Exorcism, Latince exorcismus kelimesinden türemiştir. Genel anlamda bedeni kötü ruhlar ya da iblis tarafından ele geçirilen kişileri tanımlar ya da kötü ruhları kovma ritüeline denir. Bu tarz uygulamalar kilise veya günümüzde özel yetenekleri olan bazı kişilerce gerçekleştirilmektedir.
Kötü ruhları dua ile defetme yöntemi çok eski olup, şamamizm kaynaklı olduğu üzerine çeşitli söylentiler vardır. Yine Hıristiyanlıkta, Yeni Ahit’te Hz. İsa ile ilgili mucizelerde dua ile kötü ruhları defetmeden bahsedilir. İslam dininde de cin çıkarma adı altında bu tarz uygulamalara rastlamak mümkündür. Yukarda bahsettiğim Yeni Ahit’te geçen Hz. İsa ile ilgili mucizeler nedeniyle de bu uygulama Katolik kilisesi, Protestanlık ve Doğu Ortodoks kiliseleri tarafından kabul görmüş olup, bu iş için özel eğitimli kişiler kilise tarafından yetiştirilmektedir.
Aydınlanma çağından sonra bu tarz uygulamalara modern toplumda daha az rastlanmaya ve ilgi gösterilmemeye başlanmıştır. Modern toplumun exorcism ile belki de en dehşet verici karşılaması yönetmen William Friedkin’in çekmiş olduğu The Exorcist (1973) filmiyledir. Film William Peter Blatty’nin The Exorcist adlı kitabının uyarlamasıdır. Film vizyona girdiği dönemde büyük etki yaratmış ve günümüzde ise yapılan en iyi korku filmi olarak lanse edilmektedir. Filmi çoğu kişinin izlediğini varsayıp konusu ile ilgili çok fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Meraklılar içinse film için hazırlanmış harika bir belgeseli öneriyorum: The Fear of God: 25 Years of ‘The Exorcist’.
Filmin yarattığı etki ve gişede sağladığı başarının ardından filmin ardı ardına klonları yapılmaya başlandı. Bu konuda özellikle İtalyan sinemacılar başı çekiyordu. Bu furyaya Türkiye de Şeytan (1974) filmiyle dahil oldu. O dönemde çekmiş oldukları Exorcist uyarlamaları günümüzde kötü film severler tarafından el üstünde tutulmakta. Kayda değer Exorcist klonları için şöyle bir sıralama yapabiliriz.
1- Şeytan (1974)
2- L’ossessa (1974)
3- Un urlo nelle tenebre (1975)
4- Exorcist II: The Heretic (1977)
5- Exorcismo (1975)
6- O Exorcismo Negro (1974)
Bunu yanı sıra filmin sadece ismi ile de benzerlik gösteren birçok film piyasaya sürülmüştür. (Jess Franco’nun Exorcism, 1974 filmi gibi.) 2000’li yıllara geldiğimizde ise exorcism ile ilgili belki de en kayda değer yapımın The Exorcism of Emily Rose (2005) olduğunu görüyoruz. Yönetmenliğini Scott Derrickson’ın yaptığı film, konusunu 1976’da ölen Anneliese Michel’in hayat hikâyesinden alıyor. Filmde alttan altta din, devlet ve modern tıp sorgusunun işlendiğini söyleyebiliriz. Anneliese Michel’in yaşadığı olay karşısında modern tedavi yöntemlerini reddetmesi ve ailesi ile birlikte bir rahipten aldığı yardımın sonucunda ölmesi ile gelişen olayları bir mahkeme salonunda flashbackler ile izliyoruz.
Filmde Emily Rose’u canlandıran Jennifer Carpenter’ın harika bir oyunculuk çıkardığını söyleyebiliriz. Filmde ürkütücü olan şey olayın gerçek bir hikâyeye dayanması. Yönetmen de bunu zaten bir röportajında aslında bir korku filmi çekmekten çok insanlara exorcism’in gerçek olduğunu anlatmaya çalıştığını söylüyor. Zaten bunu yukarıda da belirttiğim gibi içten içe bazı dokundurmalarla da yapıyor. Film türünün en iyi örneği olmasa da kesinlikle en akıllıca yapılmış olanı.
2006 yapımı Requiem ise bir Alman yapımı ve The Exorcism of Emily Rose gibi konusunu gerçek bir hikaye olan Anneliese Michel’in hayat hikâyesinden alıyor. Fakat film The Exorcism ve The Exorcism of Emily Rose filmlerinin anti tezi niteliğini taşıyor. Yönetmen Hans-Christian Schmid olaya farklı bir açıdan bakıyor. Requiem filminde günümüzde baskın olan dini hurafeler ve inançların etkisine karşın olaya daha bilimsel ve gerçekçi bir gözle yaklaşım sergilenirken, 1973 yapımı The Exorcist’te o dönem etkin olan 68 kuşağının özgürlükçü ve asi duruşuna karşın muhafazakar kesimin duygularına hitab eden bir tutum söz konusu. Yine Requiem filminde The Exorcism of Emily Rose filmine göre korku unsurları oldukça geri planda, hatta film için tamamiyle bir dram filmi demek yanlış olmaz. Belki de bunda filmin bir belgesel havasında çekilmesinin etkisi var. Film için söyleyebileceğim en olumsuz şey, sonunun havada kalması ve tatmin edici olmaması. Filmi izlememiş olanlar içinse önerim bir korku filmi beklentisi içinde olmamaları.
Öteki Sinema için yazan: Tolga Demirtaş
The Exorcism Of Emily Rose 25 Mayıs’ta cncb-e’de yayınlanacak.Kaçırmamak lazım.
http://www.cnbce.com/Filmler/Hakkinda.aspx?FilmId=726
Bu film son derece sığ ve ahlaksız, yani kötü ahlaklı bir filmdir. Bu filmi bir sanatsever ve bilim insanı olarak kınıyorum. Bir ”din propagandası” halini alacak kadar at gözlüklü olan film, kesinlikle gerçek bir klasik olan ”The Exorcist gibi konuya bilimin çözemediği bir fenomen olarak yaklaşmıyor. Direk bu iş böyledir, bu olay şeytandan gelir, şeytan çıkarmadır… dıdıddıdı… diye gidiyor film.
Filmin etkilendiği gerçek olay bir insanlık suçudur. Son derece dinibütün ve psikolojik olarak hasta olan bir kız günlerce işkence çektirilerek sonunda öldürülmüştür. Bu olayı film yapıp, bu kızın çektiği işkenceleri de ”şeytan çıkarma” adı altında yücelten bu filmi alkışlamak medeni bir insana yakışmaz. Tabi bunlar benim kendi görüşlerim. Sanmayın ki ”cin çıkarma” konusundan rahatsız oluyorum. The Exorcist ve Alucarda gibi cin çıkarma filmlerine hayranımdır. Ancak bu filmleri arkaarkaya izleyin.. farkı göreceksiniz. The Exorcist’te de bilimin aciz kaldığı ve hatta direk şeytanın başrol aldığı bir durum söz konusudur. Ama film bunu o kadar objektif ve dürüstçe yapar ki, pes edip kabul edersiniz şeytanı da, dini de…
Murat Tolga abime burada kesinlikle katılmıyorum. Film akıllıca yapılmış olmaktan çok uzak. Aslında dar görüşlü insanları tavlaması açısından akıllıca yapılmış olabilir, ancak objektif olmadığı aşikar olan örümcek kafalı bir film asla cidiye alınmamalı bence.
Ötekisinema’ya yakışmayan bir film diyeyim : )
bakın bu da imdb’den. Çok isabetli bir yorum:
“This is properly one the most disgusting films ever made.
In the mid-70s a German girl was killed by a Catholic priest and her deeply religious parents. The murder took place in the form of an exorcism performed because of the girl’s epilepsy and borderline personality.
I could have accepted the concept of plain horror movie based on that story, but to turn this sad event into a defence for cold religious fanatics that killed in the name of God -and for two of them even their own daughter- makes me wanna puke.
Taking into consideration the fact, that more and more innocent people are being killed directly and indirectly by religious fanatics of various kinds through wars and acts of terrorism, just makes the purpose of this film even more disgusting.
If you want to see a horror movie about exorcism go see “The Exorcist” (1973) movie.
If you want to see the true story about the case this movie claims to be based on, go see the German movie “Requiem” (2006).
pardon Murat Tolga değil Tolga Demirtaşmış bunun yazarı : )
olm Tolga.. yakışıyo mu?
Can Requim’den bahsettiğini anlamak için yazının sonuna kadar gelmem gerekti:) Ben de Exorcism of Emily rose’dan bahsediyorsun diye düşünüp başka bi film mi seyrettim acaba diye sayıklıyodum ki imdb yorumunun son cümlesinde Requim’i okudum.
Tolga güzel bir yazı olmuş, olaya üç farklı bakış açısı ile yaklaşan üç filmi örnek vermişsin. Ben EOER’u iki yöne de kayan bir film olduğu için çok beğenmiştim. Özellikle mahkeme sahneleri filmi sürüklüyordu. Exorcist için zaten bişey demeye gerek yok. Requim’i de seyretmek için can atıyorum:)
bi dk ben Exorcism of Emily Rose’dan bahsediyorum zaten.
O zaman iyice karıştı iş.
Benim serettiğim Emily Rose hem bilime hem dine film boyunca eşit yaklaşmıştı. Mesela kızın bir anda latince konuşmaya başlaması aldığı bir derse bağlanarak bilimsel olarak kanıtlanıyordu. Sonunda ne olup ne bitmişti inanın hatırlamıyorum ama ortada kalmıştı sanki. Ama eli yüzü düzgün bir filmdi son tahlilde.
Kutsal damacananın bu listeye girmemesi de beni oldukça sarstı Tolga:))
Sadece Emily Rose, ailesi, din adamı ve doktorun bakış açıları sunulsa neyseydi de davaya bakan kadının dairesinde her gece saat üçte (witching hour) tekinsiz olaylar meydana gelmesi, “şeytandır şeytan” diyordu. Kadın dava sürecinde “ahanda şeytanmış işte; benim de başıma bunlar bunlar geldi” diye görüş belirttiyse bilemem.
Orjinal Exorcist (1973) bir başyapıttır. Diğer film adeta bir propaganda filmi gibidir. Emily Rose’da koyu bir katolik anlayış hakim. Kızın ailesinin Aramice (İsa’nın konuştuğu dil) gibi artık konuşulmayan bir dil dersi alması gibi ayrıntılar ve pederin kızın rüyasıyla ilgili son konuşması bir dini film imajı veriyor. Bunu dengelemek için bilimsel açıklamalar da serpiştirilmiş. Filmde hep bir denge tutturulmaya çalışılmış. Friedkin’in The Exorcist’i o kadar etkili bir filmdi ki o dönemin korku filmlerinin başına oturdu. Bütün 70li ve hatta 80li yıllara kadar zaman zaman kopyaları sinemalarda oynadı. Şimdiki gözle bakarsak basit geliyor belki ama rahip Karras’ın teypte çözümleme yaptığı sahne bile 6. His filminde Bruce Willis’e adapte edilerek adeta bir selam gönderilmiştir. Bugünkü korku filmlerinin en ciddi sahneleri bile Jason Miler ve Max von Sydow’un gerçekçiliğine ulaşamıyor ne yazık ki.
Dün gece filmi bir kez daha izledim. Filmde din ile bilim arasında denge kurulmaya çalışılmış iddiasını çürütmek için filmden tek bir örnek vermek yeterli olur sanırım. Bu da Savunma avukatının başrolde olması ve davacı avukatının tamamen “kötü adam” olarak gösterilmesidir. Yine “Şeytan Çıkarma Uzmanının” Emily Rose’un doktorlarından daha önemli biriymiş gibi gösterildiği de izleyenlerin dikkatinden kaçmayacaktır. Ayrıca savunmanın en önemli tanığının “kötü güçler”in etkisiyle bir kazaya kurban gitmesi de filmin yine dini öne çıkardığının bir başka kanıtı.
Büyük bir ihtimalle de bir çok kişi “şeytan girmiş işte kızın içine daha ne biliminden bahsediyorsunuz siz” demiştir
din ile bilim arasında denge mi? yazıya dikkatlice bakacak olursak yönetmenin filmle ilgili söylediği şu söze dikkat çekerim “Yönetmen de bunu zaten bir röportajında aslında bir korku filmi çekmekten çok insanlara exorcism’in gerçek olduğunu anlatmaya çalıştığını söylüyor.” sanırım dengeler alt üst oldu…
Tamam ben de dine yakın gitmiyor demiyorum sonuçta dinsel bir konu işliyor yani ne yapacak. Ama iki tarafa da söz hakkı verdiğini görmek gerek.
Sizin düşüncenizden gidersek o zaman Iwo Jıwo’dan mektuplar Japonları kollarken Atalarımın Bayrakları Amerikan propagandası yapıyor. Yani tek bir film olsaydı bu seri böyle mi düşünecektik?
O zaman bir de savcıyı başrole koyan bir film yapalım o da dinsiz olsun. Bana göre çok saçma bir düşünce tarzı bu.
Şeytanı işleyen bir film zaten şeytanın varlığını sorgulamamalı. Şeytanın en büyük başarısı var olmadığına inandırması değil midir zaten?
cuk oturdu masis
Tolga Demirtaş kardeş bu önerdiğin The Fear of God: 25 Years of ‘The Exorcist’belgeselini hiçbir sitede(türk-yabancı) bulamadım :( youtube’da bile hiçbir videosu yok ama ben bu belgeseli izlemeyi çok istiyorum! eğer bildiğin bir adres varsa yardımcı olursan sevinirim…
sevgili umut emule de bulabilirsin. 2 sene once ordan indirmiştim ama paylaşım azdı. üye olduğum torrent sitelerine baktım bende göremedim.