz’da yayınlanan Kahraman Korkmaz sayesinde tanıdığımız Devrim Kunter, tamamen kendi imkanlarıyla vücuda getirdiği; hikâyesini, senaryosunu ve renklendirmesini de kendisinin üstlendiği, Seyfettin Efendi ve Olağanüstü Maceraları’yla uzun soluklu bir çizgi seri sunuyor biz çizgi roman severlere!
Peki kimdir bu Seyfettin Efendi? En bilinen yoldan gidip toparlayacak olursam Sherlock Holmes’e pabucunu ters giydirecek kıvrak bir zekaya sahip, en dar anında bile bey efendiliğinden taviz vermeyen, gözüpek ve kelimenin tam anlamıyla hayat kurtaracak ölçüde takıntılı bir detay adamı! Holmes’e olan bu benzerliğinin yanı sıra, paranormal olaylara yaklaşımı açısından da Dylan Dog’un taban tabana zıt versiyonu bir bakıma!
Bu beş bölümden oluşan öykü, Seyfettin Efendi’yi ‘Yedi Tepe’nin ‘Yedi Cinayeti’ ile karşı karşıya getiriyor. Kah Poe ya da Dupin’in satırlarından çıkmış karakterlere rastlıyorsunuz bu yolculukta kah da İstanbul’u kuşatmış olan tarihi gizemlerle sarmalanıyorsunuz. Neticede Seyfettin Efendi ve esrardaşlarından oluşan İfşa-yı Sırr teşkilatının peşine düştükleri gizem, kah kış cini olarak da bilinen iğrenç görünümlü Karaconcolos’ların rivayetine, kah haşhaşilerin suikast girişimine kah vampir mitinin pençesine, kah Vlad Tepes’in de içinde olduğu Ejder Tarikatı’nın şaibesine kah da kanlı kontes Elizabeth Bathory’nin karanlık mitine kadar sürüklüyor.
Devrim Kunter, tarihsel öyküleri, detayları ve dokuları öyküsüne çok başarılı bir biçimde yerleştirmiş. Özellikle son yıllarda, geleneksel mecralardan beslenen korku öykülerimizi yeniden keşfetme sürecini ve bu kurgusal çatı altında genç yazarların ortaya çıkardığı yeni üretimleri göz önüne alırsak, Seyfettin Efendi, uzun bir süredir havada kalmış bu türün boşluklarını layıkıyla doldurmayı başarıyor.
Seyfettin Efendi’nin Maceralarının bir diğer güzelliğiyse adım adım katmanlanan yan karakterleri. Özellikle Münevver’in hafif bir steampunk kokusu yayan imajı, Bane’e taş çıkaracak cengaver İsmail karakteri ve tüyler ürpertici Ionel Dracul tasviri, birer karakter olarak Seyfettin Efendi’nin üzerindeki yükü alıyorlar. Uzun soluklu maceralar silsilesine dönüşme yolunda emin adımlarla evirilen Seyfettin Efendi, ilerleyen zamanlarda karşımıza ne gibi maceralarla çıkar, bizleri hangi kabusun eşiğine sürükler bilemeyiz lakin Yeditepe Canavarı son yıllarda önümüze sunulan en temiz yerli çizgi roman örneklerinden biri!
Öteki Sinema için inceleyen ve yazan: Fatih Yürür